14. bölüm. Bilinmeyen Baba

29 18 32
                                    

Yaşadıklarımız karşımızdaki kişilerin kendi vicdan mahkememiz kadar bizi sert yargılayamaz. İnsanlar bizi affetme konusunda her zaman daha toleranslıdır.

Kişinin vicdan mahkemesi yaptığı hatalardan dolayı kendini affetmemekten yana işler.

Ares dünya başına yıkılmış bir şekilde deniz kıyısına doğru yürüyordu. Ne yapacağı konusunda hiçbir fikri yoktu. Biraz önce yüzleştiği gerçekle nasıl baş edebileceğini bilemiyordu. En iyisi kendini denize atıp bu düşüncelerden kurtulmaktı. Yıllar sonra öğrendiği bu babasızlık gerçeğini taşımak şu an omuzlarına ağır geliyordu.

Kalbi de beyni de ne yapacaklarını şaşırmış bir vaziyette onun götürdüğü yere doğru sürükleniyorlardı. Beyni hafızasındaki babasıyla alakalı bütün dosyaları ekrana taşıyordu. Yıllar öncesine gitmişti. Babası ve annesiyle beraber gittikleri ilk ve son tatil anısıydı.

Babası O'nu at çiftliğine götürmüş doğum yapan bir atı göstermişti. "Bak bu yanındaki ata baba olmanın gururunu yaşıyor. Nasıl asil bir şekilde avradının başında bekliyor. Biliyor musun bende sen doğduğunda annenin yanında böyle beklemiştim. Sen doğduğunda müjde veren ebeye ağırlığınca para vermiştim."

Babasının onunla gurur duyduğu başka bir anı da hatırlamıyordu. Kalbi "Bak! Demek ki baban seni seviyormuş" diye beynine sinyal gönderdi ama kendini devamlı koruma altına alan beyin, "başka bir anı var mı? Hatırlamıyorum" diye yanıt göndermekte gecikmedi.

Kalbi onu babasına bağlayacak bir şeyler bulma peşindeydi. "Babanın şirketine birlikte gittiğinde, bu ufaklıkta kim diye sorduklarında baban gururla benim aslan oğlum dememiş miydi?"

Beynindeki sinyal tam onaylayacakken "evet ama arkadaşının yanında şımarıklık yapınca da evde bir ton dayak atıp uslanmam için beni 1 gün bodruma da kapatmıştı." Kalp yavaş yavaş kenara çekilecekken bir sinyal daha gönderdi. "Tamam, sana eziyet edebilir ama bu baban olma gerçeğini değiştirmez"

Beyni biraz yumuşamıştı ama Ares elinde tuttuğu kağıda yeniden bakınca "koskoca rapor böyle demiyor ama'' diye gözü devreye girdi. Baktığı yere gözü kornea ve lensinden geçip göz merceği tuttuğu kâğıttaki "99.99 oranın da uyuşmamaktadır" yazısı yine gözündeki fovea üzerine düşmüştü.

Beyni ve kalbi arasında sıkışmış bir şekilde ilerlerken deniz kıyısına gelmişti. Refleksi onu deniz kenarına doğru sürüklüyordu. Bir sesle irkildi. ''Merhaba Ares" Bu İrma'nın sesiydi.

İrma Ares'in görüntüsünden ters giden bir şeyler olduğunu sezinlemişti. Karşı tarafın duygu durumunu üzerine çeken yapısı harekete geçmişti normal zamanda olsa bu münasebetsiz çocuğa seslenmezdi. Ondan hiç hazzetmemişti ama bakışı ve duruşu her an denize atlayacak bir görüntü veriyordu.

Onun için beyni otomatik bir şekilde harekete geçti. Bir şeyler söyleyip dikkatini dağıtmalıydı. Böyle zamanlarda da aklına hiçbir şey gelmezdi. 2-3 kere gördüğü çocuk hakkında hiçbir şey bilmediği için biraz duraksadı. Beynindeki nöronlar hemen harekete geçip bağlantı için daha çok çalıştılar. ''2 gündür katılmadın kazı çalışmalarına!" Beyninden gelen umursamaz nöron, "'sanki çok umurundaydı. Çocuğun yokluğunu bile fark etmedin" diye homurdanırken sevgi sinyali taşıyan nöron 'şimdi çık aradan parazit yapma, hayat memat meselesi var ortada," diye atıldı.

Ares kendisini birinin görmesinden rahatsız olsa da şu an şefkatli bir sese çok ihtiyacı vardı. İrma'nın sesindeki bu yumuşak ahenk hiçbir şey söylemese de bedenine ve yüzüne yansıyordu. Onu duymamış gibi davrandı ama bu sayede dikkati dağılmış babasıyla olan düşüncelerinden birkaç saniyeliğine de olsa sıyrılmıştı.

YÜZ KAPILI SARAY (TAMAMLANMAK ÜZERE)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin