"Kim namus ve ahlak şövalyeliği yapıyorsa, bilin ki en namussuzu 0'dur."
F. Nietzsche
Püren "İki gündür görünmüyorsun Panpa!'' diye seslenince İrma ''aha panpa ne ya! bu da yeni terim herhalde. Bende sana Keke diyeyim o zaman'' dediğinde Püren bu ismi kimden duyduğunu anımsamak ister gibi beyninin içine doğru bir bakış atmıştı.
O sırada Almila ''Bence Kardo daha iyi'' deyince hep birlikte gülmeye başladılar. Püren ''şimdi İrma'nın babası olsa Yavuz Bülent Bakiler duymasın diye bizi uyarırdı'' diye İrma'nın omuzunu yumrukladı.
"E haklı değil mi? Bizde iyice kelimelerin suyunu çıkardık. Orijinal olacak diye ipe sapa gelmez anlamı olmayan terimleri kullanmaya başladık" Püren'inin içindeki muzip nöronlar bugün eğlence istiyordu. Onun için kızlara takılmaya devam etti
Ayağa kalkıp İrma'nın önünde eğildi. "Doğru söylüyorsunuz Hanzade'm. Yekpare -i Güran'ım'' deyip saygıyla eğilme hareketi yaptı. ''Yine muzipliğin üstünde Pür!" İrma bunları söylerken Püren'in gözü yan masadaki erkeklere takılmıştı.
"Kızlar şimdi bakmayın ama yan tarafta 2 tane Efso var." İrma Pürenin bu ani geçişlerine alışık olduğu için hiç şaşırmamıştı. Konudan konuya atlamada üstüne yoktu. Almila ''hangi ara gördün Efsoları diye'' gözünün ucuyla çaktırmadan yan masayı süzdü.
İrma çok merak etmese de ayna nöronları onun da gözlerinin yönünü oraya kaydırmıştı. İkisi oraya odaklanınca beynin de dolaşan meraklı hücreler haz merkezini aktive etmeye başlamıştı. Püren ikisinin de dikkatini oraya çektiğini görünce muzipliğe devam diye seslenen iç sesine dış sese dönüştürdü.
''İstemem yan cebime koy ha!" deyip ikisinin de bakışını yakaladığından memnun olmuştu. Zaten insanı anında etkisi altına alan bir yapısı vardı. Kafasını bir şeye takmışsa ne yapar eder onları da etkisi alanına çekerdi.
"Evet kızlar şimdi cazibeli bakışlarla Efsoları tavlama vakti'' bunu söylerken İrma'dan destek bekler gibi başını ve gözlerini yana devirdi. İrma'nın beyninin içindeki nöronlarda dolaşmaya başlamıştı. İrma'nın güçlü bir yapısı olsa da Pürene karşı zayıftı. Kızda insanların kimyasını bozan bir taraf vardı. Onu sevdiğinden hiçbir zaman kıramazdı.
"Şimdi bakma desek bizi dinleyecek misin'' bunu söylerken O da Püren'in beynine bir sinyal gönderdi. Tabii bu sinyal yarı yolda kalmıştı çünkü Püren yan masaya çoktan geçmişti. 1- 2 dakika geçmeden çocukların masası ile kendi masaları birleşmişti bile.
Bu kızın istediği bir şeyi anında yerine getirmesindeki yeteneğini hep hayretle izlemişti. Bir şeyi elde etmesi için istemesi yeterdi. Ona göre çok derin düşünmeye gerek yoktu. ''istiyorum ve o benim olmalı'' hayat felsefesiyle yaşardı.
İrma ise bir adım atacağında birkaç kez korteksine sinyal gönderir. Oradan olumlu bir cevap gelmezse harekete geçmezdi. Onu alıkoyan düşünce ayıp günah diye büyütüldüğünden değildi. Yapacağı her davranışın kendisini ve başkasını nasıl etkileyeceğini her zaman düşünürdü. Ne kırmak ne de kırılmak istemezdi. Yapılan her hareketin evrende bir karşılık bulduğu Ona küçük yaştan beri öğretilmişti.
İrma bunları düşünürken Püren çocuklarla kırk yıllık dost gibi sohbete başlamıştı.
Püren ''Aşk dediğin nedir ki insanın elinin kiri. Aşıkta olmayacaksın aşksızda kalmayacaksın'' demişti. İrma düşüncelerinden sıyrıldığında aşk gibi derin bir konuya hangi arada geldiklerini anlamaya çalışıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YÜZ KAPILI SARAY (TAMAMLANMAK ÜZERE)
Teen FictionKitapta anlatılan her bir karakter yaşanmışlıkları olan içimizden biri. Bazı zamanlarda yolları sevdikleri ya da sevmedikleriyle birleşmiş ya da ayrılmış bu kitaba can vermişlerdir. Hepsi birer alem ve kendi gerçeklerini yansıtan farklı dünyaların...