yaklasik dort ay ileri gittik ve bir haltlar yapiyoruz tamam mi
bir de yorumlariniza bir turlu cevap veremiyorum wattyden kaynakli haberiniz olsun just emoji fln atabiliyorum
+++
Üç buçuk günlük adamakıllı bir hasreti hem sabırla hem de içten içe koca sabırsızlıklarla sona erdirmek yalnızca yatak üstü bir muhabbet uğruna olabilirdi, öpüşüp koklaşmak da hayranlıkla seyredalmak da bu tatlı sohbete dahildi elbet. Bunca vakti bu kişiyle deviriyorum fakat canımı sıkmaktan ziyade birimi bin ediyor diye düşünmek de hatta.
Jeongin; Hyunjin'in evinde, onun yatağında, onun dilinden dökülen tümcelerle kahvesinin son yudumunu içip kupasını yan tarafında kalan komodine bıraktı göz temasını kesmeden. Hyunjin'in şehir dışındaki kuzeninin nişanı dolayısıyla ailesiyle beraber gittiği yaklaşık dört günlük sıkıcı bir tatilin anılarını bıkkınca anlatışını dinliyordu. Annesi neredeyse tüm gün evde olacak diye kendi evinde görüşmeyi istememişti. Halk arasında da yerleri yok sanarlardı zira dip dibe iki koca adam görmek fazla gelirdi çoğu kişiye. Nihayetinde en rahat meskenleri Hyunjin'in evi olmuştu, anne ve babası nişanına gittikleri kuzeninin düğünü için bir müddet daha şehir dışında olacaklardı. Yani bu fırsat tek kelimeyle şahaneydi.
"Yine de nişandan iki gün sonra düğün yapmak tuhaf geldi bana, aceleye getirilecek bir mesele değil bence."
"Annenler nasıl izin verdi peki dönmene?"
"Sık boğaz etmezler beni zaten, iki ajitasyon yapıp bindim otobüse geldim."
"Kalsaydın biraz daha, eğlenceli olmaz mıydı düğün?" diye kaşlarını havalandırarak konuştu Jeongin. Tek bacaklarını kırıp diğerini yataktan sallandırıyordu ikisi de, dizleri birbirine değiyordu. Sonra Hyunjin öbür tekini de yatağa alıp bağdaş kurdu oğlanın tam karşısında, elini uzatıp Jeongin'in çenesini kavradı hafifçe.
"Bilsen nasıl özledim seni," dedi başparmağı oğlanın çenesi ve alt dudağı arasındaki belli belirsiz oyuntuyu okşarken. "Uykuya zor daldım, yemin ederim."
"Konuşmuyor muyduk zaten?" dudaklarındaki tatlı ve çekingen tebessümle kendine dahi yetmemiş olan telefon konuşmalarından bahis açtı, maksat Hyunjin biraz daha söylesindi ne hissettiğini.
"Sesini duyup da dokunamadıkça daha fena oluyordum oğlum işte, yetiyor muydu ki sana?"
Dudaklarını birbirine bastırdı Jeongin, sevgilisinin sahi bir özlemle kavrulmuş göz bebeklerini seyretti bir süre. "Yetmiyordu." dedi, ardından onun parmakları hâlâ çenesindeyken ellerini yatağa yaslayıp ileri doğru atıldı ve müthiş bir yumuşaklıkla öptü Hyunjin'in dudaklarını. Öyle ki dudakları birbirine karışmış gibi parça parça ayrıldı. Jeongin kapıdan içeri girdiğinden beri su içer ekmek yer gibi birbirlerini öptüklerinden bir tür açgözlülüğe dönüşmüştü bu hâl zira yetinemiyorlar, doyamıyorlardı. Sanki aradan asırlar geçmişti.
Jeongin ayrıldıktan sonra bir başka öpücüğü de Hyunjin kondurdu ve tam da niyetlendikleri gibi bunu bir tür yarışa çevirip birbirlerine meydan okuyarak kesik kesik öpüşüp durdular. Bu sırada Jeongin'i, kendisini öpen gençten belki biraz daha fazla kaynayan kanı dürttü. Kapalı göz kapakları bir anlığına titredi ve minik öpücükleri, erkek arkadaşının alt dudağını kendi dişlerinin arasına almasıyla rayından saparken Hyunjin'in tereddütsüz ayak uyduruşuyla da derinleşti. Şimdi az evvelki tatlı masumiyetten çok uzaktalardı.
Dudağına geçirilen dişlerin misillemesini yaparak Jeongin'in üst dudağını çekiştirdi Hyunjin. İkisi de aynı pozisyondalardı, bir elleri yatağın üzerine dayanmış diğeri de sevgilinin yanağında yer edinmişti. Böylece birbirlerine uzanıyorlarken Jeongin, göğsünde delicesine tekleyen kalbinin ve coşan duygularının ağına düşerek iyiden iyiye şehvete bürünen ve ağızlarını çokça yoran bu vaziyeti bozmamaya çabalayarak yatağın üzerindeki elini yavaşça kaldırdı ve Hyunjin'in eşofmanının iplerine dokundu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
daft punks | hyunin
Fanfiction[tamamlandı] "Bak kardeşim, ben ibne değilim. Haberin olsun." "Ben de değilim amına koyayım." -seunglix. -düzyazı.