Kırmızı bina

247 12 25
                                    

Gözlerimi açtığımda karanlık bir odadaydım etrafa göz gezdirirken sabah olan olaylar geldi aklıma hastanedeydim ve diğerlerinin ne halde olduğunu bilmiyordum

Sabaha göre kendimi daha iyi hissettiğim için yatakta oturur hale geldim kolumda açık olan damar yolu ile biraz başım dönmüştü ani hareket yaptığım içindi bu baş dönmesi (damar yolu açık ama şuan serum takılı değil)

Kendimi biraz toparlayıp ayağa kalktım diğerlerini görmem iyi olduklarını bilmen gerekiyordu odanın kapısından çıkıp hemşirelerin olduğu masaya doğru gittim

Masanın önünde durup derin bir nefes aldım ve konuştum "buraya yaralı olarak gelen diğer askerler nerede?" Hemşire kadın kafasını kaldırıp bana baktı ardından önündeki bilgisayardan birşeylere baktı ve oda numaralarını söyledi hepimiz tekli odalarda kalıyorduk ve odalarımız yan yanaydı bunu daha yeni öğrendiğim için saçma gelmişti ama asker olduğumuz için şuan için normal bir durum gibiydi (özel görevlilere (personellere) her zaman öncelik tanınır)

Kendi odamın sağ tarafında olan odada Alphan kalıyordu bende ilk onu ziyaret etmeye karar verdim odasından içeri girdiğimde benim odamın aksine içerisi aydınlıktı ve televizyon sesi geliyordu "Sayın seyirciler şuanda elimize ulaşan bilgiyi sizlere aktarıyorum hatırlarsanız saha önce Arın operasyonunda ki askerlerin kayıp olduğundan bahsettik şimdi ise onların iyi haberlerini veriyoruz bu sabah tüm görevli askerlerimiz bulundukları yerden kurtulmuş ve civarda olan en yakın hastanelerden birine sevk edilmiştir bir an önce iyileşmeleri dileği ile... Şimdi kısa bir reklam arası ardından devam edeceğiz.." ardından kadın sustu bende odaya tam olarak girdim ve yatağa baktım

Alphan uyku ile uyanıklık arasında gibi duruyordu gözleri kapalı değildi ama dünya ile olan bütün bağı kopmuş gibi bakıyordu "Alphan" kendine gelmesi için seslendim ama duymadı "Yüzbaşı Alphan Kurt!!!" diye seslendim bu sefer yerinden sıçrayıp yüzüme bakmaya başladı işte şimdi ayılmıştı "oooo paşam günaydın" dalga geçerek gidip yanındaki koltuğa oturdum

Gözleri ile beni takip edip ben oturduktan sonra bakışlarını üzerimden çekti "kardeş çok yorgunum şimdi git sonra gel" dediği şeye ufak bir kahkaha attım ve yerimden kalktım "normalde olsa ağzına sıçardım ama dua et hastanedeyiz" odasının ışığını kapatıp odadan çıktım

Diğer askerleride kontrol edip kendi odama döndüm telefonumu çıkarım Yağız'ı aradım telefon üçüncü çalışta açılmıştı "Yağız" şaşkınlık içeren birkaç ses geldi kulağıma "abi sen yaşıyormuydun ya" bu söylediği şeyi her görevden döndüğümde söylerdi alışkanlık haline getirmişti ilk başlarda kızsamda artık tepki bile vermiyordum "Yok aslanım daha ölmedim senden ne haber bakalım" küçükken yaşadığı bazı sorunlar vardı uyuşturucu gibi tekrardan kullanmaya başlamasından korktuğum için her zaman soruyordum "kullanmıyorum abi her zaman sorma artık o zamandan beri kullanmıyorum" sanırım bu hikaye baya uzun olacak çünkü bizim hikayemizin geçmişi çok karanlık ama geleceğin güzel olmasını istiyorduk tabi ne kadar güzel olabilirdi orası ayrı konu ama

Yağız ile biraz daha konuşup telefonu kapattım aklımdan Yiğit'i aramak geçti kim bilir ne durumdadır şimdi diye düşünmeden edemiyordum (o sırada Efes ve Yiğit'in öpüşmesi şoku...)

Asker YariHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin