0,6

13.7K 498 91
                                    

Hellooo herkese merhaba, napionuzzz şikişikiii!

Ben ağlamak istiyorum. Üst komşumuzun düğünü var! Ve üst komşumuzun akraba olmasından kaynaklı ev insan kaynıyor. Yani düğünü olması beni çokda ilgilendirmez. Ama sokakta olması ilgilendirir. Abi gece boyu erik dalı dinlemek zorunda mıyım?!

(Tüm hayatımı anlatıp neyse demeye geliyorum.)

Neyse,

Medya: Adamlar - Tın Tın
(Adamlar lütfen dava açma)

***
(Seren Aşıkoğlu)

Hayat acımasızdı, en azından bana acımamıştı. Mutsuzdum, huzursuzdum, bahtsızdım, yalnızdım, aslında fiziki olarak yalnız değildim, benim ruhum yalnızdı. Annem, babam vardı belki, ama yoklardı. Annem vardı sanırım, en azından hissediyordum annem olduğunu ama babam yoktu. Bunu nda artık bir değeri yoktu. Yaklaşık 4 yıl önce vardı fakat şimdi yoktu. Nasıl diyeceksiniz. E hadi gelin size geçmişten bir parça göstereyim.

**

Günaymış mıydı? Evet günaymıştı. Ya da şöyle sorayım, gün Seren için aymış mıydı? Hayır.

E klasik sözümü söyleyeyim o zaman;

Günaydıysa günaydın.

Yani, kim kavga sesleriyle yeni bir güne başlamak isterdi ki. Ve bu kavganın sebebinin sen olduğunu bilmeyi. Evet kavga sebepleri benim.

Babam, dur ya hayır. Tüm hayatımı tepetaklak eden adam demem lazım. Herneyse.

Kendisinin tek derdi beni zengin biriyle evlendirmek. Bir babanın tek derdi bu nasıl olabilir diyorsanız şöyle söyleyeyim;

Babamın öz çocuğu değilim.

Evlendiklerinde annemin ilk çocuğunu düşürmesiyle bir daha çocuğu olmamış, annemde bir çocuğunun olmasını çok istemiş. Daha sonrasındada beni evlat edinmişler işte.

Babam hiç bir zaman beni istememiş. Cahiliye döneminden kalma düşünceleriyle iki insanın, kısaca ben ve annemin, hayatını mahvetmiş.

Cahiliye döneminden kalma düşüncesi ise" ben kendi kanımdan olmayan çocuğa bakmam." Saçma değil mi?

Burada annenin ne suçu var diyebilirsiniz.

Annemin tek suçu, babamın böyle davranacağını bile bile beni evlat edinmek istemesi.

Ya da tek suçlu benim var olmam.

Sanırım ben olmasam annemle babam her gün kavga etmezlerdi.

(Sereni anlamaya çalışın, neredeyse her gün psikolojik şiddet görüyor ve mantıklı düşünemiyor.)

(Bir bilgi daha; Seren bu olaylar yaşanırken 16 yaşında)

Babam içerden seslendi. Sanırım istediği koca adayını bulmuştu.

İçeriye gittiğimde cidden beklediğim şey olduğunu anladım. Babam birşeyler zırvalıyordu fakat ben duymuyordum.

Son sözünü söyledi

" Evleneceksin!"

Karşılık verdim;

" Evlenmeyeceğim!"

Tekrar insanlıktan nasibini almamış olan şahıs konuştu

" benim lafımın üstüne laf mı söylüyorsun" dedi ve tokat atmak için elini kaldırdı.

İlk defa o eli tuttum, ve ağzımdan şu sözler döküldü.

Adeta tıslarcasına" sana evlenmeyeceğim dedim."

Sanırım bu bardağı taşıran son hamle olmuştu. Babam saçımdan tuttu, ve tuttuğu gibi sürüklemeye başladı. Normalde kendimi koruyabilirdim fakat karşılık veremeyeceğim kadar güçlü asılmıştı saçlarıma.

Saç diplerimin kınadığını ve dizlerimin parçalandığını hissediyordum.

Yaka paça arabaya atıldım, ardından ise yetimhaneye.

**

Ne kadar acı değil mi? Aklınızın her şeye edebileceği yaşta, babanız tarafından yaka paça yetimhaneye bırakılmak. Düşünüyorum da gerçekten çok acı.

Sen yetimhaneye yaka paça bırakılırken annen ne yapıyordu? Diyorsanız ki, annemin babama gücü yetmez. Elli yaşlarının sonunda ve her hafta insanlıktan nasibini almamış heriften dayak yemekten güçsüz düşmüş durumda.

Annemin dayak yemesini çok önlemeye çalıştım, çoğu zaman önledim de. Gerçi annem dayak yemiyordu fakat o dayağı ben yiyordum.

Ben yetimhaneye bırakıldıktan sonra ne mi oldu? İnanın bende bilmiyorum.

Yetimhanede kaldığım 2 yılımı okul - iş - kurs döngüsünde geçirdim.

Evet kurs. Yazılım kursu.

18'ime bastığımda bir eve çıkmam kolaydı. 2 yıldır çalışmanın sonucu olarak bir birikimim vardı, ve yazılımdanda kazanıyordum.

Hayatım 16 yaşıma ve öncesine göre çok daha güzeldi. Eve çıktıktan sonra kendi bilgisayarım haricinde bir oyun bilgisayarı almış, boş zamanlarımda oyun oynamaya başlamıştım.

Üniversiteye çalışacak kadar vaktim yoktu. Hem yazılım öğrenmek için bence üniversiteye de gerek yoktu. Kurslardan ve yeterince çabaladıktan sonra öğrenilebilir bir meslekti bence.

**
(Olayların başladığı gün )

Ayda bir yaptığım keyif günümdeyim. -Ayın en sevdiğim günü-

Ve, valorant oynayacağım!

Oyuncu koltuğuma oturdum, bilgisayarı açtım, valorant simgesinin üzerine tıkladım.

Bir maça girdim.

Nereden bilebilirdim ki bir maçın kaderimi değiştireceğini.

Lobideydim, saniyeler kalmıştı hayatımın değişmesine.

Ve son 3-2-1 ve 0

İlk başta kadın yoksulu birkaç pezevenkin arasına düştüm sanmıştım.

Yani kim bir ortama yeni girdiğine " AA kadın " diye bir kelime duysaydı öyle düşünürdü.

Daha sonra anladım gerçekten iyi insanlar olduklarını.

Yavaştan sevmeye başladım, korayın şebekliklerini, Semihin ona ayak uydurmasını, Keremin ortamı sakinleştirmeye çalışmasını. Meriç... bilmiyorum, yani sesini duyduğum ilk andan beri bir gariplik var bende. Midem bulanıyor, bulanmıyor da aslında, yani ne oluyor bilmiyorum.

Yayında olduklarını bilmiyordum, doğrusunu söylemek gerekirse biraz germişti beni. Hiç bilmiyorken bir anda aslında sizi 21 bin kişinin izlediğini öğrenmek garip gelmişt.

Ufak bir şaka yapmak istemiştim ilk tepkileri çok komikti, zaten kendimi tutamayıp kahkahamı salmıştım. Büyük ihtimalle twich camiyasında büyük bir olay yaşatmıştım. Magazine de düşeceğinden emindim.

Meriçle beni shiplemeleri ne yalan söyleyeyim, hoşuma gitmişti. Onun hoşuna gitmişmidir bilmem.

Ama hissetmiştim, hayatım bu günden sonra eskisi gibi olmayacaktı.

***
Bölüm nasılll!

Ben pozitif kitap yazamıyorum, illa biyerden sonra drama bağlıyorum.

Bu bölüm bu zamana kadar yazdığım en uzun bölümdü.

Satır aralarındaki yorumlarınız beni çok mutlu ediyor!

Yıldızı parlatmak= yazarın motive olması= daha uzun ve hızlı bölümler!

💖

Rastgele Beşinci Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin