Jisung, haylaz hoplayışıyla ve felaket tellalı ifadesiyle koridorda yakaladığı ikilinin enselerine hafifçe geçirerek aralarına girdi. Jeongin ve Felix'in şaşkınlıklarını yaşamalarına izin vermeden bir başka dehşete düşürdü.
"Lan Jeongin, sen şu üst sınıflardan Hyunjin'e vurdurmuşsun."
"Ne diyorsun lan?" Jeongin hiddetle sordu sınıflarının önünde adımlarını durdurduğunda. Felix de kısa bir kahkaha ile katılmıştı Jeongin'e.
"Ne?" dedi Jisung karşısındaki siyah saçlı çocuğun gözlerindeki kızgın alevi görünce. "Eunchae kızlarla konuşuyordu kantinde, oradan duydum." gülüp Jeongin'in omzuna vurdu. "Biliyoruz gerçek olmadığını oğlum, sen çakmışsındır."
"Jisung batırıyorsun kardeşim, sırana koş bence."
Jisung şapşal bir göz devirme ile tam da Felix'in dediğini yapacakken Jeongin tarafından durduruldu.
"Eunchae mi konuşuyordu bunu?" dediğinde kafa salladı oğlan.
"Etrafı da bayağı kalabalıktı, bir de ceket meket konusu geçti de anlamadım pek."
"Hay sikeyim."
Jeongin, Jisung'un kolunu bırakıp sınıflarının birkaç adım ilerisinde bulunan merdivenlere yürüdü hışımla. Felix ise iki gün önceki ceket meselesini arkadaşının ağzından öğrendiği için durdurmaya çalışmanın nafile olacağını biliyordu. O nedenle yalnızca kafa sallayıp kolunu Jisung'un omzuna atarak sınıfına girdi.
Üst kata ulaştığı vakit içeri teneffüsünün oluşturduğu öğrenci kalabalığını yararak Hyunjin'in olduğunu bildiği sınıfın önüne doğru ilerliyordu ki girmesine gerek kalmadan yanındaki bir başka çocuk ile gülerek ondan tarafa doğru yaklaştıklarını gördü. Sınıfın kapısında karşı karşıya ve göz göze geldikleri zaman da durdular öylece.
"Seungmin, sen geç ben geliyorum." diyerek diğer çocuğu gönderdi Hyunjin, ardından tek kaşı havadayken dinlediğini belirtir şekilde eğdi başını.
"Konuşacağız."
"Onu yapmanı bekliyorum zaten, benim konuşacak bir şeyim yok."
Jeongin, alayla burnunu kırıştırıp boşalan koridorun köşesine geçti peşinden Hyunjin'in geldiğini bilerek. İkisi de duvarın önünde karşı karşıya durdukları vakit ağzını araladı Jeongin.
"O aptal dedikodudan haberin var mı senin?"
"Hangi dedikodu?" diye sorduktan sonra sırıttı Hyunjin oyuncu bir aydınlanma ifadesine bürünüp. "Şu bizimle ilgili olandan mı bahsediyorsun?"
"Duymuşsun demek."
"Başrolsen elbet duyarsın Jeongin, bak sen de duymuşsun."
"Ne halt ettiğinin farkında mısın sen ya, iki güne kalmaz tüm okulun diline düşeriz, bilmiyor musun?"
"Benim suçum mu?" dediğinde nefes verir gibi güldü Jeongin, gözleri saniyelik bir zaman diliminde karşısındaki oğlandan ayrılıp geri döndü.
"O günkü ceket mevzusu yüzünden oldu zaten amına koyayım, yok sabah çıkarken unutmuşsun da bilmem neymiş."
"Hesabını ondan sorsana lan centilmenlik yapmaya çalıştığın kız arkandan konuşmaya müsaitse ben ne yapabilirim? Adamını iyi seç sen de."
"Başlarım lan adamına şimdi!"
Kollarını önünde bağlayıp kaşlarını çattı Hyunjin, bu gereksiz tavırdan ötürü kendisi de gerilmişti. "Ne yapayım Jeongin, söyle hadi." diye sordu ciddi bir tonla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
daft punks | hyunin
Fanfiction[tamamlandı] "Bak kardeşim, ben ibne değilim. Haberin olsun." "Ben de değilim amına koyayım." -seunglix. -düzyazı.