Kafes

186 6 0
                                    

Ay her zaman güneş gibi parlak olmak isterdi Güneş ise ay kadar karanlık bu yüzden dünyaya verirdi bütün sıcaklığını güneş belki dünyaya ısı verirse ay gibi soğuk olabilirdi

Ay ise geceleri bütün soğukluğunu dünyaya verirdi belki bütün soğukluğunu dünyaya verirse güneş kadar parlak olabilirdi

Ay ile Güneş'in tek ortak noktalarıydı bu birbirleri gibi olmak isterken Dünyaya zarar veriyorlardı
Peki ama Dünya ne hissediyordu Ay soğukluğu Güneş sıcaklığı ikiside ona veriyordu bütün enerjilerini

Dünya gündüzleri Ay'ı görmek için can atarken geceleri Güneş'i görmek istiyordu ikisininde ona verdiği enerjiyi seviyordu ama fazlaydı bu enerji onun için ikisi ile konuşmak istiyordu ama aynı anda görmek imkansızdı onları biri gündüz biri geceydi nasıl kavuşurdu dünya onlara

~~~

Morgun önüne geldiğimde ayaklarım gitmiyordu içeri tüm cesaretimi toplayıp girdim içeri Rüya'nın dediği dolabın önüne geldiğimde durup nefes aldım (Murat'ın beyini biraz geri çalışıyor galiba iki kişinin tek bir dolapta olabileceğini düşünüyor)

Dolabın kapağını açıtığımda üstümdeki gerginlik geçmişti dolap boştu bir kağıt vardı sadece kağıdı elime alıp okumaya başladım "telefondaki sesin sahibi kimse onun yanına git bizimle uğraşma bu korkuda sana yeter zaten ~Efes~Yiğit"

Elimi kalbimin üstüne koyup bekledim arkadan gelen bir ses için bu fazlaydı kendilerini öldü olarak göstermek fazlaydı çok fazlaydı

Hastaneden hızlıca çıktım ve Eres'in arabasına bindim "gitmişler" diyebildim sesim yok olmuştu o kadar kısık çıkmıştı ki ben bile zor duymuştum sesimi

Eres arabayı çalıştırdığında nereye gideceğimizi bile sormadım sadece yolu izledim kötü alışkanlığım yoktu sadece canım sıkkınken birkaç dal sigara içerdim arabanın topidosu'nda her zaman bir paket bulunurdu

Torpidoyu açıp içindeki paketi çıkardım çakmakla yakıp camı açtım arabada olan sigara kokusundan nefret ederdim ama bu gün onu bile önemsemiyordum sadece kafamın dağılmasını istiyordum (çok detay var çıldırcam kdkdkd)

Eres'e dönüp "nereye gidiyoruz onları bulmamız gerekiyor" diye söyledim "Ozan'a mesaj attım hastane kamerasından plakayı bulup takibe alacak merak etmeyin" Rahatlamış bir şekilde tekrar cama döndüm

Ne kadar zaman geçmişti anlamıyordum arabanın durması ile Eres'e döndüm "nereye geldik" Eres "içeri girince öğrenirsiniz" Diyip arabadan indi benim kapımın yanına gelip beni beklemeye başladı onu fazla bekletmeden arabadan indim

Depo gibi bir yerdi etraf yıkılmış binalar ile doluydu tek sağlam bu depo kalmıştı kapıda bir güvenlik bekliyordu ve sıra çok vardı Eres rahat adımlar ile adama yaklaştı cüzdanından çıkardığı altın renkli kartı gösterdi adam Eres'in önünden çekilip yol verdiğinde Eres içeri adım atıp kapıda beni bekledi (çocuğun ömrü beklemekle geçti ah Murat ahh)

Güvenlik adam önüme geçtiğinde Eres adamın kolunu tuttu ve benden uzaklaştı ardından kulağına birşeyler söyledi adam benden özür dileyip geçmem için yol verdi

Eres'in yanına gidip içeri girmeden önce onu köşeye çektim "Ne işimiz var burda nereye geldik" Sesim sert ve yüksek çıkıyordu "İstanbul'da olduğum zamanlar daha küçükken evden kaçıp buraya gelirdim kafam dağılır mutlu olurdum belki sizede iyi gelir" Diye cevap verdi ardından kalabalığa karışarak içeri girdi

Deponun içi oldukça büyüktü tam ortada ise kocaman bir ring vardı içinde dövüşenler vardı Eres'in bu yeri nerden bildiği hakkında hiçbir fikrim yoktu

Asker YariHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin