Bölüm 17. Bulimik Kız

32 16 18
                                    


Herkesin yaydığı enerji alanı kendine göre farklıdır.

Kimi 1 metrelik enerji yayarken kimi kıtalar arası enerji yayabilir.


İrma ile Ares sahile doğru yönelince Püren arayıp kafeye geçtiklerini söyledi. Gelene kadar Ares kendi çocukluğunu ve Sufi ile arkadaşlığını anlatmıştı. İrma "Sufi çok farklı bir isimmiş, duymamıştım" deyince Ares 'zaten adı Sufi değil. 3- 4 yıldır Mevlevilere takılmaya başlayınca bu ismi ona ben taktım. Gerçek ismi Mihail."

Mihail ismini duyduğu anda İrma beyninde sinapsların cızırtı sesleri duymaya başladı. Birden dona kalmıştı. Saliseler içinde rüyasına dönmüştü. Gayri ihtiyari Mihail senin ev arkadaşın mı?" diye sorunca, onu tanıyormuş gibi sorduğundan şaşkınlık sırası Ares'e gelmişti. "Evet tanıyor musun?"

İrma verdiği tepkinin farkına yeni varmıştı. Lafı nasıl toparlayacağını bilemeyince "yok ismi biraz ilginç geldi" deyip kestirip attı. Rüyayı kendisine anlatsa ne işim var rüyanda diye bir tepkiyle karşılaşabilirdi. Hem de böyle tuhaf bir rüyayı ona anlatmak istemedi. Netice de onu tanımıyordu ve her ne kadar konuşsa da güven duymuyordu.

Ares İrma'nın cevabında tatmin olmamıştı ama ne soracağını bilemediğinden susup bu cevaba inanmayı tercih etti. Şimdi bu lüzumsuz ayrıntıyı düşünüp canını sıkamazdı. İrma kafeye Ares'le girerse Püren'in bir sürü sulu şakalarına maruz kalacağını biliyordu. Onun için onunla kapıdan girmeme kararı aldı. "Sen gir ben bir lavaboya uğrayıp geleyim" deyip lavaboya yöneldi.

Ares sanki ilk defa kafeye gelmiş acemi çaylaklar gibi köşedeki masaya oturdu. Hemen gidip gencolara katılmak istemiyordu. İrma da lavaboda elini yıkayıp lavabonun kapısından Ares'i takip etti. Ares masaya yönelince arkadaşlarının yanına geçmişti. "E Püren! hafta sonu oturup o güzelim kitaplarıma ve yatağıma gömülmek varken senin peşinde koşturuyorum."

İstese gitmeyebilirdi ama Püren'e karşı zayıftı ve onun isteklerini hiçbir zaman geri çeviremiyordu. Sevmediği ve istemediği davranışlara sınır koyma konusunda herkese sınır çizebilirken bu kıza karşı çoğu zaman sınır koyamıyordu.

Sevgi yoğunluğunun fazla olduğu yerde beyin tedavülden kalkıyordu. Birini sevdiğinde ölesiye seven bir yapısı vardı. Kendine zarar verse de bundan vazgeçemiyordu. Boşu boşuna büyüklerimiz "Her şeyin azı karar çoğu zarar" dememişlerdi. İrma'nın en büyük kusuru bu ölçünün ayarını tutturma konusundaki zaafıydı.

Aynı duygular içinde bir kişi daha vardı ki oda onu bıraktığı yerde oturuyordu. Ares masaya oturunca düşünceler dalmıştı. Şimdi buraya niye sürüklenip gelmişti. Bu yapacağı davranışlardan değildi ama İrma' ya karşı zayıf olduğunu fark etmişti. Aşk mıydı? Sevgi miydi? Merak mıydı? Anlamlandıramadığı bir duygu içine girmişti. Amigdaladan gelen yoğun nöron dalgası "oğlum ne oldu sana! daha önce karşı cinsten hiçbir mahluka karşı böyle şeyler düşünmemiştin" diye onu uyarıyordu.

Daha önceki ilişkileri bir günden öteye geçmezdi. Sabah kalktığında aşkla bağlandığı insana karşı tiksinti hissi oluşmaya başlardı. Korunaklı korteksi işi

Aşk denilen bilinmezliğin anlaşılamamasının sebebi de belki buydu. Aşkın fizyolojisini incelediği bir kitapta ''aşk akıl tutulmasıdır" diye okumuştu. Yoksa o da bu tutulma halini mi yaşıyordu. Beyni buna müsaade etmedi tabi. Henüz komutanlığı kalbe verecek kadar kendini salmamıştı. "Tamam, kız sana iyi gelmiş olabilir ama bir konuşmasıyla etkilenecek kadar salak değilsin" diye onu etkisine çekmeye uğraş veriyordu.

YÜZ KAPILI SARAY (TAMAMLANMAK ÜZERE)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin