-VI-

289 31 3
                                    

Merhabalar!

Bu bölüm bir adım daha yaklaşıyoruz sizin muhtemelen beklediğiniz her şeye:)
Umarım hoşunuza gider.
Yorum yapmayı unutmayın lütfen.
Sevgilerle❄️

***

Hoseok Hyung/Jungwon

Hoseok Hyung: Jungwonnie!
nasılsın bakalım
jay onarabildi mi bir şeyleri

Wonnie: hyung selam
ah evet gerçekten çok becerikliymiş arkadaşın
çok becerikli hem de nasıl|
beni sinir krizine soktu|
çok yardımcı oldu
sana özellikle teşekkür ederim

Hoseok Hyung: bunu duyduğuma nasıl sevindim anlatamam
harika
bir ara sana uğrayacağım tamam mı
bu haftasonu sohee ile jeju adasına gidiyoruz
bir hafta yokuz
haber vermek istedim

Wonnie: çok sevindiim
iyi dinlenmeler hyung

Hoseok Hyung: şimdi gitmeliyim
görüşürüüzz

Wonnie: 👋🏻

***

Seul sokaklarının ışıklı ve kalabalık tarafında yaşamıyordum.
O nedenle geceleri kendimi yolda yürürken güvende hissetmiyor, sabahları ise her an başıma bir hal gelecekmiş gibi irkiliyordum.
Oysa bankta uyumaya kadar düşen biri için sıradanlaşması gereken bir mizaçtaydı her şey ve herkes.
Şehrin gölgesi üzerine düşmüş de grileşmişti sanki oturduğum sokak. Tam da olması gerektiği gibi. Belki de gizlenmesi, örtülmesi gerekenlerdik biz.

Sabah erkenden gittiğim restoran mesaimden koşarak eve dönüyorken paranoyaklaşan zihnimde birileri tarafından takip ediliyordum.
Sürekli ardıma bakmam da bu yüzdendi.
İyice delirmiş olmalıydım.

Geç kalma korkusuyla adımlarımı bir an yavaşlatmadan binaya yaklaştığımda ise tüm bu saçma korkulara rağmen geç kalmadığımın bilincindeydim.

Oradaydı. Yine demir kapıya yaslanmış, elindeki sigaradan içine doğru çektiği dumanları üflüyordu. İnce parmakları arasında duran siyah sigara izmaritine takılmıştı bakışlarım. Altın renkli işlemeler vardı ucunda. Zarif duruyordu oldukça. Birkaç saniye duraksayıp karşısında durdum.
Ağır ağır kolundaki saate bakıp neredeyse hayal sayacağım kadar hızlı yok olan bir tebessümle şaşırttı beni. Öyle hızlı yok olmuştu ki, irkilmeme engel olamadım.

Geçen seferki gibi hızlı adımlarla binaya ilerledi. Onu takip ederken bu kez siyah bir kaşe ve kumaş siyah bir pantolonla geldiğini fark ettim. Saçları gür ve bakımlı duruyordu. Boynundaki atkısıyla yüzünün bir kısmı gizlenmişti. Kendi üzerimdeki kapüşonlu ile eşofman altı birer paçavra gibi duruyordu dışardan.

Bu sefer acele etmeden kapıyı açıp geçmesi için yol verdim ona.

O da beklemeden içeri girip alet çantasını sessizce yere bıraktı. Beklentiyle bana bakıyor olması kafamı bulandırdı. Onunla yazıştıktan sonra nereyi tamir ettireceğime pek de emin olamadığımı fark etmiştim. Yine aptal bir karar verip ortada kalmak istemiyordum kısaca.

Üstelik dün sabah bozulan kettle işleri daha da zorlaştırmıştı zira ocakta suyun kaynamasını beklemek fazla zaman alıyordu ve bende eksik olan yegâne şey de zamandı.

Boy In The Bubble|| JayWonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin