Merhaba tatlı okuyucum,
Umarım iyisindir.
Bölüm hakkındaki fikrini belirtmeyi unutma lütfen.
Bölümü de medyadaki şarkıyla okuyabilirsin.Sevgilerle❄️
***
Hoseok Hyung/Wonnie
Wonnie: hyung
orada mısın?
konuşmaya çok ihtiyacım var|
henüz dönmediniz Jeju'dan sanırım[gönderildi: 01:33]
Wonnie: hyungie
rahatsız ettim kusura bakma
sadece seni merak etmiştim[gönderildi: 03:40]
...
Seul, Güney Kore~
Dişlerimi sıkmaktan ağrıyan çenemle uyandığım bir sabahtı.
Perdeden içeri süzülen güneş ışığıyla rahatladığımı hissettim. Son günlerde hava sürekli bulutluydu. Beyaz gökyüzüne bakmak olduğumdan daha depresif hissetmeme neden oluyordu. Özellikle de çalışırken böyle basık havalar insanı çıldırtırdı sahiden.Kemiklerim kırılmış gibi yatıyordum yatakta. Birazdan lanet alarmım çalacaktı. Ayaklanıp aceleyle hazırlanacak, yine aynı aceleyle buzdolabında iki gün önceden kalma kimbapların sonuncusunu ağzıma tıkacaktım.
Tat duyum yok muydu benim? Hiçbir şeyin lezzetini alamıyordum. Belki de bunun için insanın öncelikle hayatın kendisine tutunuyor, ondan zevk alması gerekiyordu. Daha sonra her şeyin tadını alabilme yetisine sahip olurdunuz elbette.
Alarma beş dakika kala ağrıyla yataktan doğrulup sırtımı başlığa yasladım. Çarşafları yeni yıkamıştım. Temiz kokusu eve yayılınca neredeyse dudak kenarlarım kıvrılacaktı. Kimileri için basit bir eylem olsa da güldüğüm her seferinde üzerime çöken şaşkınlık sevincimin kursağımda kalmasına neden oluyordu.
Hislerimi kullanmayı bilmiyordum sanırım. Onlarla nasıl başa çıkacağımdan hiç emin değildim.
Elimdeki sızıyla yüzüm buruştu. Restoranda yine yakmıştım. Sürdüğüm kremi de restoran mutfağındaki formalite icabı konulmuş ilk yardım kutusundan aşırmıştım.
Alarm çaldı.
Düşüncelerimi bir kasedin tuşuna basmışım gibi dondurup hızla hazırlandım. Ağzımdaki kimbapla eşyalarımı toparlayıp dolmuşa ilerledim.
O sabahki tek dersime katılmak istemiyordum fakat mezun olmak için elbette mecburdum.
Boğazım ağrıyordu. Tüm bu karmaşada hasta olmam kaçınılmazdı fakat bu hiç de iyi olmamıştı.Yaşaran gözlerime lanet edip sonunda dersliğin en arkasına geçtim. Etraftaki kimseyle göz teması kurmadan geçirdiğim iki saat boyu not tutmuştum. Kemiklerimdeki sızı dayanılmaz hale geldiğinde ders sonlanmıştı neyse ki.
Sarhoş adımlarımla koridorda ilerlerken arkamdan seslenildiğini fark ettim. Başımı çevirip o yöne baktığımda üst kattaki sekreter olduğunu görmek beni germişti.
Nefes nefese yanıma yaklaşıp bir iki saniye bekledi. Sonra kısık sesle konuştuğunda defterlerimi karnıma bastırdım usulca. Ayakta zor duruyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Boy In The Bubble|| JayWon
FanfictionO, küçük bir baloncuğa sığdırdığı iç dünyası kadar sanıyordu gerçek dünyayı. Daha henüz kurtulamadığı zincirlerine sıkı sıkıya bağlıyken ise beklenmedik bir anda karşılaştılar. Aslında hırsla hazırlandığı sınavların hiçbirine benzemiyordu bu. İşine...