Bu hikaye, yaşanmışlıklarla hayal ürünlerinin iç içe geçtiği bir anlatımdır.
Bu ayrımı yapmak siz değerli okuyucularımın takdirine bırakılmıştır.
Kitap, hem fantastik örgülerle hem de gerçeğin tüm detaylarını hissedeceğiniz doğal örgülerle bezelidir.
Genç ve ergen dünyasından yansımalar barındırsa da, her yaştan insanın kendinden bir şeyler bulabileceği bir esere davetlisiniz.
'Yüz Kapılı Saray', insan bedeni ve beyninde meydana gelen tüm otonom değişiklikleri gözler önüne serer. Düşünmeye ve hissetmeye başladığınız anda beyinde oluşan sinirsel ve psikolojik değişimlere ilgi duyuyorsanız, kitabın derinliklerini keşfetmeye davet ediyorum.
Her karakterde kendinizden bir parça bulacağınıza dair garanti vererek, 'Kitabın satırlarında benimle birlikte kaybolmaya hoş geldiniz' demek istiyorum.
***
Dalgaları durduramazsınız ama sörf yapmayı öğrenebilirsiniz
Jon Kabat Zinn
"Ölüm varken ben yokum. Ben varken, ölüm yok"
Nietzsche
Saniyeler hatta saliseler içinde geri dönmeye çalışıyordu fakat bedeni onu -geçmişini resetlemiş gibi- şimdiye odaklamıştı. Yaşam denilen istasyon "Şimdi sessiz bir gemi seni almaya geliyor, çabuk ana odaklan'' der gibiydi. Bütün beyin sistemleri ani bir şekilde uykudan uyandırır gibi onu rüya aleminden gerçek aleme çekmeye başlamıştı. Hiç gelmez dediği ölüm gerçekliği şu an yanı başındaydı. Yoksa O'nu aşağıya çeken şey ölüm meleği miydi? Bütün bedenini korku, panik ve kaygı halleri ele geçirmeye başlamıştı. Dedesinin, "Ölüm nedir ki yavrum! Bir dakikalık bir nefes, bedeninden kıyafetini çıkarır gibi ruhun seni terk eder." Sözleri beynini ele geçirmeye başlamıştı. Bunu düşününce, "Ben şu an ölmek istemiyorum, yapacak çok şey var, ne olur Allah'ım beni kurtar," diye bağırdığını zannetti ama bu tamamen bir iç konuşma olduğunu milisaniyeler içinde fark etti. Çünkü bunları düşünürken gözünün ve ağzının kapalı olduğunu ve tuzlu bir sıvının genzini yaktığını hissetmeye başlamıştı.
Ölüyorum! Beni kurtaracak yok mu? diye bağırmak için açtığı ağzı pişman olmuş gibi geri kapattı. Bağırmasının hiçbir anlamının olmadığı düşünecek kadar beyninde elektriksel dalgalanma olmuştu. Yapayalnız olduğunun farkına varmaya başlamıştı. Ayağını kendi ayağının üzerine koyup kendinden güç almanın vaktiydi. Şu an bir kriz anıydı ve bunu yönetmesi gerekiyordu. Annesinin ''Kızım, beyin tehlike karşısında savaşmak, kaçmak ya da dona kalmak için programlanmıştır. Şu an kaçamazdı ve dona kalmazdı. Yaşamak istiyorsa bir şeyler yapması gerekirdi. "Evet savaşmalıyım," dedi iç sesi. "Ama nasıl? Dedi dalgalanan diğer ses. Su kütlelerinin üstüme geldiği bu dalgalarla nasıl olacak" diye çıkış yolu bulmak için tüm beyin ve sinir sistemleri ayaktaydı. Bütün sinapslar bağlantı kurmak üzere "hazır ol" vaziyette bekliyordu. Komutanın emirleri doğrultusunda şekilleneceklerdi.
Cephedeki akıllı bir sinaps, "Savaşmak için düşmanı tanımak gerekir," dedi. Diğer negatif sinaps "Ee, yani neyi tanıyacağım ki uçsuz bucaksız bir su'' diye olumsuz çağrışımlara başladı. Her şeye şikâyet etmek için hazır bekleyen diğer sinapsta, onu destekler gibi "Yarım akıllı! Yüzme kursuna gittiğinde hocanı dinleseydin, şimdi ne yapacağını bilirdin' İrma'nın beyninde negatif dalgalanmalar freni patlamış araba misali olumsuz düşünceler üretmeye devam ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YÜZ KAPILI SARAY (TAMAMLANMAK ÜZERE)
Teen FictionKitapta anlatılan her bir karakter yaşanmışlıkları olan içimizden biri. Bazı zamanlarda yolları sevdikleri ya da sevmedikleriyle birleşmiş ya da ayrılmış bu kitaba can vermişlerdir. Hepsi birer alem ve kendi gerçeklerini yansıtan farklı dünyaların...