"Aptal, koşma bak nefes nefese kaldın!"
"Annenden korkuyorum, o gelmeden gitmem lazım." koşmaktan bitap düşmüş uzun saçlı oğlan girdiği apartmanın ilk kat merdivenlerini çıkarken güç bela konuşuyordu. Hedef dairesinin önüne vardığında derince soluklanıp hattın diğer ucundakine seslendi. "Geldim, aç kapıyı."
Jeongin, hâlihazırda önünde beklediği için yüzündeki gülümsemeyle çabucak kapıyı açtı. Karşısındaki genç iyiden iyiye yoluna koymuştu ciğerine giren çıkanın hızını. İkisi de kulaklarına dayadıkları telefonları kapatırken Hyunjin kolunun altındaki kutuyla içeri girip ayakkabılarını çıkarmıştı.
"Cidden, okuldayken nasıl fark edemedin makineyi yanında getirmediğini?" dedi Jeongin, ikisi beraber kendi odasına girerken.
"Ya ben poşete koyup yanıma aldım sanıyordum, meğer ne poşete bırakmışım ne de yanımda getirmişim."
"Alık, dedim sana yarın yaparız diye. Niye bu kadar yordun ki kendini?" diye mahcubiyetle serzendiğinde Hyunjin kargo kutusunu Jeongin'in masasının üzerine bırakıp ona döndü.
"Yorulmadım, evim buraya çok uzak değil." diyerek yatağa oturdu Hyunjin fakat elden ayaktan düşmek üzere olduğu her hâlinden belliydi, sırf bir makine için evine geri dönüp yeniden buraya gelmek akıl kârı değildi zaten. Sırf makine için de değildi hani, maksat geçirecekleri vakitti. "Bana biraz su getirebilir misin?"
Aldığı ricayla başını sallayıp mutfağa koştu Jeongin, o üstünü başını çoktan değişmişti zaten. Hyunjin de evine gitmişken altına eşofman çekip rahatsız okul üniformasından kurtulmuştu.
Yatağın üzerinde oturarak bacaklarını bir süre dinlendirdikten sonra ayaklanıp küçük koliyi eline aldı Hyunjin, kocaman bir artı şeklinde yapıştırılmış bantların uçlarını aradı birkaç saniye, bulduğunda ise tırnağıyla kazıyarak tutabileceği kadarını söküp kalan kısmı da kolayca koparttı kolinin üzerinden. O sırada da Jeongin elinde bir kupa su, iki bardak meyve suyu ve yemeyi muhtemelen akıllarına bile getirmeyecekleri birkaç atıştırmalık bulunan tepsiyle yanına yanaşmıştı.
"Sağlam bir şey mi?" diye sordu tepsiyi masasının üzerine bırakırken. Hyunjin, ambalajını söktüğü kutunun içinden el kadar bir makine çıkarmıştı, kenarlarındaki altın rengi çizgiler sayılmazsa simsiyahtı.
"Bilmiyorum ki, ucuza almıştım da iyi bir şeye benziyor sanki." dedi suyunun yarısını içtikten sonra.
"Pisi pisine ölmeyelim bak."
"Geri zekâlı," göz devirip mırıldanarak makineyi ve ayrık duran kablosunu aldıktan sonra, "Banyo nerede?" diye sordu. Jeongin de minik bir gülümseme ile kolundan tutarak banyoya kadar sürükledi oğlanı.
Beyaz ve siyah renkli fayansların duvarlarına döşendiği banyoya girdikleri vakit Jeongin parlak ışığı yaktı. Hyunjin elindeki aleti banyonun fayansına bırakırken Jeongin de tam karşısına geçti.
"Tuhaf bir havan var böyle." dedi uzun saçlı oğlanın dudaklarının üstünde ve çenesinde yeni yeni çıkmaya başlamış sakallarında göz gezdirirken, banyo ışığının yoğunluğundan böyle bariz görünüyordu yoksa yakından incelemedikçe görmemişti bile.
"Cidden mi?" diye şaşırarak sordu Hyunjin, neyden bahsettiğinin farkına varmıştı zaten. "İstemezsen kesmem ama okulda sorun çıkartabilirler."
"Saçmalama lan, ol tıraşını. Olgun göründün biraz, onun için söyledim."
"Olgun seviyor musun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
daft punks | hyunin
Fanfiction[tamamlandı] "Bak kardeşim, ben ibne değilim. Haberin olsun." "Ben de değilim amına koyayım." -seunglix. -düzyazı.