45. bölüm

4.4K 170 38
                                    

Akif Cesur'un gelmesini utanarak bekliyordum. Akif Cesur benim hayatımda sadece bir arkadaştan ibaretti. Arkadaşım bile değildi, ben bizim ne olduğumuzu hâlâ çözebilmiş değildim. Arkadaş? Hayır. Tanıdık? Hayır. E biz neydik o zaman? Güya beni bebeğim için evine almıştı. Külahıma anlatsındı. Hem ben daha Akif Cesur'un ismi ve soyadından başka hiçbir şey bilmiyordum.

O biliyor muydu?

Gece 04.15'te uyandırmıştım ve saat şu an 11.56'ydı. Nerede kalmıştı bu adam ya?

Kapının açılma sesiyle birlikte oturduğum koltuktan heyecanla kalktım ve adımlarımı kapıya doğru doğrulttum. Akif Cesur'u iki elinde incirlerle görmeyi beklemiyordum. Genelde Mersin civarında bulunan bir meyveydi ve bu şehirde olacağını pek ummuyordum ama canım çekmişti işte. Bebeğimin götünde incir lekesi mi çıksaydı?

"Nerede kaldın Akif Cesur?" Dedim merakla. Gerçekten merak etmiştim.

"Hanımefendiye bir şey de beğendiremiyoruz," dedi homurdanarak. "Mersin'den getirtirdim; senin için," sonra ensesini kaşıdı ve devam etti. "Yani... bebek için. Bebeğin canı çekmiş ya, ondan."

"Bebek için?" Dedim kaşlarımı kaldırarak. "E peki, iyi madem." Diyerek elindeki poşetleri aldım ve ağzımın içindeki sulanmayı hiçe sayarak iki poşeti de elimde tuttum ve bir elimi Akif Cesur'un eline koydum. Ne yaptığımın farkında değildim belki ama şu an Akif Cesur'un elini tutmuş mutfağa çekiştiriyordum.

Elim cayır cayır yanıyordu.

Evet salakçıımmm. Sen şimdi niye Akif Cesur'umun elini tuttun??? Yılaaaaan, çek elini. Kız harbi, niye tuttun elini? Yere bak bakayım, beynin oralarda bir yerde mi? Gerçi baksan dahi bulamazsın ki sen. Küçücük bir şey.

Öyle mi olmuş iç ses? Anlıyorum.

Birden ne yaptığımın farkına vararak elimi elinden çektim ve mahsun bakışlarla gözlerine baktım. Bana donuk gözlerle bakıyordu. Sanırım hislerini belli etmemeye çalışıyordu. Anlıyorum yine de demek isterdim ama öyle güzel saklıyordu ki... imkansız gibiydi.

Tıpkı ben ve Akif Cesur gibi.

Bakışlarımı kaçırarak arkamı döndüm ve poşetleri masanın üzerine koydum.

"Ben...şey," elimi yanağıma koyup kaşıyarak cümleyi nasıl tamamlayacağımı düşünüyordum. "Özür dilerim, yani dokunmak istemezdim. Birden oldu. Eğer rahats-" cümlemi tamamlayamadan sözümü kesti.

"Hayır, rahatsız olmadım. Ben senden rahatsız olmam." Dedi.

Bu bir ilanı aşk mı???????????

Cevap vermeden utandığım için yanan ve kızaran yanaklarımla elime bir bıçak ve çatal alarak hızlıca bir tepeleme tabak dolusu inciri soyarak koydum. Daha sonrasında Akif Cesur'u takmadan masaya oturarak hızlı hızlı yerken aklıma yeni gelmiş gibi ağzımdaki lokmaları yuttum ve Akif Cesur'a mahçup bir şekilde baktım. Ne kadar salaktım! Adam benim için gecenin köründe sıcak yatağından kalkmış -ki gitmeyedebilirdi- incir getirmişti ve ben adama ikram dahi etmiyordum.

"Yer misin?" Dedim tabağı gözüne sokacak kadar yakınlaştırarak. Bu komutan da ne kadar uzundu ya?

"Bir an hiç teklif etmeyeceksin sandım." Dedi göz devirerek.

"Ha ha." Dedim yüzümü buruşturarak ve birlikte yemeye başladık.

Sanırım Akif Cesur ve Akif Cesur'un gıcıklıklarına alışıyordum.

Sizi çoluk çocukla görmek için enter duası.

••

Gece bölüm yazıp sabah atmaya çalışırım.

Buraya kitabın gidişatı ile ilgili şeyler yazar mısınız???

Yorum atıp oy verdiyseniz bir diğer bölümde görüşmek üzereee.

ASKER HATTI | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin