1-Kadim Kehanet: Tanrı Yıldızı

335 134 162
                                    

Evrenin en karanlık uçurumlarında, yıldızların soluk ışıkları bile karanlığa boyun eğmişken, zamandan eski bir sır, sessizce uyanıyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Evrenin en karanlık uçurumlarında, yıldızların soluk ışıkları bile karanlığa boyun eğmişken, zamandan eski bir sır, sessizce uyanıyordu. Bu sır, evrenin derinliklerinde yankılanan kadim bir yankıydı; yıldızların fısıldadığı kehanetlerden daha eski, her galaksiyi sarıp sarmalayan bir güç. Yalnızca efsaneler bu sırrı hatırlıyordu ve o efsaneler, her bir kelimesiyle varoluşun dokusuna işlemişti. Fakat yıldızların dahi anlamlandıramadığı bu güç, yalnızca kaderin çağrısını duyabilenlere kendini gösterirdi.

Duyguların ve zamanın ötesinde yankılanan bu kadim güç, dünyaların kaderini değiştirecek kadar güçlüydü. Kehanetler onun dehşetini fısıldarken, ondan korkan uygarlıklar, onu unutturmak için çabaladı. Ama unutturmak yetmedi. Çünkü bu güç, yalnızca keşfedilmeyi bekliyordu. Ve onu keşfedecek olanlar için yol, karanlık ve tehlikelerle doluydu.

Bu derin sırların ötesinde, yıldızların arasında saklanan bir dünya parlıyordu: Asteria. Evrenin hem görkemi hem de trajedisinin izlerini taşıyan bu kadim gezegen, tarihin unutulmaz tanığıydı. Parlak kuleleri, kayaların içine oyulmuş sarayları ve yıldız ışığını toplayan kristalleriyle gökyüzüne meydan okuyan Asteria, sadece bir gezegen değil, bir destanın ta kendisiydi.

Bu dünya, bir zamanlar tanrısal güçlere sahip bir halkın, Asterialıların, yuvasıydı. Efsanevi savaşçıları olan Jeagerlar, bu halkın en büyük gurur kaynağıydı. Jeagerlar, yalnızca savaşın değil, enerjiyi iradeleriyle şekillendirmenin de ustalarıydı. Yıldızların gücünü bile dizginleyebilecek kadar kudretliydiler. Ancak her kudretin beraberinde getirdiği bir bedel vardı: kibir. Ve Asterialılar için kibir, felaketin ilk işaretiydi.

Asterialılar, her savaşta kazandıkları zaferlerle ölümsüzlüklerine olan inançlarını pekiştirmişlerdi. Ama en büyük savaşçılarından biri olan Ozen, onları ihtişamlarının zirvesine çıkarırken aynı zamanda en karanlık düşüşlerinin de mimarı olmuştu.

Ozen, Zoan hanedanının lideriydi ve tarihe adını altın harflerle kazımış bir Jeager'dı. Efsanelere göre, onun gücü yıldızları titretecek, orduları yok edecek kadar büyüktü. Ancak Ozen'in gücü, yalnızca savaş meydanlarında değil, kendi halkı üzerinde de hüküm sürüyordu. Krallığının ilk yıllarında barış ve refahın sembolüydü.  Güçlü bir jeager olması onu zaferden zafere sürüklemiş, yenilmez bir savaşçı olarak adını efsanelere kazımıştı. Ancak tüm bu zafer ve refahın arkasında, Asteria halkının zamanla unuttuğu kadim bir gerçek yatıyordu.İhtişamlı günlerin ardında, krallığın temellerine gömülmüş karanlık bir sır bulunuyordu. Asterialıların zafer şarkıları, aslında geçmişin sessiz çığlıklarını örtbas ediyordu.

Evrenin düzeninden ve dengesinden sorumlu Jeagerlar ise artık Kral Ozen'in çıkarları doğrultusunda hareket ediyordu. Eskiden kutsal bir görev olan düzen ve barış, onlar için anlamını yitirmişti. Evren, lanetli varlıkların istilası altında kalırken, Jeager'ların adaleti Ozen'in ihanetiyle gölgelenmişti. Kainatın parlayan yıldızları, solmuş bir umutsuzluk içinde çaresizce kaybolmuştu. Kainat, bir zamanlar jeagerların koruduğu denge ve düzeni ararken, şimdi kötülüğün gölgesinde umutsuzca çırpınıyordu.

Jeager: Adaletin İki YüzüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin