yeni anılar

403 59 10
                                    

"Seninle Lanka'da yaşamak istiyorum."

Bunun bir istek olmadığını sonradan anladım. Bunun anlamı belliydi. Seni evime almak istiyorum, aynı evde yaşamak istiyorum, senin olmak istiyorum. Bay Soobin tek bir cümleyle binlerce şey anlatabiliyordu.

Gece Bay Soobin ile birlikte uyuduk. Yanımda uyudu. Defalarca kez özür dilemeye devam etti. Asla susmadı. Neyi sorarsam anlattı. Bir sır gibi sakladığı her gerçeği öğrendim. Gözyaşlarım beni o gece asla yalnız bırakmadı. Bay Soobin yanımdaydı. Bana sokuldu, kokumu içine çekti. Birbirimize sarılarak uyuduk o gece.

Aramızın bozulmasına bile izin vermiyordu. Gece yarısı bile olsa yanıma gelmişti. Uyumuş olsam yanıma kıvrılıp yatacağını söylemişti. Onu seviyordum. Onunla bir geçmişe ortak olmayı seviyordum. Onu, Lanka'ya taşınacak kadar çok seviyordum.

Kang Taehyun ertesi gün Lizbon'dan ayrıldı. O gitmeden önce birlikte güzel bir kahvaltı yaptık. Eskilerden bahsettiler ve ben onları dinledim. Bay Soobin hakkında ufak bilgiler öğrendim. Kang Taehyun gitmeden önce bana telefon numarasını verdi. Bir şeye ihtiyacım olduğunda aramam gerektiğini söyledi. Eğer Lanka'ya gidersem kesinlikle onunla görüşmeliymişim.
Ve eğer babam ve annem hakkında merak ettiğim bir şey olursa ona sorabilirmişim. Tüm bu konuşmaları son güne bıraktığımız için çok üzgün olduğunu ama istersem beni evinde ağırlayabileceğini söyledi. Sımsıkı sarılmamızın ardından onu Lizbon'dan gönderdik.
Babaannem onun gidişinden sonra saatlerce ağladı. Oğlu gibi gördüğünü söylüyordu. Bazen yanlışlıkla ikisine de babamın adıyla sesleniyordu ve asla farkına varmıyordu. Onlar da bozuntuya vermiyorlar ve cevap veriyorlardı.
Fotoğraf albümüne baktı. Babamın fotoğraflarına bakarken yine ağlamaya başladı. Bir yanında Bay Soobin diğer yanında ben oturuyordum ve bu yüzden daha çok ağlıyordu.

Bay Soobin ben odama çıkıp geri aşağı inene kadar babaannemi odasına götürmüş ve yatırmıştı.

"Babaannemi bırakmak istemiyorum." Kapı eşiğinden onlara bakarken kendi kendime mırıldandım. Bay Soobin beni duydu. Odadan çıkıp kapıyı arkasından kapattı ve elimden tuttu.

"Üniversiteye gittiğinde ne yapıyorsun Yeonjun?"

Omuz silktim. "Mecbur. Okumak zorundayım."

"Babaannen Lizbon'dan asla çıkmayacak." dediğinde hemen başımı salladım. O burayı asla bırakmazdı. Bu kasaba onundu. Yıllarını geçirmişti burada. Tanıdığı herkes buradaydı. Bu yüzden de zaten gitmek istememekte haklıydı. Lizbon onun eviydi.

"Sizden ayrılmak istemiyorum."

"Okulun Carolina'da."

"Geçiş yaparım."

"Yeojuunn..." Kafamı göğsüne çekip sarıldı. "Ne yapacağım seninle ben?" Yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. Ellerimi hemen beline koydum. "Beni Lanka'ya götürmek istiyorsanız götürün. Ailenizle tanıştırmak istiyorsanız tanıştırın ve eğer doğum günü partinizi kutlamak istiyorsanız kutlayalım."

Kafasını usulca salladı. "Lanka'ya birlikte gideceğiz." Bu bir sözdü. Beni kendi şehrine götürecekti. Lanka'ya hiç gitmemiştim. Bay Soobin'in nasıl bir yerde yaşadığını bilmiyordum. Bu yüzden görmek istiyordum. Nasıl o benim hayatımı gördüyse ben de onunkini görmek istiyordum.

Elimden tuttu. Lizbon'da hafif yağmur vardı ve dışarıyı toprak kokusu sarmıştı. Ceketlerimizi yanımıza aldık. Anahtarları cebine attı ve elimden tutarak beni evden çıkardı. Arabayı evin önünde bıraktık. Bu sefer ikimizde yürümek istiyorduk.

Lizbon sokaklarında, her şeyi detayıyla bilirken sevdiğim adamla el ele yürüyordum. Tatlı yağmur saçlarımızı ıslatıyordu. Yüzümde aptalca bir gülümseme vardı. Parmaklarım onun parmaklarını tutarken kalbimin atışını engellemek çok zordu. Bay Soobin beni heyecanlandıracak hiçbir şey yapmıyordu bile.

gündedün - yeonbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin