8-Her Zaman Bir Umut Vardır

98 81 9
                                    

Güneşin ilk ışıkları gökyüzünde parıldarken, okulun önünde buluşan Hanna ve Kael, günün aydınlığı altında sessizce bekliyorlardı. Hava, hafif bir meltemle eserken, okulun kapısından içeriye doğru adım atan öğrencilerin gürültüsü yavaş yavaş artıyordu. Kael'in üzerine dikkatlice odaklanan öğrenciler arasında fısıldaşmalar vardı. Ona bakıyor ve hatta işaretler yapıyorlardı. Bu tür ilgiler Kael için alışılmadık bir şeydi. Fakat alışması gerektiğini biliyordu.  Bir an için Enel'in henüz gelmediğini fark etti. İçinde belli belirsiz bir endişe vardı. Göz ucuyla etrafa bakındı, fakat Enel hala ortalıkta yoktu.

"Dünden beri ortalıkta görünmüyor. O çocuğun sorunu ne? Bir anda hayalet gibi ortadan kayboldu."

Hanna, dudaklarını ısırarak derin bir nefes aldı. Gözleri, sanki Kael'in anlayıp anlamayacağını tartıyor gibiydi. Sonunda konuşmaya karar verdi. "Kael... Sen gerçekten hiçbir şey bilmiyorsun, değil mi? Enel'in kim olduğunu... ? ailesini...?"

Kael, Hanna'nın sözleri üzerine bir an duraksadı. "Ağabeyi ile arasında olan şeylerden mi bahsediyorsun ? Duyduklarım kadar."

Hanna, demir parmaklıklara yaslanarak derin bir nefes aldı ve gözlerini Kael'den kaçırdı. "Zoan Clanı'nı hiç duydun mu?" dedi.

Kael, başını hafifçe salladı. "Zoan... hayır, duymadım."

Hanna, kısa bir süre duraksadı. Anlatmakta zorlanıyormuş gibi bir hali vardı ama sonunda konuşmaya başladı. "Bu gerçekten çok ilginç.. onları tüm Asteria bilir.." dedi. Kael'in gizemini çözmeye çalışıyor gibi bakıyordu. Ardından konuşmasına devam etti. "Öyleyse.. beni iyi dinle. Zoan Clanı, Asteria'nın en korkulan ailelerinden biridir. Onlar, enerjiyi biraz farklı manipüle ederler. Güçlerini karanlıktan alırlar, gölgelerden... aralarından her nesilden birinde juigora denilen lanetli bir göz tekniği uyanır. Gözün uyandığı kişiye 'gölge savaşçı' denir. Ve Enel... o, Zoan Clanı'nın son varisi."

Kael'in gözleri büyüdü. "Ne? Enel mi? Ama o... O bize hiç böyle bir şey söylemedi!"

Hanna, başını salladı. "Hayır, söylemezdi. Çünkü o geçmişten kaçmaya çalışıyor. Ama kaçamaz. Bu hayatta bazen kaçabileceğin şeyler vardır, bir de kaçamayacağın şeyler... Enel'in peşini bırakmayan bu lanet, onun kaderi."

Kael, duyduklarını sindirmeye çalışırken, gözleri yere dikildi. "Peki... ne demek bu? Yani, Juigora dediğin şey... Ormanda gözünde beliren o şey mi?"

Hanna, gözlerini kapatarak başını salladı. "Evet, Juigora... Zoan Clanı'nın en büyük laneti ve gücü. O göz, Enel'e doğuştan verilen bir yetenek ama aynı zamanda onu tüketebilecek bir karanlık. Juigora, kullanıcısını ele geçirebilir, onun ruhunu yok edebilir. Enel'in babası, Kral Ozen, bu gözün gücüyle Solaria'yı karanlığa boğdu. Evren, hiç olmadığı kadar kaosa sürüklendi. Lanetler ise tüm kainata bir hastalık gibi yayıldı."

Kael, Hanna'nın her kelimesini dikkatle dinliyordu. Şaşkınlık içinde fısıldadı. "Kral Ozen... Enel'in babası mı?"

Hanna, Kael'in meraklı bakışları altında anlatmaya devam etti. "Evet.. onun bu hayatı yaşamasının nedeni.. Babası, Kral Ozen, Yura'dan önce Tanrı işareti ile doğmuş olan Oceas Amara'nın yakın dostu ve savaş arkadaşıymış. Fakat, iktidar ve güç arzusu onu zehirlemiş ve karanlığa teslim olmuş.. Oceas Amara'yı hain bir planın ardından Juigorasını kullanarak Nihai Zaman Küpü adı verilen güçlü bir mühürle hapsetmiş. Ancak bu mührün ağır bir bedeli vardı... bir cana karşılık bir can.." derken bir an duraksadı. Kael, nefesini tutmuş Hanna'nın sözlerini bekliyordu. " Ozen..eşini yani Enel'in annesini feda etmiş.. Juigoranın yanılsamalarından biri.. hediye gibi görünüyor olsa da aslında bir lanet"

Jeager: Adaletin İki YüzüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin