Sonsuz genişlikten kulağına dolan metal seslerine ve arka planda çalan enstrümantal caz parçasına odağını kitleyerek masadaki can sıkıcı konuşma çemberinin dışında durmaya çalışıyordu Jeongin. Çatalını, önüne hâlihazırda dilimli konmuş soslu biftek parçalarının birine saplayarak hışımla ağzına tıktı ve çiğnemeye başladı.
Sinirleri bozuktu, Jeongin'in sinirleri hep biraz bozuktu lakin bu daha farklıydı. Annesinin karşısındaki adam iyi biriydi. Sorun da buydu, o kadar sevecen ve ılımlı davranıyordu ki gücüne gidiyordu. Onu düşündüğü gibi resmi ve mesafeli selamlamak yerine sarılıp öpmesi, geldiklerinden beridir suratında söndürmediği gülümsemesi, annesine karşı müthiş centilmen ve nazik davranışları... Jeongin bu babacanlığa yabancıydı ve bu adam her ne halt ediyorsa samimi olduğu her yerden belliydi.
Jaehwan'ı saymıyordu bile, selamlaşmaktan başka bir şey yapmamışlar hatta göz göze bile gelmemişlerdi onunla. Hoş bir geçmişleri yoktu ne de olsa. İkisi de ebeveyn gözetiminde uslulardı, yoksa ne yapar ne eder birbirlerine girerlerdi.
Bu, gelmekten pişman olduğu yavan akşam yemeği böyle sedasız ve sakin sürer zannediyorken isminin seslenilmesiyle omuzları yalnızca kendisinin hissedebileceği bir şiddetle irkildi. Kafasını yavaşça kaldırıp çaprazında oturan orta yaşlı adama baktı.
"Üniversite çağına geldin sen de, okumak istediğin bir bölüm var mı?" dedi çatal bıçağını tabağının iki kenarında elleriyle beraber tutuyorken.
Soruyu ilk duyduğu vakit yutkundu Jeongin gergince, ister istemez annesine baktı fakat o ısrarcı bakışlarını görür diye hemen geri çevirdi kafasını. "Tarih." dedi cevabını yapabildiği kadar kısaltarak.
"Tarihe müthiş bir ilgisi var, ben lisedeyken uyuyup dururdum hep."
İçmek için uzandığı su bardağını tuttuğuyla kaldı, annesiydi konuşan. Kendisi hakkında bu kadar olağan bir fikir belirtmesi hayrete düşmesini sağlamıştı, böyle bir eğilimi olduğunu bildiğini düşünmemişti bile fakat bir düşününce, okuldaki not ortalamalarındaki uçurum sayılabilecek fark göz önüne alınırsa bu bilgiyi edinmesi pek de olağanüstü gelmiyordu.
Bir parça tebessüm için kendini zorladıktan sonra kenarına avucunu dayadığı bardağı dudaklarına götürerek iki koca yudum içti. Annesiyle ona, şimdilik, yabancı sayılan adam çocuklarından bahsediyorlardı birbirlerine. Babası, Jaehwan'ın matematiğinin ne denli kuvvetli olduğunu vurguluyor, Jeongin'in annesi de oğlunun sözel zekâsının altını çizip duruyordu. Bu bir tür yarıştırma falan değil, yalnızca sohbetti yine de rahatsız edici bir ortamdı.
Bir anlığına boğulduğunu hissetti Jeongin. Bu başlangıç çizgisi kurulacak bir aile için fazla tahammül edilemezdi, Jeongin aile nedir unutmuştu. Babası varken bile, dışarıdan bakınca aileleri tamken bile böyle dinginlik görmemişti. İki ebeveynli eften püften muhabbetleri yadırgayacak bir hâldeydi, normalliğe yabancılık çekecek kadar vahimdi.
Ellerini masanın üzerine, tabağının iki tarafına yaslayarak ayağa kalktı. Masadaki üç çift göz çıkardığı sandalye sesiyle beraber üzerine çevrildiğinde kimseyle göz teması kurmamaya özen göstererek, "Tuvalete gideceğim." dedi. Ardından telefonunu da alarak masaların oluşturduğu koridorun arasından geçti seri adımlarla.
Tuvalete gideceğini söyleyip kolayca sıyrılmaya çalışmıştı sadece, zira vardığı yer dış kapıydı. Esintiyi birkaç adım içeriden bile hissediyorken ilerleyip kasımın ilk yellerine okşattı kendini, isteği dışında çatılan kaşları ve buruşan çenesiyle beraber restoranın etrafından dolaşıp döndüğü ilk köşede çömeldi.
Temiz sayfalara hayat taşırmak daha kolay olur sanmıştı fakat o kadar öteki hissediyordu ki çıldıracaktı. Nefeslerini toparlayamıyordu, dudaklarını yukarı kıvıramıyordu bile. Sanki iki yandan koca kayalar bağlanmıştı da hıçkırsın diye dudaklarını eğip duruyorlardı. Anlamsız ve zamansızca iri bir damla gözünden aşağı süzülüp üst dudağının üzerinden içeri ilerledi, tuzunu hissedip yuttu Jeongin, sonra telefonuna sarıldı yeniden. Kendi acil yardım numarasını bulup aradı, onun yüz on dokuzu belliydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
daft punks | hyunin
Фанфик[tamamlandı] "Bak kardeşim, ben ibne değilim. Haberin olsun." "Ben de değilim amına koyayım." -seunglix. -düzyazı.