dp - yirmi iki

1.2K 167 73
                                    

Mutfak balkonunu çevreleyen korkulukların altındaki duvara sırtını dayamış iki genç, ikisinin bacakları arasında yarım saat evvel içinde iki adet sandviç bulunan fakat şimdi onların kırıntılarına ancak sahip çıkabilen beyaz bir tabak ve dudaklarında daha henüz tutuşturulmuş iki dal sigara.

Akşamın altısında, yediye daha yakın bir altıda, keyfini çatabilecekleri müthiş bir ortama sahiplerdi kendilerince. Karınları toktu, hava soğuktu. Bu sefer Hyunjin'in arkadaşlarından arakladığı sigaraları ve bir de birbirleri vardı.

"İyi anlaştılar sanki." dedi Hyunjin dişleri arasından içine çektiği dumanın kalanını üfledikten sonra. Jeongin'in sol bacağını karnına doğru çekişini ve kafasını korkuluklara yaslayışını seyretti.

"Anlaşacakları vardı sadece, birbirlerine uygun olmadıklarını bilseler anlaşmamak için her şeyi yaparlardı zaten."

"Haklısın," dalından sarkmaya başlayan külünü tabağa düşürüp kafasını oğlanın omzuna yasladı Hyunjin. "Bizim de anlaşacağımız vardı."

"Vardı," gülümsedi Jeongin duyduğu huzura. "Vardı anasını satayım, başıma bela oldun işte." dedi dudakları arasında beklettiği sigara yüzünden sesi boğukça işitiliyorken.

"Piç." dedi hayretle kıkırdayıp. "Ben gidersem zor bulursun böyle belayı."

"Sen gidersen başka aramam."

"Yemin et."

Hyunjin'in haddinden fazla ciddileşen tavrına karşılık güldü Jeongin. "Yemin ederim," dedi fakat ikisi de biliyordu geleceğin meçhuliyetini. "Sakat işmiş oğlum, gün boyu aklında tek kişiyle binbir senaryo. Sabahtan yatana kadar çalışıyorsun düşünsene. Kodumun hissi bıktırmıyor da lan, tuhaf."

"Jeongin ne değişik adamsın ya," biten sigarasını tabağa bastırarak söndürüp izmaritini de içine attı Hyunjin. "Alıştım da amına koyayım, sik sik laflar ediyorsun ama ben anlıyorum."

"Ne anlıyorsun mesela?" dedi Jeongin kendi izmaritini de omzundaki başı rahatsız etmemeye özen göstererek tabağa atarken.

"Ne bileyim..." diye mırıldandı çekingence. "Sen böyle agresif agresif söyleniyorsun ya hani," Jeongin'in, kucağında duran sol elini kavrayarak kendine çekti. "Ben sevildiğimi hissediyorum."

"Hisset diye zaten, ben böyle seviyorum."

Gözlerindeki süzgünlükle tebessüm edebileceği kadar etti Hyunjin, zira göz kapaklarında sevgi yükleri var gibi hissettiğinden kapanası geliyordu. Yine de direndi, bir şeylerle oynayan hep Jeongin olurdu fakat bu sefer o, aralarında görev belledikleri bu şeyi yapmayı üstlenmişti. Omzuna yaslandığı gencin parmaklarındaki yüzüklerle oynuyordu, sık sık taktığı şeyler değildi fakat bu tür aksesuarlardan hoşlandığını da biliyordu onun. Diğerlerine nazaran birkaç saniye daha fazla oyalandığı işaret parmağındaki oyuklu metal yüzük gözüne fazla cazip geldiğinden ötürü çıkardı yavaşça ve izin istemeksizin kendi işaret parmağına taktı.

Aralarında böyle meselelerin sorun olmadığını bildiğinden yapmıştı öyle aldırışsızca. Yine de kafasını hafifçe kaldırıp elini havada tuttu göstermek için. Jeongin önce Hyunjin'in kendisinden alıp parmağına taktığı yüzüğe, sonra da suratına baktı. Uzanıp alnını öperken dudaklarında sevecen bir gülümseme vardı, "Yakışmış." der gibiydi. Hyunjin anlıyordu.

Ansızın sahiplendiği yüzükle oynamayı bırakıp kolunu yanındaki oğlanın kolunun altından geçirdi. Kalçasını biraz daha kaydırıp yanaştı iyice.

"Jeongin, senin eller bayağı iyi he, böyle biçimli falan."

"Genetik sanırım, bilmiyorum."

"Öyledir," diye mırıldandı kısıkça. Jeongin'in ince uzun parmaklarını seyrediyordu. Aldığı iltifatla gerilip parmaklarını kütletişini ve bu sırada da onları müthiş bir açıyla büküp eski hâline döndürüşünü. Sanki bunu bilinçli yapıyordu. Aklı bambaşka şeyler düşünmeye başlar başlamaz doğruldu kahkaha atarak.

daft punks | hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin