Felix; başını sırasına gömmüş, sağ dizini de hararetle aşağı yukarı oynatıyorken dinlediği yegâne ders olan tarihi arkadaşı için bir kenara bırakıp arkasına döndü Jeongin.
"Ne kafana takıyorsun lan?" dedi kısıkça. "Hem o çocuğun doğru söylediği ne malum, belki kız harbiden de konuşmayı bekliyordur."
Kafasını yavaşça kaldırıp ilerideki tahtanın önünde konuşan öğretmeni yokladı Felix. "Sanmıyorum." dedi. "Soğuk yapmasından anlamalıydım zaten, resmen kızın kuzeni kıçıma bastı tekmeyi amına koyayım. Yerin dibine geçtim."
"Büyütme ya, bir iki haftalık bir şeydi zaten. Kendi kaybetti oğlum."
"Neyi yanlış yapıyorum lan ben? Yeterince çekici değil miyim? Yüzüm gözüm düzgün işte, yetmiyor mu lan? Kibar da davranıyorum ilgili de. Ne sikim istiyor ki bu millet?"
Felix'in sesinin yükselmesiyle onlardan tarafa dönen kafaların yanı sıra öğretmenin de irileştirdiği gözleriyle lafını bölmeden uyarması kendilerini toparlamalarına neden olmuştu. Jeongin hafifçe önüne dönerek arkasına yaslandı.
"Mesele ilgide zaten," deyip etrafın ilgisini çekip çekmediklerini teyit etti. "Flört döneminde sen ne kadar fazla verirsen o kadar az alırsın kardeşim, kural bu."
Jeongin'in kafasını çevirip çokbilmişçe göz kırpmasına karşın kafasına indirdiği sessiz tokadın ardından konuştu Felix. "O yüzden mi aylardır sapsın amına koyayım, tavsiye veriyor bir de."
"Dua et kendi öfkemi görmezden gelecek kadar hatrın var bende." kafasını birkaç defa okşadı Jeongin.
"Aman, şükürler olsun harbiden. Salak, dön de çok sevdiğin dersini dinle. Zevksiz."
İki derstir arkadaşındaki hırsın nedenini bildiğinden ötürü kıkırdayarak önüne döndü Jeongin. Cidden sinirlerini epey bozmuştu bu Haewon meselesi ki bozmayacak gibi de değildi. Gözden çıkarıldığı barizdi ve ona rağmen oyalanıyordu, Felix öfkesinde tamamen haklıydı.
Daha da bir şey konuşmadan son dersi de geçirdiler öylece sedasız. Çıkış zili çaldığında ise bıkkın serzenişlerin yanında uykularından henüz uyanan öğrencilerin esneyiş sesleri de gürültü oluşturmuştu sınıfta. Jeongin ve Felix, çantalarını omuzlarına takarak yan yana sınıftan çıktıkları vakit adımları çok geçmeden karşılarında dikilen beden nedeniyle durakladı.
"Jeongin, konuşalım mı?"
Hyunjin, elini arkadaşının omzuna atmış olan oğlana hitabından sonra Felix, Jeongin'in kolunun altından sıvışmaya çalıştı.
"Konuşmayalım." dedi Jeongin, bir yandan Felix'i zapt etmeye çalışıyordu, zira arkadaşının derdi ortamdan yakayı kurtarmak gibiydi fakat buna izin vermedi ve koluna girerek merdivenlere doğru ilerletti kendisiyle beraber.
Ardında bıraktığıyla ilgilenmiyordu fakat peşinden geldiğini biliyordu ve bunu engelleyemeyeceğini de. Yalnızca birkaç dakika daha sıyrılmaktı derdi ya da ne kadar zaman kazanabilirse işte.
Okul kapısının dışına çıktıklarında Felix otobüsüne geç kalacağını söyleyip ayrıldı, gitmeden de kulağına dikkatli ve sakin olmasını tembihledi. Jeongin kadar maganda ruha sahip değildi ve konuşmanın daha insancıl olduğunu sonuna dek savunurdu.
"Duracak mısın artık?" diye seslendi Hyunjin önünde son sürat yürüyen çocuğa.
"Seninle yan yana görüleyim istemiyorum."
"Karşımda dur."
"Ne kadar komiksin bir bilsen!"
Yeri deler gibi attığı adımlarla okul bahçesinin dışına vardığında durmak aklında bile yoktu Jeongin'in. Daha şimdiden kendisine bakıp konuşan iki kişiyi görmüştü bile ve ellerine malzeme vermeye niyetli değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
daft punks | hyunin
Fanfic[tamamlandı] "Bak kardeşim, ben ibne değilim. Haberin olsun." "Ben de değilim amına koyayım." -seunglix. -düzyazı.