Dudaklarımızı yavaşça ayırdığımızda sadece gözlerine bakıyordum. Kırmızı gözleri etrafa mutluluk saçarken ben daha ne olduğunu anlamadan kendimi onun kucağında bulmuştum.
"Han Jisung"
İsmimi fısıldar gibi söyledikten sonra kulağıma doğru iyice yaklaşmıştı.
"Daha önce hiç Han Nehri kenarında geç saatlerde bir yerde oturdun mu?"
Sorduğu soru ile kaşlarım çatılırken hiç bir şey anlamamıştım.
"Evet?"
"Peki o gün başına bir şey geldi mi?"
Biraz düşündükten sonra aklıma gelen anlar ile kaşlarımı olabilir gibi daha da çatmıştım.
°°°
2 Sene ÖnceÜniversiteye geçmemin ilk yılıydı. Çok sevdiğim ailemden (?) Ayrılmış ve kendi evime taşınmıştım. Günler benim için oldukça uzun ve zor geçiyordu. Kendime bir iş bulmam gerekmişti türlü işlerde çalışmıştım fakat bir çoğundan ya kovulmuştum ya da bazı rahatsız edici durumlardan dolayı kendim işten ayrılmıştım. Ev kira olmasada fatura vb şeyleri ben ödüyordum ve bunu ödemek için paraya, para için ise kesinlikle bir işe ihtiyacım vardı. Okuduğum bölümün masrafları ise beni ayrı zorluyordu.
Yine evdeydim saat oldukça geçti fakat gözüme uyku dahi girmiyordu. Dışarıda hava güzeldi üstüme ince bir ceket ve kulaklıklarımı alıp evden çıktım.
Kafam oldukça karışıktı evim Han Nehrin'e yakın bir alandaydı. Kulağımdaki kulaklığın sesi sonuna kadar açıkken ceketimin kapşununu kapatıp kendi halimde yavaş adımlar ile Nehre gittim. Nehir yakınlarına geldiğimde kendime sırtımı yaslamak için bir ağaç bulmuştum. Seul'un her yerde olan bol ışıklı binalarına rağmen gökyüzünde kendilerini belli eden yıldızları izlemiştim. Bir süre sonra ise kulağımdaki son ses müziğe rağmen bir ses duydum. Bir adam bağırıyordu. Sesin olduğu tarafa doğru baktığımda elinde bir içki şişesi ile gezen adamı fark ettim. Sarhoştu ve bağırarak bir şeyler mırıldanıyordu.
"Onlar gerçek... Beni almaya gelecekler"
Şişesinden bir yudum daha aldı.
"Öleceğim onlar öldürecek DUYDUN MU SEUL ÖLECEĞİM HAHAHA"
Adam kendinden geçmiş şekilde yürümeye devam ederken kafasına diktiği şişeyi indirmişti. Bakışları bir anda beni bulduğunda hızla bakışlarımı ondan çekmiş ve eşyalarımı toparlayıp ayağa kalkmıştım.
"Hey çocuk!"
Onu duymamazlıktan gelip yavaş adımlarla ondan uzaklaşmaya çalıştığımda aniden kolumda bir el hissetmiştim. Hızla arkamı dönüp ona vuracakken iki elini teslim olurcasına yukarı kaldırmıştı.
"Hop hop hop sakin ol şampiyon bir şey yapmayacağım"
"Git başımdan! Bir daha da bana dokunma!"
Arkamı dönüp ondan uzaklaşmaya başladığımda tekrar sesini duymuştum.
"ÇOCUK ETRAFINA ÇOK DİKKAT ET! ONLAR HER YERDELER KARANLIKTAN UZAK DUR!"
Ne saçmalıyordu bu adam tanrı aşkına! Adamdan git gide uzaklaştığımda hızla eve doğru adımlamıştım fakat tekrardan duyduğum adım sesleri ile durdum. Aniden önüme fırlayan adam ile birkaç adım gerilemiştim. Fakat adam bana değil arkama bakıyordu.
"RAHAT BIRAKIN BENİ!"
Ne olduğunu anlamak için tam arkamı döneceğim sırada iki kişi gelip adamı yakalamıştı. Adam ikisinden kurtulmaya çalışırken işin içine girip girmemekte kararsızdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BLOOD AND GROUND
FanfictionHan Jisung kendi halinde bir çocuktu. Ailesi ile fazlaca problemleri olan Jisung geçimini sağlamak için yarı zamanlı olarak bir markette kasiyerlik yapıyordu. Fakat kim bilebilirdi ki o gün akşam saatlerinde markete giren yabancı yüzünden kendini fa...