27.Bölüm- Bayrak Yarışında Koşanlar

10 6 0
                                    

Kötü insan yoktur, kötü davranış vardır.

Yaşadığımız koşullar davranışlarımızı değiştirse bile eğer mayamızda iyilik varsa o dönüp aslını bulacaktır."

Sufi telefonun titremesi ile bir anda alarm durumuna geçmişti. Bu titremenin nereden geldiğini tahmin etmişti. Çünkü sabahtan beri haber bekliyordu. Mesajın telefonu titretmesiyle refleksif olarak bütün sistemleri hazır ola geçen asker misali ayağa fırladı. Komutan olan beyin telefona bakmadan abisinin görüntüsünü mesaja bakmadan saliseler içinde merkeze taşımıştı.

Joseph akşama onun yanına geleceğini yazmıştı. Ares'in İrma ile hastanede olduğundan Ares engelinin kalkması da onu rahatlattığından rahatlıkla abisinin yanına gidebilirdi. Bu gizemli aile ilişkisinin ardında neler çıkacağını bilmediğinden Ares'e bir şey anlatmak istemiyordu. Tam anlaştıkları saate Joseph kardeşini aldırmıştı. Ares'ten gelen bu akşam gelmeyeceğim mesajı ile de rahatlayan Sufi bütün gecesini abisiyle geçirmişti. İkisi de bir yerden başlamak istiyordu ama Sufi olayları öğrenmekle yeniden canlanacak travmalarıyla Joseph de acıların dayanılmaz ağırlığıyla nerden başlayacağını bilemiyordu.

"Ne kadar güzel bir gökyüzü" diye başladı söze Joseph. Yeni doğmuş hilali ilk defa görmüş gibi hayranlıkla gözlerini yukarıya kaldıran Sufi "Her yeni ay yeni başlangıçlara gebedir." demişti. Bu sözü aslında babası her hilal çıkışında annesine bakarak söylerdi. Sufi'nin bunu hatırlamasına imkan yoktu. Çünkü 1 yaşından sonra ne annesini ne de babasını görmemişti. Joseph geçmişteki bir ana zumlanmış gibi anında beynine anne ve babasının flaş görüntüleri geldi. Her hilal çıkışında anne ve babası balkona çıkıp annesine bakar "sen benim bu dünyadaki ayın ve güneşimsin" der ve hep beraber Sezen'in "ay ışığı" şarkısını mırıldanırlardı. Sufi'nin bu sözünden sonra eli gayri ihtiyarı yatın içine entegre edilen tabletin düğmesine gitti.

Buralarda artık parlamıyor ay ışığı
Güneşimize kar yağdı
Gidenlerden haber yok

Yasaksız aşklar yabancı
Aşina tuzak savaşlar
Üzerimize örtülünce lacivert akşamlar

Müzik başladığı an Mihail de sanki uzaklarda bir yere doğru duygu seyahatine çıkmıştı. Joseph bir yandan müziği dinliyordu bir yandan da Mihail'in bu sözü nasıl hatırladığını anlamaya çalışıyordu. Yapmış olduğu çalışmalarda anne karnındaki bebeğin bazı şeyleri hatırladığına dair yaptığı çalışmalara bir örnekti aslında. "Her hilal çıktığında babam anneme senin söylediğin bu sözü söyler ve annemin yüzüne bakardı. Hilali ilk gördüğümüzde kimin yüzüne bakarsak o ay güzel ve hayırlı geçer deyip annemin yüzünün kendisine uğur getirdiğini söylerdi." Sufi abisinin söylediklerini sanki daha önce dinlemiş gibi hüzünlenmiş "Böyle bir aşktan geriye kalanlar" demişti. O an Joseph'in de hipokampüsüne babasının cesedinin denizden atılışı ve annesinin hapishanedeki perişan görüntüsü taşındı.

Sufi de çok duygulanmış gözlerinden yaşlar akmaya başlamıştı. Mihail'in gözyaşlarını görünce Joseph hemen toparlanıp "olsun be kardeşim yine de bu sevgiden geriye ben sen kalsak bile değermiş" deyip Mihail'i sarmıştı. Mihail yıllar sonra kendisine sarılan birinin kollarında erimiş ve bu anın büyüsünü bozmak istememişti. Sarıldıkça beynindeki ve bağırsaklarındaki dopamin, seratonin ve oksitosin rezervleri dolup taşmaya başlamıştı. Bu sarılmayı yıllardır beklemişti. Her acının miadını doldurduğu zamanlar vardır. Mihail'in de yavaş yavaş acı devreleri yerini mutluluğa bırakacak mıydı?

Sufi ağlayıp kendine geldikten sonra sarılmanın doruk noktasının yaşandığı anne kucağını hatırladı. "Annemi görebildin mi abi?" deyip çok merak ettiği ve cevabını aldığında canını yakacak soruyu sormuştu. Joseph "gördüm ama" deyip susmuştu. Bu ama da çok şeyler saklıydı. Sufi biraz bekledikten sonra Joseph'in susmaya devam ettiğini görünce "ama ne?" dedi.

YÜZ KAPILI SARAY (TAMAMLANMAK ÜZERE)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin