4.Bölüm

67 9 42
                                    

Gizli Dosyalar

"Karanlığın derinliklerinde gizemli bir bulmaca, cinayetin izlerini saklar. Ancak hiçbir cinayet bilinmezlik içinde sonsuza kadar kaybolmaz.

Bazı şeylerin yok olduğu ve hiç var olmadığı bir anda takılı kalırız. Düşüncelerimiz bulanıklaşır, gözlerimiz görmez, kulaklarımız sağırlaşır; tek bir anda kalırız, tek bir anda her şeyin açıklaması olduğu o anda kalırız. Gerçekler, her ne kadar acıtsa da, var olan her zaman yüzümüze vurulur. Çözülen her olayın sonu gibi cinayetlerin de sonu gelir, ancak bu son yeni bir gizemi de beraberinde getirir.

Cinayetten 1 hafta önce:

İstanbul yağmurlu bir havada gözlerini açmıştı. Yılın en soğuk havası yaşanıyordu. Amir Ali ofisinden iki gündür çıkmamıştı. Kendisini odaya kilitlemiş ve gizli bir şekilde İstanbul'da yaşanan cinayetlerin gizli kalan sırrını çözmeye çalışıyordu. Ofisinin dışında, kapının buğulu camında yansıyan gölgeler, koşturmalar görüyordu. Polisler, her ne kadar kapıyı tıklayıp içeri girmek isteseler de, Amir buna izin vermiyordu. Onlardan kaçıyordu, çünkü artık kimseye güvenemezdi. Bu olayı tek çözecekti.

Bu görevden alındığı için çok sinirliydi. Temkinli gitmeye çalışırken, bir anda bütün her şey altüst olmuştu. Normal cinayet değillerdi: anlamını bilmediği semboller, ağzı dikişli kadınlar ve son bulduğu cesedin parçalanmış yüzü normal değildi. İstanbul sokaklarında bambaşka şeylerin olduğunun farkındaydı, ancak bunu kimseye söylemeye cesareti yoktu.

Ayağa kalktı, dışarıdan yağan yağmuru seyretmek için jaluziyi hafif araladı. Yağmur neredeyse bütün sokakları ıslatmıştı. Kafasını sola çevirdiğinde, Almira'nın da burada olduğunu gördü. Polis ekipleriyle konuşuyordu; eskiden kendi emir verdiği polis ekipleriyle, ama şimdi sadece odasında bir yabancı olmuştu.

Almira polislere sanki emir verir gibi tavırları vardı. Sanki bir şeyi onaylarcasına başlarını sallayıp polis arabalarına bindiler. Almira orada durdu, sonra kafasını Amir Ali'nin odasına çevirdi. Ali hızlıca jaluziyi bırakıp sandalyesine geri oturdu. Bu kaçış, utanmak değildi; bu kaçış Almira içindi biliyordu, ama bunu diğerlerinin bilmesine gerek olmadığını çok iyi biliyordu."

Beş dakika sonra kapı hızlı bir şekilde çalındı. Amir Ali kafasını kaldırdığında, sarı saçları buğulu camdan yansımasıyla Almira olduğunu anlamıştı. Bir şey demeden sadece bekledi. Ali'nin kapıyı açma umuduyla, bir konuşma umuduyla; ancak Ali o kapıyı açmamakta kararlıydı. Almira hiçbir şey demeden kapıdan uzaklaştı. Ali ayağa kalkıp tekrardan jaluziyi araladı. Polis karakolundan çıkmıştı, arabasına doğru ilerledi. Almira arkasına Ali'nin ofisine dikkatlice baktı, sonra arabasına binip oradan uzaklaştı.

Zaman geçmek bilmiyordu. O an polis ekiplerinden biri, "Amirim, İstanbul Beyoğlu'nda iki kişinin kavgasının ihbarını aldık," diyerek amir Ali'nin kapısını tıklattı. Ali sinirli bir şekilde gözlerini kapattı. Onun işi bu değildi, bu olamazdı. Ama olay ona gelmişti, işi gereği gitmesi gerekiyordu.

Sandalyesinden kalktı ve kilitli olan kapıyı bir hışımla açtı. Karşısında dikilen polis memuru, amirin sinirli bakışıyla karşılaştı. Polis memuru korkuyla yutkunarak dediği şeyi tekrar etti. "Amirim, eee, olay var," dedi. Amir, polis memuruna dikkatli bir şekilde baktı, ellerini iki beline koydu ve başını eğdi. Derin bir nefes aldı ve gerisin geriye verdi. Tekrar başını kaldırdı ve polis memuruna bakarak, "Tamam, ekiplere söyle, gidiyoruz," dedi. Odasına girip polis telsizini, silahını ve polis kimliğini aldı. Üzerine kahverengi deri ceketini giyerek odadan çıktı. Polis karakolunun koridorlarında öyle hızlı yürüyordu ki, arkasında rüzgarını bırakıyordu. Orada olan insanlar ise sadece amirin arkasından bakıyorlardı.

Derin KabusHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin