Asteria'nın unutulmuş diyarlarında, asi ordusunun adı, fısıltılarla taşınan bir hayalet gibi yayılıyordu. Herkesin bildiği, ama kimsenin hakkında kesin bir şey söyleyemediği birer gölgelerdi. Onların nereden geldiği, kimden kaçtığı veya neyi amaçladığı, karanlık hikayelerin içinde kaybolup gitmişti. Asi ordusunun lideri Jin-Lu ise bu gölgenin en karanlık noktasında duruyordu; varlığı hem korku uyandırıyor hem de esrarengiz bir merak duygusu yaratıyordu.
Büyüleyici bir geceydi; gökyüzü kara bir kadifeye bürünmüş, yıldızlar ise sönük fenerler gibi titreşiyordu. Jin-Lu, kimsenin nerede olduğunu bilmediği, kayıp ruhların fısıldadığı bir yerdeydi. Asi ordusunun sığınağı olarak bilinen ve dışarıdan bakıldığında yalnızca yükseklerden akan bir şelalenin ardında gizlenen bu görkemli mekanın yüksek bir terasındaydı. Gözleri gökyüzünün derinliklerine dalmıştı; sanki o karanlık boşlukta bir cevap arıyordu. Gecenin serin esintisi, uzun siyah saçlarını hafifçe okşarken, saçları rüzgarla dans ediyor, sonrasında arkada topladığı düğümde sakinleşiyordu. Saçları gibi koyu olan pelerini, geceyle bir olmuş, gölgelere karışmıştı.
Tam o an, arkasından yankılanan bir ses gecenin sessizliğini böldü. "Haberlerim var. Kardeşin ile ilgili..." Ses, karanlığın içinden gelen bir fısıltı gibi titrek ama aynı zamanda keskin ve netti. Jin-Lu, duyduğu anda tereddüt etmeden döndü. Yüzü gölgelerin içinden yavaşça ortaya çıktı.
Sol gözü, siyah bir bantla örtülüydü. Bir sabah herkesin karşısına gözünde ki bant ile çıkmış, kimseye nedenini söylememişti. Bu durum, asi ordusunda türlü dedikodulara sebebiyet vermişti. Juigorasını kaybettiği söylentileri kulaktan kulağa yayılıyordu.
Gecenin soğuk nefesi bir kez daha yüzünü okşarken, Jin-Lu karanlığın içinden gelen bu habere hazırdı. Çünkü o, her zaman tetikte bekleyen bir gölge gibiydi; neyin onu beklediğini bilmeden ama her şeye hazırlıklı...
"Konuş, Spectra." Dedi. Keskin ve netti.
Spectra, asi ordusunda Jin-Lu'nun ardından gelen en korkulan kişiydi. Asteria'nın bilinmeyen topraklarında, altı ailenin keşfedemediği ender yetenekli savaşçılardan biriydi. Tıpkı jeagerlar gibi, enerjiyi manipüle edebiliyordu. Saçı tamamen kazınmış, kel kafası ay ışığının altında hafifçe parlıyordu. Başının sağ tarafında, kulağını neredeyse tamamen kaplayan ağır bir demir halka küpe asılıydı. Küpe, her hareketinde hafifçe sallanıyor ve karanlıkta küçük bir metalik ışık hüzmesi gibi parlıyordu. Kaslı kolları ise giysisinin altından bile fark edilebilecek kadar belirgindi.
"Söylentiler... doğru çıktı. Kardeşin, bir espermiş."
Jin-Lu'nun yüzündeki kaslar hafifçe gerildi, ama gözlerindeki soğuk ifade değişmedi. "Tahmin ettiğim gibi.. demek mührün işe yaramamasının nedeni buydu.."
Spectra devam etti, derin bir nefes alarak, "Eğer böyle giderse, yakında diğer juigorasını da uyandıracak ve ikinci gözünü de kaybedeceksin.." Sesinin sonundaki alçalan tonlama, haberi verişindeki kasveti daha da derinleştiriyordu. Jin-Lu'nun gözündeki tek ışık huzmesi bile neredeyse kaybolacak gibiydi. Çenesi kasıldı ve yumruklarını sıktı. "Spectra..." dedi. Yavaşça arkasını döndü. Derin bir nefes alıp öfkesini kontrol altına aldı. Gözü, ay ışığı altında derin bir hüzünle parlıyordu.
"Juigora'nın umurumda olduğunu mu düşünüyorsun?" diye fısıldadı. Sesi neredeyse duyulmayacak kadar alçaktı, ama içindeki acıyı saklayamıyordu. "Eğer sen bile böyle düşünüyorsan.. kim bilir, O neler düşünüyordur.." dedi. Derin bir iç çekti. " O mührü sadece kardeşimi korumak için yaptım, Spectra.. O kan emicilerin açgözlülüğü ve güce olan düşkünlükleri onu karanlığa sürüklemesinden korktum.. Onu korumak istedim. Ona, bu dünyada başka bir yolun, başka bir geleceğin mümkün olduğunu göstermek istedim. Ama görüyorum ki, her şey kontrolümden çıkıyor." Dedi. Gözlerini, gölgelerin içinden tekrardan Spectra'ya çevirdi. " Juigora'nın benim için hiç bir anlamı yok. Beni endişelendiren asıl şey kardeşimin karanlıkta kaybolması. Her şeyin anlamını yitirdiği bu dünyada, onun için hâlâ bir umut ışığı varsa, o ışığı canlı tutmak için her şeyi yaparım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Jeager: Adaletin İki Yüzü
Science FictionGerçek bir Jeager, savaş meydanında doğar, burada şekillenir ve burada ölür.