12-Gizemler Ortaya Çıkıyor

86 70 2
                                    

Kasabanın dar ve sisli sokakları boyunca ayrılan üç dost, karanlık gerçeğin izini sürebilmek için kendi yollarına gitmişti. Kasabayı saran gri gökyüzü, güneşin ışığını karartıyor, sokaklara kasvetli bir gölge serpiyordu. Karanlık bir bilmeceyi çözmek için çıktıkları bu yolda, her biri sırları ve tehlikeleri tek başına göğüslüyordu.

Hanna, yeşil sıvının gizemini çözmek için kasabanın dar sokaklarında, gri bir sis bulutu gibi dolanan karanlık hikayeleri titizlikle toplamaya çalışıyordu. Dario'nun sıvıyı gördüğünde yüzünde beliren o sahte şaşkınlık, Hanna'nın içindeki şüphe tohumlarını beslemişti. Bu sıvı, kasabadaki lanetin kalbinde olabilir miydi? Eğer öyleyse, onu daha yakından tanıması gerekiyordu.

Kasaba halkı, yüzlerinde binlerce sır taşıyan insanlardı; her biri kaçamak bakışlarla konuşuyor, seslerini kısıp fısıltılarla anlatıyordu bazı şeyleri. Hanna, meydandaki yaşlı bir adama yaklaştı. Adam, cübbesinin içine gömülmüş, derin kırışıklıkları ve yaşlanmış gözleriyle, geçmişin gölgelerini ruhunda taşıyordu. Elindeki şişeyi gösterip sordu, "Bu sıvıyı daha önce gördünüz mü? Burada, kasabada bulabileceğim bir yer var mı?"

Adam önce Hanna'ya, sonra şişeye dikkatlice baktı, yüzündeki kırışıklıklar daha da derinleşti. Birkaç saniye sessiz kaldı, ardından sanki yasak bir kelimeyi ağzından çıkarıyormuş gibi, alçak bir sesle mırıldandı. "Yeşil Zehir..." dedi, sesi hafif bir titremeyle doluydu. "Ona ait şeyleri bulabileceğin tek bir yer var; eski eczacının dükkanı, kasabanın kuzey ucunda, terkedilmiş bir yer. Ama oraya girmeye cesaret eden pek kimse olmaz. O dükkanda, ruhların fısıldadığı söylenir."

Hanna, adamın yüzündeki gölgeye rağmen cesurca başını salladı. "Teşekkür ederim," dedi, ama adam sadece bakışlarını kaçırıp elini salladı, sanki bu sözlerin üzerine daha fazla konuşmak bile başına bir lanet getirecekmiş gibi.

Kasabanın kuzeyine doğru ilerledikçe, Hanna etrafındaki dünyanın değiştiğini hissetti. Sokaklar giderek daha sessiz, daha soğuk bir hal alıyordu. Evlerin kapıları sıkı sıkıya kilitlenmiş, pencereler bir daha açılmamak üzere kapatılmış gibiydi. Sanki bu bölge, kasabanın yıllar önce unuttuğu, terk ettiği karanlık bir hatırasının izlerini taşıyordu. Adımlarını hızlandırdıkça, etrafında fısıltılar duyduğunu sandı; rüzgarın uğultusuna karışan bu tedirgin edici sesler, ona ulaşmaya çalışan eski ruhların yankısı gibiydi. Gökyüzü gri ve ağır bulutlarla kaplanmış, güneşin zayıf ışığı bile bu kasvetli sokaklara ulaşamıyordu.

Sonunda, köhne bir yapının önünde durdu. Eski eczacı dükkanı, kasabanın diğer terk edilmiş yapılarından bile daha solgun ve yorgun görünüyordu. Pencereleri kalın bir toz tabakasıyla kaplanmış, kapısının ahşabı ise çatlamış ve neredeyse çürümeye yüz tutmuştu. Kapının üstünde bir tabelanın soluk kalıntıları asılıydı; belli belirsiz görünen "ecza" kelimesi, zamanın silinmez ağırlığını taşıyordu. Hanna, kapıya doğru yaklaştıkça içini sebebini anlayamadığı bir ürperti kapladı. Kapının ardında onu bekleyen bir şeyler olduğunu hissediyordu; bu, orada gizlenmiş eski, unutulmuş bir sırrın çağrısıydı.

Ellerini hafifçe ovuşturup derin bir nefes aldı, sonra kapıyı yavaşça iterek içeri girdi. İçerideki hava, ağır ve tozluydu; yıllardır kimsenin buraya adım atmadığını açıkça belli ediyordu. Toz zerrecikleri, tavan aralığından içeri sızan cılız ışık huzmesinde dans ediyor, yerlerinden kıpırdatılmaya kızgın gibi yavaşça süzülüyordu. Duvarları saran raflar, çatlamış şişeler, kurumuş bitkiler ve solmuş etiketlerle doluydu. Bazı bitkilerin dalları dökülmüş, toza bulanmıştı. Her köşesinde çürümüş bir şeylerin kokusu vardı; bu dükkanda, hayat izleri yıllar önce sona ermiş gibiydi.

Adımlarını yavaşça atarken yerin altında bir şey kırılıyormuş gibi gıcırdadığını hissetti. Bu ses, sanki ona bir uyarıydı; burada istenmediğini, bu yerin yasak olduğunu fısıldıyordu. Raflardaki şişeleri dikkatle incelemeye başladı. Bazılarında yeşil renkli sıvılar vardı, fakat hiçbiri Kael'in ona gösterdiği şişedeki gibi canlı ve metalik bir parıltıya sahip değildi. İçini bir huzursuzluk kapladı. Sanki bu yer, sakladığı sırrı ortaya çıkarmak isteyen herkesi caydırmaya çalışıyordu.

Jeager: Adaletin İki YüzüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin