"Eğer bir şeyden her bahsettiğinde ağlayasın geliyorsa sadece bir kere için derince ağla. içinde ona dair bir tane bile gözyaşı kalmayana dek ağla. Ve sonra bir dahaki bahsettiğinde göreceksin, artık ağlamıyorsun." demişti Soobin.
Bugün hatırladığım zaman bile gözlerimin dolmayışını fark edeli tam tamına üç sene oluyor. Her şey çabucak oldu, zaman hızlı geçti, bizi de peşinden sürükledi. Hiç bilmediğim bir yerde bilmediğim insanlara alışmaktan korkarken şimdi onlarsız yapamıyordum. Ve burası benim evim olmuştu. Lanka artık benimdi.
Soobin ile üç yıl boyunca Lanka'da Lizbon'da biriktirdiğimizden daha fazla anı biriktirmiştik. Biriktirmeye de devam ediyorduk. Bu süreçte defalarca kez Lizbon'a gitmiş arkadaşlarımı görmüştüm. Betty buraya gelmişti. Hayatımın en kötü gününde aslında yeni bir kapının açıldığını ve bunun bana en güzel günleri getireceğini bilemezdim. Tahmin edemezdim.
Üniversite bittikten hemen sonra şirketlere başvuru yapmış ve işe girmek için birçok yer ile görüşmüştüm. Birisi beni bir hafta içinde arayacağını söylerken hiç aramamış bazıları ise arayıp hayır cevabını bizzat vermişti.
Soobin benim ne kadar üzüldüğümü ve hayal kırıklığına uğradığımı görüyordu. Bir keresinde reddedildiğimi duyduğumda onun yanındaydım ve kendimi tutamayıp ağlamaya başlamıştım. Fakat Soobin her zaman bunun sorun olmadığını, herhangi bir para sıkıntısı çekmediğimizi bu yüzden sakin olmam gerektiğini söylüyordu. İlla ki bir yerden dönüş alacaksın Yeonjun sadece doğru zaman değil, diyordu.Bazen her şeyin bir zamanı olduğunu, eğer bir şey olmadıysa bile daha iyisi olacağı için olmadığını unutuyordum.
"Yeonjun, balonları uzatır mısın?" Inez bana seslendi. Merdivenin yukarısındaydı ve ona çıkma dediğimiz halde çıkmıştı. Balonları asmak istiyordu ama karnında üç aylık bir bebeği vardı. Inez'e balonları uzattım, "Keşke boyu uzun olan birisi bu işi yapsaydı." dedim David'e bakıp imalı imalı konuşurken.
David masanın üzerine dizdiği atıştırmalıkları yerken durakladı, bana döndü ve yüzünü astı. "Ben yemek yemeye geldim diyorum adamın sevgilisi bana iş vermeye çalışıyor." David Soobin'in en yakın arkadaşlarından birisiydi. Hemen yan evde tek başına yaşıyordu. Aslında pek de tek yaşadığı söylenemezdi...
Inez balonları asarken onun başında bekledim. Eğer düşüp bir yerini kırarsa ya da bebeğine bir şey olursa buradaki herkes ölürdü. Fakat Inez'in tek umursadığı şey balon asmaktı.
Zil çaldı. Saat henüz erkendi. Soobin bu saatte gelmezdi. Herkesi salonda bırakıp kapıya koştum. Ve karşılaştığım kişi kesinlikle o değildi.
"Kang Taehyun!"
"Yeonjun!"
Birbirimize kocaman ve sıkıca sarıldıktan sonra içeriye girdi. Hazırladığımız salonu görüp şaşırmasını bekliyordum ama aksine şaşırmadı ve benden de tam böyle bir şey beklediğini söyledi. Hemen ardından Soobin'in başka arkadaşları geldi ve en sonunda elinde Özel yaptırdığım pastayla Betty geldi. Benim için pastayı pastaneden gidip almayı kabul etmişti ve o güvenebileceğim nadir kişilerdendi.
Soobin doğum gününü unutmadığımı biliyordu. Ona kutlayacağımı da söylemiştim ama o tüm arkadaşlarının burada olduğunu ve benim böyle bir sürpriz yapacağımı bilmiyordu.
Bu yüzden kapı çaldığında herkes bir yerlere saklandı. Gecenin karanlığında ona kapıyı açan bendim. Salonun ışıkları kapalıydı. Soobin bugün yorgun değildi çünkü işe değil benim istediğim bir şeyi almaya gitmişti. Fakat bu sadece onu evden göndermek için küçük bir oyundu.Elini belime atıp beni kendisine çekti ve dudaklarıma yapıştı. "Ne yaptın tek başına evde?" Omuz silktim. Beni tekrar tekrar öptü. İçeridekiler bizi beklerken kapının önünde, henüz kapıyı bile kapatmamışken beni öpmesi gülmek istememe neden oluyordu. Ayağıyla kapıyı arkasından kapattı. İki elini de belime yerleştirip sırtımı duvara yasladı. "Seni çok özledim Yeonjun." Dudaklarımızı ayırmıyor, beni büyük bir özlemle öpüyordu. Gülümsedim. "Ben de ama...çok açım."
Yüzümü okşadı. "Yemekten sonra odamıza çıkalım." dedi sorarcasına. Hemen kafamı salladım. "Sen nasıl istersen." dedim. Onun kesinliğini veremezdim ama Soobin isterse yapardı.
Yavaş adımlarım onun arkasından salona vardı. Soobin ışıkları açar açmaz etrafa saklanmış arkadaşları yerlerinden çıkıp "Sürpriz!" diye hep bir ağızdan bağırdılar ve Soobin şaşkınlıkla bana döndü. "Yeonjun." dedi gerek yokmuş gibi kafasını yana eğerken. Böyle yapsa bile aslında onun ne kadar sevindiğini görebiliyordum.
O gün Soobin, ben ve onun arkadaşları gece yarısına kadar doğum gününü kutladık. Delicesine eğlendik. İçtik, kendimizden geçtik, ortalığı dağıttık ve şarkılar söyledik. Soobin benim gibi sarhoş olmadı. Gece yarısı herkes bir köşede uyuyakaldığınsa ve bende kendimi koltuğa bıraktığımda dizlerimin altından geçen elleri ve boynumu tutan büyük elleri fark ettim. Soobin beni kucağına aldı. Kollarımı boynuna sarıp ona tutundum.
"Odamıza gidelim." dedi beni merdivenlerden zorlanmadan çıkarırken. Boynuna küçük bir buse kondurdum. Gülümsediğini gördüm. Birbirmizi gülümsetmek bu kadar kolaydı.
Beni yatağa bıraktı, üzerime çıktı. Ellerim onun tişörtünü bulurken Soobin'de beklemeden benim üzerimdekileri çıkarmaya koyuldu.O gece bize zihnimizden başka kalan tek anı çekildiğimiz fotoğraf oldu. Soobin, ben ve arkadaşları. Ona düzenlediğimiz sürpriz bir doğum günü partisinden kalan bir parça. Tıpkı hep söylediği ve istediği gibiydi. Soobin elinde pastasını tutarken benim dudaklarımdan öpüyor ve tüm arkadaşları arkamızda poz veriyordu.
Soobin bu fotoğrafı odamıza asacağını söylüyordu. Bizim odamıza. Bizim evimize. Bizim anılarımızın ait olduğu yere.Lanka'ya taşınmam böyle geçti.
Beni evine getirdi. Tüm hayatımı ona adadım. Bir yandan okuyup bir yandan da onun eve gelmesini bekledim. Onun için yemek hazırladım. Birlikte duş aldık ve ailesiyle tanıştım.
Bu sondu. Sürpriz bir parti onun son isteğiydi. Soobin'nin Lizbon'da benden istediği her şeyi yaptık.Şimdi sırada ne var ikimizde bilmiyoruz. Tek bildiğimiz ölene kadar hayatımızı birlikte geçirmek ve asla kendimizi değersiz hissetmemek.
-
merhaba.ben valjie.
BİTTİİİİ!!!! 😭😭😭
gündedün'e de veda ediyoruzzzz 🫡
çok severek yazdım. her bir bölümünü çok sevdim. güzel ilerledik. güzel yorumlar aldım. ve beni hiç ama hiç sıkmadı. zorunluluk gibi hissettirmedi.
aslında taehyun lizbon'a geldiğinde ilişkilerini öğrenecek, karşı çıkacaktı falan ama o zaman konu dışına çok çıkarım diye ve daha çok uzar gider diye yapmadım. fakat bilin ki, daha uzu yazmak isteseydim eğer taehyun kesinlikle bu ilişkiye karşı çıkacak bir karakterdi.
diğer kitaplarıma bakmayı unutmayın.
okuduğunuz için, bu zamana kadar benimle olduğunuz için hepinize teşekkür ederim. kendinize iyi bakın.
görüşmek üzeree^^