(Minho)
Oturduğum soğuk betondan kalkmış saatlerdir kapatıldığım alanda bir sağa bir sola gidiyordum. Ne yapacağımı bilmiyordum elimden tek gelen etrafa saldırmaktı.
Jisung neredeydi bilmiyordum. Ona şuan da ne yapıyorlardı bilmiyordum. Canı yanıyor muydu? Bilmiyordum... hiç bir şey bilmiyordum.
Diğerleri neredeydi ben neredeydim bilmiyordum. En son hatırladığım şey şuydu:
°°°
"JİSUNG!"Duvarın öbür tarafında olan Jisung'a bağırdığımda bende hızla ona doğru ilerliyordum. Karnımdaki yara ne kadar canımı yaksada dayanmam gerekiyordu.
Hızla duvarın boş kısmına ulaştığımda gördüğüm Jisung ile ona seslenmiştim. Beni gördüğü an bana doğru koşmaya başlamıştı. Hızla bana elini uzattığında ben de onu tutmak için elimi uzatmıştım. Parmaklarımız arasında santimler vardı sadece... o santimler ne kadar küçük gözüksede biz birbirimize ulaşamadan bizi ayırmıştı.
Jisung yakalanmıştı. Ona doğru bir adım atmaya çalıştığımda aniden karnıma giren acı ile gözlerim kararmıştı. Ayakta duramıyordum. Nefesim gittikçe daralıyor ve bana bir işgence gibi geliyordu. En sonunda bilincim tamamen kapanmadan önce tek duyduğum şey Jisung'un bağırarak adımı sayıklamasıydı...
°°°
Ondan sonra ise gözlerimi burada açmıştım. Yaram tedavi edilmişti. Fakat ne kadar bedenimdeki yaralar kapansada kalbimdeki hala kanıyordu... her geçen dakika acım büyüyor ve sinirime yenik düşüyordum.
Bir süre sonra kolidorda yankılanmaya başlayan adım sesleri ile kırmızının en koyu tonuna bürünmüş gözlerimi girişe çevirdim. İçeriye giren beden ile kan beynime sıçrarken ellerimi sıkıca yumruk yapmıştım.
Hyunjin önümdeki parmaklıkların önünde durduğunda yüzündeki piç gülümsemesi ile gözlerimin içine bakıyordu. Elimde olsa şuan da o yüzünü dağıtır ve onu parçalara ayırırdım.
"Yaran iyi mi?"
"..."
"Bana sinirli misin Lee?"
Söylediği şey ile aniden parmaklıkların arasından yakasına yapışmış ve onu kendime doğru çekmiştim. Yüzü demir parmaklıklara çarparken neye uğradığını şaşırmışa benziyordu.
"SANA HALA KONUŞMA HAKKINI KİM VERİYOR LAN PİÇ HERİF!"
Yakasından tuttuğum şekilde onun biraz demirlerden uzaklaştırıp tekrar hızlı ve sert şekilde kendime çekmiştim. Kafasını demirlere daha sert bir şekilde vurduğumda devam ettim.
"SENİ KENDİ ELLERİM İLE ÖLDÜRECEĞİM HWANG HYUNJİN! KENDİ ELLERİMLE!"
Bağırışlarım tüm alanda yankılanırken ondan en ufak ses çıkmıyordu. Bağırışlarım ile içeriye giren üç nöbetçi hızla Hyunjin'i elimden almıştı, biraz uğraşmaları gerekmişti, Hyunjin benden kurtulduğunda yavaşça sağ elini kanayan dudağına ardındansa aynı şekilde kan içimde kalmış patlayan kaşına götürmüştü. Eline gelen kan ile bakışlarını gözlerime çıkarttığımda hafifçe gülümsemiş ardından olduğumuz alandan ayrılmıştı.
"OROSPU ÇOCUĞU! SİNİRLİMİYİM SENCE HA! SİNİRLİ MİYİM AMINA KOYAYIM SİNİRLİ MİYİM! ÖLDÜRECEĞİM SENİ KENDİ ELLERİMLE PARÇALARA AYIRACAĞIM!"
Geçmeyen sinirimle etrafımda ne bulursam saldırmaya başladığımda etraf oldukça karışmıştı. Hızımı alamayıp demirlere geçirdiğim sert tekme ile büyük bir gürültü koparken nefes nefese kalmıştım. Demirlere sert bir tekme daha geçirmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BLOOD AND GROUND
FanfictionHan Jisung kendi halinde bir çocuktu. Ailesi ile fazlaca problemleri olan Jisung geçimini sağlamak için yarı zamanlı olarak bir markette kasiyerlik yapıyordu. Fakat kim bilebilirdi ki o gün akşam saatlerinde markete giren yabancı yüzünden kendini fa...