Yine okulda bir öğlen ve evden uzak üçüncü gün. Jeongin, suratındaki izlerin geçmesini beklemekten bezmiş ve odasının özlemiyle dolup taşmıştı, ev gibisi olmuyordu.
"Bakıp durma."
"Bakmıyorum, sen bakma asıl."
"Bakmıyorum, ben neden bakayım?"
Kantin masalarının ortalanmış olanlarının birinde oturup yan taraflarını istemeye istemeye kesiyorlardı. Jeongin, sağ bacağını hırsla aşağı yukarı doğru hareket ettiriyor, istemsizce masayla beraber dolaylı olarak Felix'i de titretiyordu.
"Ne ara tanıştılar ki mesela?" dedi sessizce. Yanındaki çilli dostunun onu yanıtlamasını bekliyordu fakat gözleri bir an olsun pencereye dayalı masadan ayrılmıyordu. Hyunjin'in yalnızca ensesinden aşağı sarkan yoğun kuzguni saçlarını görebiliyordu bu açıdan, kendisinin burada olduğunu fark etmediğine de emindi. Etmesindi zaten, zira onunla Seungmin'in arasında oturan kızı kendi devrelerinden tanırdı ve alakayı çözümlemek işi gizli yapılmalıydı.
"Haewon almıştır aralarına, bir ara gördüm konuşurlarken."
"Sağlam pabuç değil lan bu! Ne diye aralarına getiriyor?"
"Ne bilebilirim Jeongin?" dedi Felix sanki kendisi hiç merak etmiyormuşçasına. "Arkadaşlar demek ki."
"Sınıfta gevşek diye bahsediyorlar."
"Ne zamandan beri sınıfta denilenleri dinler oldun?"
"Kulağımız var?" diye hırsla konuştu Jeongin. Ona sorarsanız, müthiş ilkel duygulara sahipti. En ufak şeyi evirip çevirip kendine sıkıntı eder ya da dünyanın en çekilmez insanı oluverirdi. Şu anda da gözleri bir Hyunjin'de bir de Seungmin'de, Jeongin'in alakasızca sezdiği bir hınzırlıkla gezinen kızdan yana iyi hisler içerisinde değildi, huzursuzdu.
"Yemeyenin malını yerler."
Arkadaşının haklı lafının haklı olduğuna hak vermeyerek geçiştirmekte ısrarcı oldu Jeongin.
"Çocuk oyuncağı sanki, tepetaklak oldu tüm bildiklerim."
"Ben böyle şeylerin değişime açık olduğunu düşünüyorum artık." deyip bakışlarını kantinin etrafında gezdirmeye başladı oyalandığı yerde durmamak adına. "Herkes biraz herkesi sever, aynı zamanda nefret ettiğimiz gibi."
"Hayırdır? Ufkunu kim sikti de genişledi bir anda?"
Jeongin'in lafının üzerine kısa bir anlığına göz göze geldiği Seungmin'e agresif bir kafa işareti yaparak başka yöne dönmesini sağladı Felix, nedeni yoktu, insan öylesine olgunlaşırdı işte.
Seungmin'in dudağının alışılmadık kıvrılışına şahit olan Hyunjin ise ortalıkta neyin döndüğünü anlamak için kafasını çevirdi arkaya doğru, hemencecik de görüşü çekik ve rahatsız bakışlı Jeongin tarafından işgal edildi. Şimdiye dek yerinde sayan ritimler birbirine karıştı, heyecanla önüne döndü yeniden. Bir şey yapmayacaktı.
"Bence sevmediler kızı, sohbeti sarmıyordur şimdi."
"Jeongin," dedi Felix bıkkınca. "Bence kıskançlık krizini başka bir zaman yaşa, masa devrilecek şimdi."
Arkadaşının uyarsının ardından bu denli şiddetli salladığını bilmediği bacağını durdurdu Jeongin. "Ne krizi oğlum?" dedi sırıtarak. "Kızdan ötürü diyorum."
"Aynen, kızdan ötürü." diye mırıldanarak karşıda oynayan iki sandalyeden birine ilişti Felix'in gözleri. Seungmin sandalyesini kızdan ters tarafa doğru, tam da Felix'in gözlerinin içine baka baka çekmişti. Bu da neydi? Bir tür garanti mi sunuyordu? Pekâlâ, sunması muhtemeldi, kızdan yana hiçbir farklı hise sahip olmadığını göstermeye çabalıyor olabilirdi. Fakat Felix'in içini harbiden rahatlatmış olması neye alametti? Onunla işi yoktu bile, o zaten kızları severdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
daft punks | hyunin
Fanfiction[tamamlandı] "Bak kardeşim, ben ibne değilim. Haberin olsun." "Ben de değilim amına koyayım." -seunglix. -düzyazı.