"Tanıştırayım, grubun yeni üyesi. Han Jisung."Grubun yeni üyesi dediğinde herkesin yüzünde dehşet verici bir ifade oluşmuştu ve gruba katmamı istemediklrrine emindim. Benden nefret ediyorlardı.
Chan hyung bile bana böyle bakıyorsa kesinlikle işim çok zordu.
"Nasıl yani?" Uzun süren bir sessizliğin ardından konuşan kişi Jeongin oldu.
"Jisung gruba tekrar katılmak istedi ve ben de ona izin verdim. Yani tekrar sekiz kişisiniz." Hannah konuştuğunda sesi mutlu çıkıyordu fakat bu fazla yapmacık bir mutluluktu.
"Bize sordun mu Hannah?" Seungmin sinirli olduğunu gizlemeye çalışmayarak Hannah'a çıkıştığında Hannah'ın önüne geçtim.
"Kızmanız gereken kişi benim, Hannah değil. Israr ettim, o da beni kıramadı."
"Sen bizi çok kırdın, birazcık da sen kırılsaydın."
Felix ondan hiç beklemediğim bir şekilde beni terslediğinde onun bile bana ne kadar nefretle baktığını gördüm. Bir melek olarak adlandırdığım kişi benden nefret ediyordu, bu yüzden yere çöküp ağlamam gerekirdi. Fakat ağlamak yoktu.
Daha sonra gözlerim onun gözleriyle buluştu. Büyük bir hayal kırıklığı ve hüzün ile bakıyordu. 'Neden gittin?' der gibiydi. Öyle yoğun bakıyordu ki gözlerimi kaçırmak zorunda kalmıştım.
Hyunjin tepkisiz görünüyordu ama onun da bana karşı iyi duygular beslemediğini anlayabiliyordum.
Changbin hyung ise düşündüğümün aksine sakindi. Eminim ki ben gittikten sonra 'Eminim bir bildiği vardır.' deyip durmuştu. Olayı iki taraftan da dinlemeden asla ön yargıyla yaklaşmazdı kimseye.
Daha fazla o odada durmadım. Hannah'dan izin alıp odadan çıktığımda derin bir nefes aldım. İlk adım bitmişti bile.
...
Peçetelerden birkaç tane koparıp ellerimi kuruladığım sırada Chan hyungun geldiğini gördüm. Islak peçeteleri çöpe attığımda kapının kilitlenme sesini duymamla gözlerim irice açıldı. Neden kapıyı kilitlemişti?
Hızla bir şey demeden içeriyi kontrol etti ve kimsenin olmadığından emin olduktan sonra tam önümde durdu. "Konuşmamız lazım." dedim kısık bir sesle. "Konuşmamız lazım." diyerek onayladı beni.
"Hyung çok özür dile-" , "Özür dileme kısmını geç Jisung. Bana olanları anlat." Tanrım! Çok ciddi görünüyordu, böyleyken karşısında konuşabilmem çok zordu.
"Sana her şeyi anlatacağım ama sözümü kesme olur mu?" Başını olumlu anlamda salladığında uzun sürecek olan konuşmama başladım.
"Biliyorsun ben bu şirkete geçeceğimiz için çok heyecanlıydım ve sözleşmeyi imzalamak için can atıyordum. Şirkete geldiğimizde imzalamakta kararlıydım ama daha sonra heyecandan karnım ağrıdığı için lavaboya gittiğimde eski sevgilim Jae'yi gördüm. 'Eğer şimdi o sözleşmeyi imzalarsan seni de o pek sevdiğin üyeleri de öldürürüm. Nereye kaçarsanız kaçın bulurum sizi. Kırk yıl hapis yatacak olsam bile gözümü kırpmadan gebertirim sizi.' dedi. Korktum hyung, ne yapacağımı bilemedim." Konuşmamın devamına gözyaşlarım da ortak oldu. "Bana onunla konuşma dedi. Konuşursan ikinizi de öldürürüm dedi. Söylediklerine inandım çünkü bunları yapabilecek bir psikopat. Bize niye anlatmadın diye düşünebilirsin fakat yapamazdım. Üzerime ses cihazı bile takmıştı. Gerçekten takıntılı psikopatın teki." Artık konuşmaya gücüm kalmamıştı. O günleri hatırlamak bana hiç iyi gelmiyordu.
Chan hyung beni kendine çekip sarıldığında başımı göğüslerinin arasına koydum ve gözyaşlarımla orayı ıslatmaya başladım. Kendime ağlamak yok deyip duruyordum fakat ağlamak benim doğamda vardı sanırım.
"Bu zamana kadar neredeydin? Nereye saklandın?" Diye sorduğunda onun da ağladığını farkettim.
"Amerika'da, Chaewon'un yanındaydım." Konuşmamın ardından ortamı uzun bir sessizlik esir almıştı. Ne o konuşuyordu, ne de ben. Sessizce özlem gideriyorduk.
"Minho'ya nasıl açıklamayı düşünüyorsun?" Sessizliği bozan o olmuştu.
"Açıklamak istesem bile beni dinlemeyeceğine eminim. Hem yeni sevgilisi onunla konuşmamdan rabatsız olur belki." dediğimde kıkırdadı. Komik olan neydi?
"Lia'yla Minho arasındaki hiçbir şey gerçek değil. Hatta birbirlerinden nefret ediyorlar."
"Neden sevgililer o zaman?" Beynim çalışmaktan vazgeçmişe benziyordu. Hiçbir şeyi algılayamıyordum.
"Sevgili değiller. Minho sevgili gibi görünmelerini istedi. Sana bir şey olmasın diye kendisinin linçlenmesini bile istedi."
"Nasıl yani?"
"Siz ayrıldıktan sonra sana çok fazla linç yağmaya başladı. Minho da senin için çok endişeleniyordu, kendine bir şey yapmandan korkuyordu. Bu yüzden dikkati kendi üzerine çekmeye karar verdi ve Lia'yla sevgili olma numarası yaptı. "
Nasıl yani? Benim için mi yapmıştı? Benim onu öylece bırakıp çekip gitmeme rağmen yine de beni mi düşünmüştü?
"Neyse, hadi gel üyelerin yanına gidelim. Kendini affettirmen gereken altı kişi daha var."
...
Gerginlikten kaskatı kesilmiştim. Yanımda oturan Chan hyung ise arada bana bakıyor cesaret verircesine gülümsüyordu.
"Ee Jisung, bu gece eve gelecek misin bizimle?" Seungmin'in konuşmasıyla bakışlarımı ona doğru çevirdim.
"Yani izin verirseniz gelirim." Dedim çekinerek.
"Odana hiç ellemedik. Minho hyung sokmadı bizi içeriye." Jeongin konuştuğunda bakışlarımı bu sefer Minho'ya çevirdim. Bana bakmıyordu.
"Gelebilirsin yani." Chan hyunga gülümsedim. Bu gece kesinlikle onlara her şeyi anlatacaktım.
"Geliyorum o zaman." Dediğimde Minho'nun gözleri gözlerimle buluştu. Eğer bemi affederse dudaklarıyla dudaklarımın da buluşacağına emindim.
____________________________
Heellluuu
Begendiniz mi bolumu
Finali 50. bolumde yapmayi dusunuyorum
Az kaldi yani
Neyseeeee
Opuyorum hepinizi cok cok cok 💋💋💋💋💋💋💋💋💋💋💋💋💋💋💋💋💋💋💋💋💋💋
Sizi seviyoruuuumm 💗💗💗💗💗💗💗💗💗💗💗💗💗💗💗💗💗Baiii💋💋💋
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anxiety | Minsung ✓
Fanfiction[TAMAMLANDI] 3RACHA grubu performans sergilemişti ve performanstan sonra konuşma yapmaları gerekiyordu. Konuşma yapacakları yerde çok fazla insan vardı ve bu Jisung'un anksiyetesini tetiklemişti. Eli, elinde tuttuğu mikrofon ile daha fazla titrerken...