Derin sırlar

187 79 266
                                    

Adam, Aslı'nın kolundan tutup mutfağa doğru çekiştirmeye başladı. Aslı, polislerin neden geldiğini anlayamamıştı. Hemen kolunu çekti, adama dönerek:

- Sen git.

Adam şaşkın bir vaziyette Aslı'ya baktı, kısık bir ses tonuyla:

- Sen delirdin mi be kadın?

- Hayır, delirmedim. Kızımla ilgili haber vermeye gelmiş olabilir. Lütfen artık git.

dedi. Adam hızlı adımlarla mahsene doğru gitti ve merdivenlerden aşağıya indi. Aslı yavaş adımlarla mutfaktan çıktı ve kapısını kapadı. Burayı böyle görsün istemiyordu. Dışarıdaki kapıyı açtığında yanında yeni bir polis memuru vardı. Amir, Aslı'ya taraf bakarak keskin bir ses tonuyla:

- Aslı hanım, sizinle konuşmamız gerekiyor.

Aslı, kötü bir şey olduğunu hissediyordu. Kızına bir şey olduğunu ve bu yüzden geldiklerini biliyor gibiydi. İki polisi de içeriye aldı. Amir, evi inceliyordu, sanki ev hiç temizlenmemiş gibi bir hali vardı. Salondaki koltuklara oturdu. Aslı ise karşısındaki tekli koltuğa oturdu. Çaylak ise ayakta olanları izlemek istiyordu. Amir, sakin bir ses tonuyla konuşmaya başladı:

- Aslı hanım, ilk geldiğim gün kızınızın kayıp olduğunu söylediniz, öyle değil mi?

Aslı duraksadı, cümleleri kekeleyerek söylüyordu.

- E..evet, ö..öyle dedim.

Amir derin bir nefes alarak konuşmaya devam etti:

- Bugün bana biri bir dosya gönderdi. Kızınız aslında dört yıl önce kaybolmuş. Babanızın çiftlik evinde.

Aslı bir an duraksadı, şaşırmış bir şekildeydi.

- Bu imkansız! Ben babamı yedi yıldır görmüyorum.

Amir anlamamış gözlerle Aslı'ya bakıyordu, sadece "Nasıl yani?" diyebildi. Aslı cümlesine devam etti:
- Babamla benim kızım hiçbir zaman tanışmadılar. Bu imkansızdı. Bu haber yalan!

Amir kendisine gönderilen dosyayı açtı. Dosyadaki fotoğrafı gösterdi.

- Bu sizin kızınız değil mi yani?

Aslı fotoğrafa baktı, kızı bir yerlerden anımsıyor gibiydi, ama hayır, kızı değildi.

- Hayır, amirim, benim kızım değil.
Diyerek ayağa kalktı ve küçük aile fotoğrafını gösterdi.

- Benim kızım işte bu. Ben bu kızı tanımıyorum!

Amir ile Aslı konuşurken, çaylak da evi gözlemliyordu. Bir an kapalı olan kapıya yöneldi. Aslı fark etmişti, "Dur!" diye bağırdı. Çaylak, ne olduğunu anlamamıştı. Elini kapının koluna uzanırken duraksadı. Amir ise Aslı'nın bu davranışına hiçbir anlam verememişti. "Mutfak çok dağınık, görmeseniz iyi olur," dedi. Bunları söylerken sesini yumuşatmıştı.

Çaylak kolunu yavaşça indirdi ve Amire baktı. Amir ise Aslı'ya tuhaf gözlerle bakmaya devam ediyordu. Çaylak mutfaktan çekilmişti. Merdivenlerin başında duruyor, ellerini bağdaş yapmış, Amir ile Aslının konuşmalarını dinliyordu. Amir, Aslının bu tedirgin hallerini her ne kadar anlamasa da yine de üstüne gitmek istemedi. Bu yüzden Aslının elindeki fotoğrafı aldı ve dikkatlice fotoğrafı gözlemledi. Küçük kız kızıl saçlıydı, mavi gözleri vardı. Yüzündeki benler oldukça belirgindi. Peki, bu kız kimdi ve neden Aslının kayıp kızı olarak not düşürülmüştü ve en önemlisi bunu ona kim yollamıştı?

Aslının gösterdiği fotoğrafa baktığında kumral dalgalı ve ela gözlü bir kız çocuğuydu. Evet, Aslının psikolojik sorunları vardı ama çocuğunu hatırlamayacak kadar değildi. Aslıya döndü, "Bu kızınızın fotoğrafını ödünç alabilir miyim?" diye sordu. Aslı onay verircesine kafasını salladı. Amir iki fotoğrafı da dosyanın içine koydu ve yerinden kalktı. Tam kapıya yönelecekken Aslıya taraf döndü:

"Bu küçük kızıl saçlı kızı nereden anımsatıyorsunuz?"

Aslı düşünmeye başladı, aklını yokladı ama bir türlü nerede gördüğünü hatırlayamadı. Amire dönerek:

"Üzgünüm, belki bu semtlerde oturuyordur, öyle görmüş olabilirim."

dedi. Amir anlamışçasına başını salladı ve Çaylak'la birlikte evden çıktı. Arabaya binerken Aslı'ya taraf baktı ve sonra arabaya binerek evden uzaklaştı.

                                             ***

İstanbul'a karanlık çökmüştü; sokaktaki hiç kimse'nin ışıkları yanmıyordu, tek kişinin hariç: oda sabah gelen o adam. Evindeki tüm ışıkları açıktı. Ona güvenmiyordu, korkuyordu ya bir sapıksa diye düşünmeden edemiyordu. O sırada adam da camdan bakmaya başlamıştı. İkisi de birbirine bakıyordu. Dışarı çıkabilse, o mahsene bir kilit vururdu, çünkü adamın bakışları aynı bir psikopat gibiydi.

Aslı perdesini direkt çekti bu gece, ona hiç uyku yoktu, içki içmek istiyordu ama oda onun hızlıca uykusunu getiriyordu. Tek yapabileceği şey ayık kalmaktı. Gözlerini hiç ayırmadan mutfak kapısına bakıyordu. Elinde zarar verecek bir alet yoktu, bu yüzden boş olan içki şişesini elinde tutuyordu. Kalbi küt küt atıyordu, soğuk terler döküyordu, ama kafası ayık olduğu için mutluydu.

Artık dışarısı çok sessizdi, evde öyleydi, bu yüzden küçük bir parke tıkırtısı Aslı'yı tetikte bırakıyordu. Bir de evdeki duvarda asılı duran saatin sesi duyuluyordu, ama onun haricinde canlıya ait herhangi bir ses gelmiyordu.

***

Saat gece üçtü. Aslı, elindeki içki şişesiyle uyuya kalmıştı. Gözlerini sadece dinlenmek için kapatmıştı, ama o uyuya kalmıştı. Ancak vücudu her an bir sese aniden tepki verir gibi Aslı'yı uyandırıyordu. Her ne kadar bu çoğu kez yaşansa da bu sefer garip bir şey döndüğü belliydi.

Mutfaktan bir kırılma sesi gelmişti. Aslı o anki panikle uyandı. Sesin mutfaktan geldiği kesindi. Oturduğu kanepeden ayağa kalktı, elindeki şişeyi sert bir şekilde tutuyordu. Mutfakın kapısına yaklaştı, kapı kulpunu yavaşça aşağı doğru çekti ve hızlıca kapıyı açtı. Ancak kimse yoktu. Mutfak ışığını açtığında mutfak adasının üstünde siyah bir kedi geziniyordu.

Bahçe kapısına baktığında açık olduğunu fark etti. Mutfak lambasını kapattı, elindeki şişeyi mutfak adasının üstüne koydu ve kapıyı kapatmaya yöneldi. O sırada eriyen karların arasında, sabah adamın mahsen diye gösterdiği yerin kapısının açık olduğunu fark etti. Meraklı gözlerle o tarafa bakıyordu. O sırada, Aslı arkasından bir darbe yedi ve sendelemişti. Arkasına döndüğünde karşıdaki adam olduğunu gördü. Başına kötü bir darbe almıştı.

O anki telaşıyla ne yapacağını bilmiyordu. Adam sürekli olarak "Seni öldüreceğim. Tek çıkış yolu bu." diyerek duruyordu. Aslı ise adamın elindeki kırılmış cam şişeyi kendi bedeninden uzak tutmaya çalışıyordu. Kendisi son gücüyle adama itti ve mutfaktan çıkıp üst kata doğru koştu. Kızının odasına girdi. Adam çok sakindi, duvarlara elindeki kırık şişeyi sürterek yaklaşıyordu ve tek dediği "Kapana kısaldın, Aslı. Seni kimse bulamaz."

Aslı kapana kısılmış hissediyordu. O sırada gözüne cam ilişti. İkinci kattaydı, atlatabilir miydi? Hayır, yapamazdı. Korkusu çok baskındı. Ama adam da odaya yaklaşmıştı. O an arkasında bir ses duydu: "Anne, kurtar kendini!" Aslı arkasına döndüğünde kaybolan küçük kızını gördü. O gerçek değildi, bunu biliyordu. Aslı pencerenin camını açtı, esen rüzgar saçını uçuruyordu. Kızının olduğu tarafa baktı, gülüyordu. Aslı'nın gözlerinden yaşlar akıyordu.

Adamın yukarı çıktığını gördü Aslı gözlerini kapatarak aşağıdaki bahçeye atladı. Adam odaya geldiğinde pencereden aşağıya baktı, Aslı'nın yerde sürünerek mahsene doğru ilerlediğini gördü. Aslı adamın tarafına baktı, onun yanında ise küçük kızı duruyordu. "Beni unutma, anne. Olur mu?" demişti. Aslı işte o an kızının artık yaşamadığını anlamıştı. Ve bir seçim yapmak, tüm hayatını değiştireceğinin farkındaydı. Bu değişiklik, bir kelebeğin kanat çırptığında dünyanın öbür ucunda kasırga kopması gibiydi. Kader, bu kanatlara bağlanmıştı.

"Arkadaşlar, yeni bölümü nasıl buldunuz? Umarım hoşunuza gitmiştir. Bölüm hakkında yorumlarınızı çok merak ediyorum.
Sevgilerimle,"
~Zeyylo~

Derin KabusHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin