"Oğlum kim girecek ki senin odana?"
"Bilmiyorum, günlerdir yoktum evde."
"Hırsız falan olmasın?"
"Geri zekâlı ya, hırsız ne sikime not yazsın?"
"Doğru, pardon."
Kendi katlarının koridorunda, üçüncü ders zili daha henüz çalmışken dolaşan ikili Jeongin'in dün masasında bulduğu kağıdın kritiğini yapıyorlardı. Daha akıllara gelen belli bir isim yoktu ve şimdilik olmayacak gibi de duruyordu. Ürkünçtü, annesi evde tek başınaydı ve biri ondan habersizce Jeongin'in odasına girip böyle bir not bırakabilmişti. Ya da haberi vardı.
"Başka bir şey olmadı mı sonra? Ne bileyim, annene falan sormadın mı?" dedi Felix elleri ceplerindeyken.
"Sormadım." diye kısaca yanıtladı Jeongin, arkadaşına söylemeye dili varmadı tüm o not dışında gerçekleşenleri. Hyunjin'in evine gelişini, yatağına yatışını, nasıl bir büyüye kapıldılarsa bir anda sarmaş dolaş yatağında kıvrılıp uykuya daldıklarını, annesinin kapısını ısrarla çalmasıyla apar topar uyanıp Hyunjin'i yatağının arkasına sakladığını ve gecenin bir yarısı da annesine yakalanmadan kapıdan çıkarıverdiğini anlatamadı Jeongin. Felix fena dalga geçerdi bununla, belki başka bir vakit konusu açılırsa bahsederdi.
"Çıkar kokusu kendiliğinden, her kimse tek yazıyla sırra kadem basmaz diye düşünüyorum."
"Ben de öyle düşünüyorum." dedi Jeongin elleri ceplerine yerleşirken. "Tırstım amına koyayım."
"Biri maytap falan geçiyordur."
"Evime girerek mi? Çok tatlıymış." dediğinde kıkırdadı ikisi de, absürt bir durumdu.
"Hyunjin olmadığından eminiz, değil mi?"
"O öyle saçmalıklarla uğraşmaz ki, bir diyeceği varsa direkt gelir."
"He," imalı imalı uzattı Felix kelimesini, yavaşça yanaşarak arkadaşının omzuna dokundu kendi omzuyla. "Çok iyi tanıyorsun yani onu."
Cevap vermek yerine ifadesiz bir yan bakış attı Jeongin. Hayır, çok iyi tanımıyordu fakat evet, bunu bilecek kadar da iyi tanıyordu. Dudaklarını birbirine bastırdı, dostunun durmak bilmez alayları artık o kadar da rahatsız etmiyordu, belki de arkası dolmaya başladığındandı hepsinin.
"O kalabalık ne lan?"
Felix abartısız bir şaşkınlıkla mırıldandığında merdivenlerin başından aşağı doğru düzensizce dizilmiş, aşağı inmek adına canı pahasına uğraşan öğrencilere kitlendiler. Tüm o fısıldaşmaların yarattığı boğucu uğultunun üzerine doğru adımladılar merakla, merdiven korkuluğuna dayanıp aşağı izleyerek tuhaf dehşet nidaları kaçıran ağız kalabalığını yararak en öne doğru sıvıştılar sonra. Herkes gibi eğdikleri kafalarıyla aşağıda dönenleri anlamaya çalıştılar.
"Ne olmuş lan burada?" diye cevap gelip gelmeyeceğini umursamadan söylendi kendi kendine Jeongin. Kendilerinden bir kat aşağıda, giriş katındaki bordo sıvı minik bir göl gibi etrafa yayılmaya devam ediyorken birkaç personelin çevresine doluşmasını seyretti.
"Bu ara okula acil yardım malzemesi yetişemez olmuş, onun için de eczaneden takviye almışlar." yan tarafında konuşmaya başlayan tıknaz oğlana döndüler Felix ile Jeongin.
"Ee?" diye merakla sorup yanaştı Felix.
"Üst sınıflardan birkaç kişi de revir en üstte diye gelen adamları kandırmış, koliler en üste çıkmış. Hemşire de sinirlenip son sınıflara taşıtmış hepsini. Biri de aşağı indirirken tentürdiyot kolisini düşürmüş. Şişeler de cam olduğu için patlayıp taşmışlar kartondan."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
daft punks | hyunin
Fanfiction[tamamlandı] "Bak kardeşim, ben ibne değilim. Haberin olsun." "Ben de değilim amına koyayım." -seunglix. -düzyazı.