"Küçüksün. Duygularını bastıramıyorsun. Neyin doğru neyin yanlış olduğunu geç fark ediyorsun. Yaralarını kimse sarmamış. Kimse seninle ilgilenmemiş. Bu yüzden ilgi gördüğün yerden ayrılmak istemiyorsun. Terk edemiyorsun. Neye layık olduğunu bilmiyorsun."
Benim hakkındaki gözlerimlerinden bazıları bunlardı. Yanılmıyordu. Haklıydı. Aksini iddia edemeyeceğim kadar gerçekti hepsi. Bay Soobin biliyordu, beni tanımıştı. Beomgyu'dan neden ayrılmadığımı bile gözlemleyecek kadar yakındı bana. Bir nefes kadar uzağımdaydı. Bu acıtıyordu.
Baş parmağını dudağımın üzerinden bastırarak ağzımdan içeri soktu. Nefesim kesildi. "Benim gösterdiğim ilgiyi seviyorsun Yeonjun." Parmağı ağzımda, çenemle boynum arasından kavradı beni.
"Beni seviyorsun."
İnkar etmedim. Ona karşı hislerim olduğunu gizleyemiyordum bile. Ve Bay Soobin'in hislerimi görmesi için özel bir çaba sarf etmesi gerekmiyordu.
Parmağını ağzımdan çıkardı. Yutkundum. Bay Soobin karşımda duruyordu. Onun kaldığı odanın kapısının önündeydik. Dün geceyi hatırlatacaktı bana. Böyle böyle. Tahrik ede ede hatırlatmak istiyordu.
Islak parmağını çeneme sürterek boynuma indirdi. Boğazımı tuttu, sıktı. Nefesimi kesti."Dün gece benimle sevişmek istedin Yeonjun." Şaşıramadığım kadar gerçekçi bir duyguydu. Bilindikti. İstiyordum. Şimdi bile.
Birden elleri tişörtümü tuttu. Tek kelime edemeden üzerimden çıkarıp yere attı. "Tişörtünü çıkardın." Şortumun lastiklerinden tutup aşağı çekti. "Sonra da bunu çıkardın." Gözlerimin içine baka baka, izin bile almaya gerek duymadan yaptı hepsini. Şortum bacaklarımdan aşağı düştü, bileklerimde kaldı. Bay Soobin elimden tutup beni odanın içine çekti ve arkamdan kapıyı kapattı."Karşımda çırılçıplak kalmak istedin."
"Şimdi olduğu gibi." Kendi kendime mırıldandım. Başıyla onayladı beni. Tekrar etti. "Şimdi olduğu gibi."
Bay Soobin'in arkamdaki varlığını hissediyordum. Arkamdan yaklaştı bana, ensemden. Nefesini kulağımda hissediyordum. Hafif sigara kokan nefesiyle üfleyerek konuşuyordu. Yutkundum, duyduğundan emindim.
"Hâla benimle sevişmek istiyor musun?"
Elmayı ilk ben ısırdım.
"İ-istiyorum." Kekeleyerek cevap verdim ona. Deli gibi istiyorum bayım. Bana sahip olmanızı, benimle bütünleşmenizi, altınızda yok olmayı istiyorum. Mahvedin beni, bedenimi. Hissettiğim duyguları yaşatın bana. Yarınlar yokmuşçasına sevişin benimle.
Bay Soobin'in eli belimden öne doğru kaydı, kasık çizgimden parmağıyla aşağı doğru indi ve boxerımın üzerinde durdu. Kafamı eğip parmaklarına baktım. Nefesim kesiliyordu. "Durmayın." Parmaklarını geri çekti. Durdu. Durmayın dememe rağmen durdu.
"Hatırlamadığın şeyler yaptığımız için pişman mısın?" Parmakları göğsümden yukarı çıktı. Boynumu kavradı. Kafamı iki yana salladım hafifçe. "Değilim." Gülüşünü duydum. "Güzel." diye ekledi memnun olmuş bir sesle.
Birden kafamı yana çevirdi ve dudaklarımızı birleştirdi. Sertçe beni öperken karşılık vermek zordu. Dudaklarımı adeta eziyordu. Ve kendi istediği gibi hareket ettiriyordu. "Sana dokunmam iyi hissettiriyor mu Yeonjun?"
Aralık dudaklarımı kapattım, "Mhhmm." diye belli belirsiz bir ses çıkarmamla tekrardan öpmeye başladı. "Utanıyor musun?" Geri çekildi. Elleriyle yanaklarımı kavradı. "Kıpkırmızı olmuşsun."
Arkamdan bana sarıldı. Çenesini omzuma koyarken ellerini karnımda birleştirdi. Gözlerimi kapattım. "Yanımda olmanızı seviyorum. Varlığınızı bilmek, evde sizin olduğunuzu bilmek...uyandığımda babaannem yerine sizi görmek beni nasıl güzel hissettirdi bilemezsiniz."