2.Bölüm-Mert

2.3K 20 1
                                    

Mert boğazındaki yanma hissiyle uyandı, yine dün gece çok sigara içtim diye düşündü.

İçerden bir gürültü geliyordu. Mutfaktan gelen seslere uyanmış olmalıydı. Ahmet yine geceden kalan bulaşıkları büyük bir sinirle makinaya yerleştiriyordu. Saat 8'di. Yarım saat içinde evden çıkması gerektiğini hatırlayan Mert Ahmet'e bakmak için mutfağa yöneldi. Ahmet bulaşıklara söylenmeleri de ekledi.

"Bi daha bu kadar içmek yok duydun mu abi bu sondu."

Ahmet'in söylenmelerine karşılık salondan bi ses yükseldi.

"Son içmeler oğlum bitiyor bu saltanat günleri."

Mert gece kimlerin evde kaldığına bakmak için mutfağa dönen yüzünü salona çevirdi. Yerde sızan Hüseyin'i, her kötü günün sonunda asla neşesini kaybetmeyen Tolga'yı gördü.

Tolga okulu bi yıl uzatmış beşinci yılında mezun olmayı uman arkadaşlarıydı. Hüseyin ise sünger gibi içen ama ertesi gün 15 saat uyumadan kendine gelemeyen sınıf arkadaşlarıydı. Mert kafasını uzatıp "günaydın" diye seslendi ve tekrar mutfağa döndü.

Bu sırada Ahmet "oo prenses de uyanmış"diye iğnelemeye başlamıştı ki Mert devam etmesin diye kafasına sert bir tokat attı.

"Ne içtik oğlum biz?" diye klasik günaydınını verdi. Bir yandan su doldururken bir yandan da Ahmet onlar kadar içmemiş olacak ki sabahın köründe bulaşıkları halledebiliyor diye düşündü.

"Kör olacağız bu gidişle" dedi Ahmet.

Oysa uzun zamandır bu kadar içmemişlerdi ancak Ahmet yine de bu ortamlardan hazetmediği için bu uzun ara bile ona yeterince kısa gelmişti.

Tolga salondan içeri doğru tekrar seslendi.

"Son son oğlum abartmayın amına koyim."

Mert duşa girmek için banyoya doğru adımladı. Bugünkü konferansa geç kalmak istemiyordu.

Banyoya girmeden sesini herkese duyurabilme umuduyla içeri doğru bağırdı.

"Okula gelecek olan yarım saat içinde hazır olsun."

Mert duştan çıktığında Ahmet hazırdı, Hüseyin'in kalkacak gibi bir hali yoktu. Tolga ise öğleden sonra geleceğini söyleyerek bir sigara yaktı.

Okula vardıklarında saat 9'u biraz geçiyordu. Yarım saat erken gider kahvaltı yaparız diye düşünmüştü ve zamanlaması harikaydı.

Konferans salonunun yanındaki Bölüm kafeden birer poğaça ve çay aldılar. Boğazındaki yanma hissinin azaldığını hissediyordu Mert. İyi diye düşündü. Konferans başlamadan bi sigara yakarım diye içinden geçirdi.

Mert sigarasından son nefesini alırken merdivenlerden inen kadını gördü. Bugünkü konuk bu olmalı diye düşündü.

Kadın merdivenlerde kısa bir duraksadı ve iibf binasına doğru bir bakış attı. Mert kadının okullarından yıllar önce mezun olduğunu hatırlayarak geçmişini düşündüğünü anlamıştı. O da fakülte binasına doğru bir bakış attı. Bir an önce kurtulmak istediği bir taş yığınından başka bir şey görmüyordu.

Kadının topuk sesleri tekrar gelmeye başlayınca Mert geç kalmamak için sigarasını çayın içine attı ve hızlıca masadan kalktı. Ahmet 2. Poğaçasını yemeye yeni başlamıştı ki o da geç kaldığı fark edince hızla Mert'in peşinden salona doğru koştu.

Arka sıralardan kendilerine yer bulan gençler ışıkların kısılmasıyla hızlıca yerlerine oturdular. Sahnedeki kadın kendini tanıttı. Sunrise kozmetiğin 27 ülkedeki satış ve pazarlamasından sorumlu 38 yaşındaki Aslı Yıldırım.

Kadının sahnedeki duruşu, kendinden emin konuşması Mert'i heyecanlandırmıştı. 15 yıl sonra bu veya başka bir sahnede ben de olabilirim miyim diye düşünmeye başladı. Bir yandan da kadının instagram adresini aratıyordu. Gizli olduğunu gördü. Google'a Aslı Yıldırım yazdı. Bir kaç lansman fotoğrafı ve röportaj gördü. Sorular gelince eşinin adını bulup arattı ve Sinan Yıldırım'ı gördü. Oldgame'in sahibi ve genel müdürü olan eşinin fotoğraflarına baktı. Adamın karizmatık duruşu fotoğraflardan taşmak üzereydi. Mükemmel ve sıkıcı bir çift diye ekranı kaydırmaya devam ederken salondan gelen gülme sesleri ile kafasını kaldırdı.

O sırada bir arkadaşı "merak etme ben seninle evlenirim bizim de şirketimiz var" diyordu. "Tolga değil mi lan bu" diye Ahmet'e doğru fısıldadı. Bir yandan da karanlıkta köşedeki çocuğu seçmeye çalışıyordu. Demek Tolga da gelmişti.

Gülme sesleri biraz daha artınca sahnedeki kadının gözlerindeki hayal kırıklığını fark etti. tekrar sağındaki Ahmet'e doğru eğilip sessizce konuştu.

"Muhtemelen bize bakıp beş kuruş etmez bunlar diye düşünüyordur."

Ahmet duymamış olacak ki hiç tepki vermedi.

Kadının dudaklarındaki gülümseme değişmemişti ama gözlerindeki huzursuzluğu fark edebiliyordu Mert.

Aslı'nın cevabını dinlerken Mert tek sorunun karşısındaki öğrenciler olamayacağını düşündü. Aslı'nın gözlerindeki huzursuzluğun tek nedeni bi salon dolusu gereksiz değildi.

Aslı mezun öğrenci işe başlama programını anlatırken Mert Ahmet'e dönüp "başvuralım" dedi. Ahmet memlekete dönmeye kararlıydı o yüzden tek kaşını kaldırıp banane der gibi bir bakış attı.

Mert ise nispeten karanlık ortama rağmen ne kadar çok kaşı var bunun diye içinden geçirdi.

"Oğlum senin bu kadar çok kaşın var mıydı lan naptın kaş mı ektirdin."

Ahmet'e niye hiç bakmamıştı ki, burnunun kenarındaki ben de bir gecede çıkmış olamazdı heralde.

Ahmet sıradan kalkerken ona doğru eğilip kulağına fısıldadı.

"Siktir git lan."

İki arkadaş salondan çıkarken Mert, Kemal Hocanın yanına doğru yolunu değiştirdi. Aslı'yla konuşan Kemal Hocanın yüzünde bir mahcubiyet vardı. Aslı ise o koca gülümsemesiyle onu rahatlatmaya çalışıyor gibiydi.

Birden konuşmanın ortasına dalıp sorusunu sormak için sözlerini kesti.

"Hocam başvuruları ne zaman açacaksınız?"

Kemal Hoca başvuruların önümüzdeki hafta açılacağını ama sıkı bir eleme yapacaklarını söylerken Aslı'ya salondaki saçma soruları soran öğrencilerin alınmayacağının garantisini vermeye çalışıyordu.

Aslı ise salonda birşey arar gibi bir haldeydi ve Kemal Hocayı duyduğundan emin değildi Mert.

STAJYERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin