11.Bölüm. Korku mu? Merak mı?

69 34 139
                                    

Cesaret korkunun olmaması değil, başka bir şeyin korkudan daha önemli olmasıdır''

Ares bölüm koridorlarında yürürken Şehla ile karşılaşmıştı. Şehla O'na hayrandı ve bunu göstermekten de çekinmiyordu. ''O güzellik tanrısı gelmiş'' Ares bu kızdan çok haz almasa da kendini öven bu zavallı yaratıkları hep yakınında bulundurmayı seviyordu. Ne de olsa O'nun üstünlüklerini övecek birilerine ihtiyacı vardı. O yüzden böyle zayıf karakterli insanlara ihtiyacı vardı.

Güçlünün iktidarı böyle yalaka karakterlerle sürdüğünün bilincindeydi. ''Bir iki şey söyleyeyim de sevinsin gariban, şimdi pohpohlamadan olmaz'' deyip, ''O Afrodit, sizi görmek büyük şeref'' diye karşılık verdiğinde kızın beyninde uçuşan kelebekleri gözlemleyebiliyordu. Karşısındaki insanların ona afyon veren biri gibi bağımlı olması O'na zevk veriyordu. O'nun için bu yapmacık sevgi seremonilerini sürdürüyordu.

Şehla bu sözlerin samimi olmadığını bilse de umursamıyordu. Önemli olan o anki gururunun okşanmasıydı. Afrodit denmesi çok hoşuna gidiyordu, O'nun için yılışmaya başlamıştı. Eliyle Ares'in tenine dokunmaya çalışarak, ''Asıl şeref bize ait, sevgili Haşmetmeab'ımız''deyip önünde reverans yaptı.

Amfinin kapısında Levent ile karşılaştılar. Ares, Levent'ten de çok hoşlanmazdı ama dersleri devamlı takip eden bir inek olduğundan kopya alma konusunda ona ihtiyacı oluyordu. Onun için onunla arayı iyi tutmaya çalışıyordu. ''O sevgili filozofumuz! Günaydın! erkencisiniz yine bugün'' deyip Levent'in sırtına hayattan intikam alan bir vuruşla öyle bir vurdu ki Levent'in öne doğru sendelemesine neden oldu.

Levent gariban ve herkesle geçinmesini iyi bilen bir çocuktu. Maddi durumunun çok iyi olmadığını bilen Ares, bu kopya alışverişinin sürmesi için O'nu devamlı maddi olarak görürdü. Oturdukları hergele salonunda bütün masraflarını ödediği gibi bir kere giyip yıkanmaya üşendiği kıyafetlerini de çaktırmadan Levent'e verirdi.

Levent de bu iyiliklerine karşılık sınav zamanlarında Ares'in ön tarafına oturup sınav kağıdını açık tutardı. Ares'in verdikleri yanında O'nun da bunu yapması çok da fazla bir şey sayılmazdı.

Ares istese sınav zamanlarında tek bir okuyuşla bütün sınavlarını geçerdi. Zekâsı orta seviyenin çok üstünde biriydi ama böyle sınav gibi sıkıcı prosedürlerle uğraşmak istemiyordu. Sınavların insanın bilgisini ölçemeyen boş uğraşlar olduğunu düşünüyordu. Onun yerine internetten genetik ve kopyalama gibi bilimsel makaleleri okumanın kendini daha fazla geliştirdiğine inanıyordu.

Son yapılan kopyalama deneyimlerini sıkı sıkıya takip ediyordu. Birçok hayvanın kopyalandığını araştırma yaptığı internet dünyasında öğrenmişti hatta bilimin daha ileri gidip insan kopyalama işini de yaptığını internet dünyasında yaptığı derin bir araştırma sitesinden öğrenmişti.

Kendisinden bir tane daha olması fikri hoşuna gidiyordu. Bu düşüncesini Mihail'e açtığı bir gün ''Dünya acaba ikinci bir Ares'i kaldırabilir mi'' deyip kendisiyle dalga geçtiği anı hafıza merkezinden korteksinin ön yüzüne taşınmıştı.

İnsanın öğrenmesi için bilgiye ihtiyaç duyup motive olmanın yeterli olduğunu bilen bir zihin yapısı vardı. Pintrich ve Schunk 'un kitabında okuduğu ''öğrenme olayının gerçekleşebilmesi için insanın biliş düzeyinde bir farkındalığının olması ve kendisinin öğrenmek için güdülemesiydi ve güdü insanın kendinden aldığı güçle olurdu.

Sınavlardaki başarı notları tıpkı diğer dışardan verilen ödüller gibidir'' mantığıyla yaklaşırdı bu lüzumsuz uğraşlara, Skinner'in labirentteki yolu aştığında fareye ödül olarak verilen peynir gibi görürdü. Onları geliştirecek bilimsel araştırmalar yerine kuru bilgileri öğrenip insan denen muammayı çözmeye çalışıyorlardı.

YÜZ KAPILI SARAY (TAMAMLANMAK ÜZERE)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin