İncheon'dan döneli yaklaşık 2 saat oluyordu ve ben 3RACHA yurdumuzda tam iki saattir bavul hazırlıyordum.
Evet İncheon'a gitmeden önce de bir bavul hazırlayıp yeni yurda götürmüştüm ama o kadar çok kıyafetim ve ayakkabılarım vardı ki bir bavula sığmamışlardı. Bu yüzden bugün 3 bavul daha hazırlamıştım. Bavullarımın sadece bir tanesinde ayakkabılar vardı, başka bir tanesinde kalan kıyafetlerim ve diğerinde ise bakım malzemelim falan vardı. Bir de ekstra olarak 2 sırt çantam doluydu. Onlara da benim içim özel olan eşyalarımı -tasma gibi- koymuştum.
Kaslı hyunglarım ile bavulları ve çantaları arabaya yükledikten sonra evimize son bir kez veda ettik ve arabaya binip, yeni yurda doğru yol almaya başladık.
...
"Jisungie onlar ne öyle? Ver yardım edeyim." Minho hyungun elimdeki bavulları almasıyla kollarımın uyuşmuş olduğunu farkettim.
Minho hyung o hayran olduğum damarlı kollarıyla bavulları yerden kaldırdı ve üst kata çıkmaya başladı. Ben de peşinden ilerledim ve ona yetişerek odamın kapalı olan kapısını açarak ona yardım ettim.
Bavulları yatağımın kenarına bıraktı ve kollarını sallamaya başladı.
"Ben çıkarırdım aslında." Dedim kısık sesle.
"Ben bile zor çıkarmışlen sen o halinle çıkarabileceğini mi düşünüyordun."
"Ne varmış halimde. Kaslarım var benim bi' kere." Dedim yapmacık bir sinirle.
"Kaslarını yakından görmek isterim Han Jisung." Dedi ve bana doğru yaklaşmaya başladı.
Bana yaklaştıkça adımlarım geriye gidiyordu. En sonunda sırtım hafif aralık olan kapıya çarparak sert bir şekilde kapıyı kapatmıştı.
Minho hyung da sıkışmamı fırsat bilerek dibime girdi ve kollarından bir tanesini kapıya yasladı, diğeriyle ise başımı tuttu ve yukarı kaldırdı.
"Biliyor musun? Dudakların bağımlılık yapıyor. Sürekli öpmek istiyorum."
"Öp o zaman." Dedim sarhoş olmuş gibi. O ise kıkırdadı ve daha sonra kafasını boynuma gömdü ve oradayken derin bir nefes alıp, kokumu içine çekti.
Ben bu hareketiyle beraber mayışırken yavaş yavaş boyun girintimden kafasını kaldırdı ve dudaklarıma yapıştı. Hemen karşılık verdiğimde ellerim saçlarına ulaşmış orayı okşamaya başlamıştı.
Onun elleri ise her zamanki yerinde, belimdeydi.
Yavaş yavaş, incitmeden öpüyordu dudaklarımı. Bu ise benim daha çok mayışmama sebep oluyordu.
Dudaklarımız sesli bir şekilde ayrıldığında kafamı geriye doğru yatırdım ve soluklanmaya başladım. O ise hiç soluklanmadan boyun girintimden başlayıp, göğsüme kadar üzerimde izlerini bırakmaya başlamıştı.
Fazla iz bırakmamaya çalışarak, hafifçe emiyordu tenimi.
(Yazardan uyari!!!: nefes almayi unutmayin arkadaslar.)
Göğsümü sert bir şekilde emdiğinde istemsizce ağzımdan bir inleme çıkıvermişti.
İnlememi duyduğunda göğsümden ayrıldı ve gözlerime bakarak sırıtmaya başladı.
"Ne gülüyorsun be. Güleceğine öp!" Demem ile birlikte gülümsemesi daha çok büyüdü ve aniden dudaklarıma yapıştı.
Bu sefer daha sert öpüyordu. Bir an karşılık vermekte zorlansam da hemen ona ayak uydurdum.
Bir anda yavaşca dudaklarımdan ayrıldı ve gözlerime bakarak konuşmaya başladı.
"Han Jisung, beni fazla zorluyorsun. Senin yüzünden yapmam gerekenler aklımdan uçup gitti."
"Bana yaklaşan sendin." Dedim ve sinsice gülümsedim.
"Kızmak istiyorum ama kızamıyorum da."
"Aish, neyse ben yemek yapıyordum. Yapmaya devam etmem gerek. Sen de hazırlandıktan sonra aşağıya gel tamam mı sevgilim?"
Son söylediği kelime ile gözlerim sonuna akdar açılırke sert bir şekilde yutkunmuştum.
"Ne? Ne dedin sen? Sevgilim mi?"
"E flörtüm diyemezdim sonuçta. Hangi flörtleşen iki insan durmadan öpüşür ki? Hem sence de sevgili olmamız gerekmiyor mu artık?"
Heyecanla kafamı salladım.
"Gerekiyor." Dedim ve heyecanla konuşmaya devam ettim.
"Sevgilim. Sevgilim Minho. Ay çok güzel oldu." Dedim ve gülerek ellerimi çırptım.
Söylediklerimle o da heyecanlanmış olacak ki tatlı bir şekilde gülümsedi. Daha sonra ise sert ama kısa süren bir öpücük bıraktı dudaklarıma.
"Öyle aniden dersen öperim ama."
"O zaman aniden mi söylemeliyim sevgilim?"
"Ağhh Han Jisung seni ısırmamı istemiyorsan kapının önünden çekil. Biraz daha burada durursam kendimi tutamam çünkü." Demesiyle korkuyla kapının önünden çekildim. Isırılmayı istemiyordum!
Minho hyung sırıtarak odadan çıktıktan sonra kapımı kapattım ve kendimi yatağıma atıp salak salak tavana bakmaya başladım.
MİNHO HYUNG ARTIK SEVGILIMDI!
•••
Karnımdan gelen gurultularla beraber merdivenden indim ve mutfağa doğru ilerledim.
Mutfakta sevgilim, Hyunjin ve Jeongin vardı. Minho hyung yemek yaparken diğerleri sandalyede oturuyorlardı.
"Jisung ne yaşadınız yukarıda ya Minho hyung bi garipleşmiş, hiçbir şeye kızmıyor. Sen anlatsana ne yaşandı yukarıda?"
"Off sanane ya Hyunjin? Peçete mi istiyorsun?" Dedim ve masanın üzerindeki peçeteyi işaret ettim.
Telaşla hemen peçeteyi aldı ve kollarıyla peçeteyi saklamaya çalıştı.
"Tamam ya sustum."
"Ben sizin dediklerinizden hiçbir şey anlamıyorum ya." Diyen Jeongin'e gülümsedim ve yanına gidip yanaklarını sıktım.
"Anlama zaten bebek." Dedim ve dayanamayıp yanaklarını ısırdım.
"Acıdıı." Deyip ağlama numarası yapmasıyla ısırdığım yeri öptüm.
"Tamam geçti şimdi acıdı." Dedi ve sinsice gülümsedi.
O sırada Minho'nun, gülerek bizi izlediğini gördüm.
Göz göze gelmemizle utandım ve bakışlarımı yere çevirdim.
Daha sonra ise yemeğin hazır olmasıyla birlikte diğer üyeler de yanımıza gelmişti ve hep beraber oturup, yemekleri yemeye başlamıştık.
Minho yanıma oturmuştu ve sürekli bana bir şeyler yedirmeye çalışıyordu. En sonunda tıka basa doyduğumda verdiği patates kızartmasını geri çevirmiştim.
"Hadi ama bebeğim, benim için ye hadi." Demesiyle karşımdaki görüntüyle dayanamamıştım ve patatesi alıp tek ısırıkta bitirmiştim.
"Ağağa Minho hyung Jisung'a bebeğim dedi ağağa." Hyunjin çığlık atarak masanın etrafında koşturmaya başlamıştı.
Bu çocuk tahmin ettiğimden de deliydi...
________________________
HELLLLUUUUU
AY BOLUM COK GUZELDI
DINLENE DINLENE YAZDIM KALP KRIZI GECIRMEMEK ICIN
ARTIK SEVGLILER
ay neyse bugun koyabilecegim bir fotograf yok
Optum hepinizi cok cok cok 💋💋💋💋💋💋💋💋💋💋💋💋💋💋💋💋💋💋💋💋💋
Sizi seviyorumm❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤BAAYYYSS💋💋💋
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anxiety | Minsung ✓
Fiksi Penggemar[TAMAMLANDI] 3RACHA grubu performans sergilemişti ve performanstan sonra konuşma yapmaları gerekiyordu. Konuşma yapacakları yerde çok fazla insan vardı ve bu Jisung'un anksiyetesini tetiklemişti. Eli, elinde tuttuğu mikrofon ile daha fazla titrerken...