14.Bölüm- Gemiler

1.1K 15 0
                                    

Aslı, çoktan uyumuş olan Sinan'ın yanına uzandı. Dışardan sızan loş ışıkta dahi onun yüzünü seçebiliyordu. Bu adamla tanışalı neredeyse 14 yıl olmuştu ve daha birinci yılları dolmadan evlenmişlerdi. 3 sene sonra ilk kızlarını kucaklarına almışlardı. Ne kadar da mutluydular o gün.

Aslı Sinan'ın yüzündeki her bir zerreyi biliyordu. Yüzündeki kırışıklıkların sebebini biliyordu. Kaşlarının arasındaki kırışıklıklar sürekli kaşlarını çatmasından kaynaklanıyordu mesela ama bu sinirden değildi. Onun mizacındandı. Televizyon izlerken de çatardı, yemek yaparken de. Gözlerinin etrafındaki kışıklıklar mesela çok konuştuğu için olmuştu. Çünkü o çatık kaşlarına rağmen ne zaman konuşsa gülerdi. Komik bir adamdı Sinan. Eğlenir, çevresindeki herkesi de bu eğlenceye dahil edebilirdi.

Aslı Sinan'ı çok sevmişti. Onun merhameti, herkese herşeye karşı sonsuz saygısı, anlayışı, zamanında iyi bir dinleyici olması. Bunlar Aslı'nın bu adamı sevmesi için yeterdi. Sinan yıllar içinde bu özellikleri korumayı başarmıştı ama eskisi kadar iyi bir dinleyici değildi. Aslı da eskisi kadar iyi bir anlatıcı değildi. Artık bütün dünyaları kızları olmuştu ve sohbetleri genelde bunun üzerine oluyordu. Bu durum iki tarafa da zamanla bıkkınlık vermişti ama ikisi de bunu itiraf etmekten çekiniyordu.

Sinan, bu bıkkınlığa rağmen çok iyi bir babaydı. Kızları için göze alamayacağı hiç bir şey yoktu. Ne zaman iş için şehirdışına ya da yurtdışına gitse eve döndüğünde özleminden perişan olmuş oluyordu. Aynı duyguları aynı yoğunlukta Aslı için beslemiyordu ama Aslı'nın da bundan yana bir şikayeti yoktu. Kızlarının bu kadar mükemmel ve sevgi dolu bir babaya sahip olması onun için yeterdi.

Aslı tüm bu düşüncelerle Sinan'a bakmaya devam etti.

Ondan ne zaman uzaklaştığı anımsamaya çalıştı. İçindeki yangın ne zaman sönmüştü bulamadı. Bulamayacağı kadar eski bir tarih miydi emin olamadı. Sinan uzun zamandır onun için yol arkadaşı, güvendiği bir dost ve sadece bir zamanlar çok sevdiği bir adamdı. Hala çok sevdiğine emindi ama eski gibi değildi bu sevgi. Dönüştüğü şeyin ne olduğuna Aslı da karar veremedi. Ona aşık olduğu ilk anı hatırlamaya çalıştı ama bulamadı.

Aslı hiç bir zaman Sinan'a aşık olmamıştı.

Aslı daha önce hiç aşık olmamıştı ama aşkın ne olduğundan de emin değildi. Zaten onun için önemli değildi. Sinan'dan önce onun için önemli olan tek şey ten uyumu ve saygıydı. Sinan'la beraber buna güven ve sevgi de eklendi ama Aslı bir evlilik için aşkı gerekli görmüyordu. Sevgi onun için yeterli bir nedendi ve o Sinan'ı çok sevmişti.

Yataktaki ilk günleri aklına geldi. Nasıl deli gibi seviştiklerini anımsadı. Bütün gece. Saatlerce. Şimdi ise bu kadar vakitleri yoktu. Uzun uzadıya birbirlerini sevecek enerjileri yoktu. Aslı daha 38 yaşında bu kadar yorgun hissettiği için içinin karardığını fark etti. O içinde bir yerlerde genç Aslı'yı hapsediyordu. Sanki artık o tutsak Aslı çıkmak için parmaklıkları zorluyordu. Bugüne kadar susmuş, tüm bu dayatmalara karşı ses çıkarmamıştı. Önüne konulan bir liste vardı ve tik ata ata ilerliyordu. Mezuniyet ✔️ iş ✔️ evlilik ✔️ çocuk ✔️kariyer ✔️ bu liste uzar giderdi. En sonuncusu da mezarda biterdi. O zaman bile rahat yoktu. Birileri sana sormadan mezarını yaptırır, gelir sık sık başında ağlardı. İşte o tutsak Aslı tüm bunlardan sıkılmış, artık dayanamıyordu.

Aslı kafasını yastığa koyup gözlerini tavana dikti.

Mert'e bekle demişti.

Ne bekleyecekti Mert?

Ne zamana kadar bekleyecekti?

Aslı'nın bu sorulara kendi içinde bile verecek bir cevabı yoktu. Göğsündeki baskıyı hissediyordu. Ciğerlerindeki oksijen bitiyormuş gibi geldi. Şimdi bir sigara yaksam diye düşündü. Oysa sigarayı bırakalı 11 yıl olmuştu ve ilk defa bu denli sigara içmek istemişti. Bunun bir çözüm olmayacağını ve yataktan kalkamayacak kadar yorgun olduğunu fark etti. Nefes almak için yatakta doğruldu. Komidinin üzerindeki şişeden bir yudum su içti. Nefes alamadığı için mi ağzı kurumuştu anlayamadı. Tekrar derin bir nefes almaya çalıştı, ciğerlerinin küçüldüğünü hissediyordu. İçindeki o bastırdığı Aslı o kadar büyümüştü ki tüm organlarına baskı uyguluyordu. Artık dayanamayacağı fark etti. Komidinin üzerinde duran telefonu eline aldı. Mert Yılmaz kişisini bulup "yarın saat 2de sana geleceğim, evde ol; 00:47" yazdı.
Mesajı görülünce cevabı beklemeden telefonu kapatıp tekrar yatağa uzandı. Rahatlamış hissediyordu. İçindeki baskı azalmış gibiydi. Derin bir iç çekip gözlerini kapattı. Çok geçmeden uykuya dalmıştı bile.

Hacer bugün izinliydi. Dün de fazla mesai yapmıştı ama yıllardır bu evdeki hiç bir kutlamayı kaçırmaz, kimse ondan ricacı olmadan kendi kendine görev verirdi. Aslı sabah kahvaltısında öğleden sonra alışverişe gideceğini söyledi. Sinan büyük bir zevkle kızlarla ilgileneceği belirten bir bakışla kafasını salladı. Kahvaltıda kızlara bugün için nelere yapmak istediklerini sordu. Bu baba kız günü onları da heyecanlandırmıştı. Bir türlü ne istediklerine karar veremediler. Lunapark dediler, sonra sinema istediler. Akvaryum diye karar değiştirirken en sonunda karar verdiler. Önce akvaryuma gidecek sonra yemek yiyip sinemaya gireceklerdi. Sinan hiç itiraz etmeden tüm planı kabul etti. Kahvaltıdan sonra hazırlanıp defalarca onu da unuttum bunu da alacağım diye diye evden çıktılar. Aslı bunun son gidiş olduğundan emin olmak için bir süre kapının önünde bekledi. Ancak motor sesinin uzaklaşmasıyla emin oldu. Mutfağa geçip bir kadeh şarap doldurdu. Dünden kalan açık şaraplardan biriydi bu. Elinde kadehiyle camın önüne yaklaştı. Anlamsızca bahçeye bakıyor sanki vazgeçmek için bir bahane arıyordu. Aradığını bahçede bulamayacağına emin olduktan sonra kadehindeki son yudumu da içip yatak odasına çıktı.

Dolabın önünde giymek için kıyafetlerine bakıyordu. İçindeki heyecan yerini tedirginliğe bırakmıştı. Ne yapacağından ya da ne yapmak istediğinden emin değildi. Derken yine göğsünün daraldığını ciğerlerinin küçüldüğünü hissetti. Bu içinde sakladığı Aslı'dan bir mesajdı onun için. Eline geçirdiği siyah elbisesine baktı ve hızlıca üstünü değiştirdi. Yüzünü yıkayıp saçlarını taradı. Parfümünü sıkıp son bir kez aynadan kendine baktı. Ruj sürse miydi emin olamadı.
Buna arabada karar vermek üzere evden ayrıldı.

Yaklaşık yarım saat süren yolun sonunda Mert'in evine gelmişti. Bahçede dururken hangi bina onun diye kestirmeye çalışıyordu. Kafasını kaldırmış katlara bakarken sanki onun dairesi dışardan tanıyabilecekmiş gibi her kata gözlerini gezdirdi. Derken sağındaki binanın 5.katından ona bakan adamı gördü. Kalbinin hızla attığını hissetti. Sesi kulaklarına geliyordu. Bundan hiç şüphesi yoktu. Mert, pencerenin arkasında belli belirsiz duruken bu silüetin o olduğuna hiç bir şüphesi yoktu. Binaya doğru yürümeye başladı. Kapının otomatiğinin açılmasıyla içeri girdi. Asansörde son bir kez kendine baktı. Bu evden çıktığında gördüğü suratla şu an ki suratı karşılaştırmak için kendi görüntüsünü ezberlemeye çalıştı.

Asansör katta durdu. Solunda duran iki daire kapısından biri açıktı. Mert kapının önünde onu bekliyordu. Bir kolunu kapıya yaslamıştı, kafasını elinin üzerine eğmiş ona bakıyordu. Yüzünde gülümse, duruşunda ise hiç bir şüphe yoktu. Dün gece Aslı'nın mesajına cevap bile vermemişti. Tam saat 2'de onu burada bekleyecekti. Saatlerce sürse bile bekleyecekti. Gelmese bile o bu kapının önünde onu bekleyecekti.

Aslı küçük adımlarla Mert'in dairesine doğru yürüdü. Hiç birşey demeden içeri girdi. Mert kapıyı kapattı. Aslı eğilmiş ayakkabılarının bağını çözüyordu. Doğruldu ve ayakkabılarını çıkardı. Gözünü Mert'e dikmiş ne olacaksa olsun dercesine çaresizce bir bakış atıyordu. Daha kapıdan ilk adımı atar atmaz pişman mı olmuştu yoksa dün gece sokak lambasının altında bıraktığı genç kız utangaçlığı mıydı bu emin değildi.

Mert ona doğru bir adım attı. Artık aralarında sadece bir kaç santim kalmıştı. Tıpkı dün geceki gibi. Aslı'yı belinden kavrayıp kendine doğru çekti. Dudaklarına dudaklarıyla dokundu. Öpmüyordu ama dudaklarını da ayırmıyordu.

Aslı içinde kocaman bir boşluk olduğunu hissetti. Bu boşluğa sığdıracak o kadar çok anıyla çıkabilirdi ki bu evden. Artık ne hissettiğinden emindi. Bir anlığına da olsa bu dünyadan uzaklaşmak, içinde yarattığı boşlukta başka evren kurmak istiyordu. Kimsenin olmadığı, tüm sorumluluklarının silindiği sadece kendisinin ve arzularının olduğu bir evren. Mert'in nefesini yüzünde hissediyordu. Dudaklarına değen dudakları alev alevdi. Aslı'nın tüm vücudunu ısıtmaya yeterdi.

Mert elini Aslı'nın belinden yukarı doğru kaydırmaya başladı. Ensesinden dokunarak yavaş yavaş saçlarına ulaştı. Sakince Aslı'nın saçlarını okşuyor ve dudaklarını hala onun dudaklarında gezdirmeye devam ediyordu. Ani bir hareketle Aslı'nın kafasından tutup onu dudaklarına yapıştırdı. O kadar sert ve ani olmuştu ki Aslı bir an nefesinin kesileceğini hissetti. Oysa Mert bu anı uzun zamandır bekliyordu. Karşısındaki kadını kapının önünde nefessiz bırakmak gibi bir niyeti yoktu. Ama içinde tutamadığı arzuları artık dışarı çıkmak için yalvarıyordu. Mert'in artık dayanacak gücü yoktu. Aslı'yı yıllardır beklercesine öpmeye başladı. Aslı, önce bir duraksadı sonra ise ona karşılık verdi. Kapının önünde, Aslı henüz ayakkabılarını yeni çıkarmışken öpüşmeye başladılar. İkisi de yıllarca bu anı beklemiş gibi birbirini öpüyordu. Sanki bu ilk ve sonmuş gibi soluksuz öpüşüyorlardı.

STAJYERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin