"Nereye sincap çocuk? Oysa daha yeni gelmiştim."
Duyduğum ses ile kalbimin hızı korku ile artarken yavaşça arkama döndüm. Minho tam karşımdaki tekli koltuğun kol kısmına dayanmış şekilde ayakta dikiliyordu. Gözlerim, Kırmızı gözler ile buluştuğunda içim ürpermişti. Minho, benim bu ani duraklamam karşısında gülümseyip bana doğru gelmeye başlamış ardındansa tam önümde durup gözlerini gözlerime sabitlemişti. Bense hareket edemeyecek kadar korkuyordum. O gün beni amaçsız yere bırakan bu vampirin ne planladığını bilmiyordum. Belkide öldürecekti beni? Nereden bilebilirdim ki.
"Kafandaki düşünceleri bir kenera bırakıp beni dinle sincap çocuk"
Duyduğum bir o kadar ciddi fakat bir o kadarda sakin sesle dikkatimi ona verdim.
"Dinliyorsun değil mi? Tekrar zihnini okumama gerek yok yani?"
Yutkunup kafamı olumlu anlamda sallamıştım. Bu hareketim ile gülümsemiş ardından konuşmaya devam etmişti.
"Otur şuraya öyle konuşalım"
Neler oluyor şuan amk!? Dediğini yapıp koltuğa kendimi bıraktıktan sonra o da yanıma oturmuştu.
"Pekala sincap çocuk. 2 ay önce seni bırakmadna önce bana ne dediğini hatırlıyorsun değil mi?"
Hassiktir! Unutmamış... işte şimdi sıçmıştım hemde çok kötü.
"Senden ne istediğime karar verdim. İlk görevin, sana söylediğim insanları istediğim konuma çekmen. Sen onları getirdiğinde bende işlerini bitireceğim. Fakat sen bunları yaparken sadece bir nefes kadar uzağında olacağım sincap çocuk. O yüzden hareketlerine dikkat et."
Benden resmen cinayet yanlısı olmamı istiyordu... hemde bunu canım için yapmamı istiyordu. Ben duyduklarımı sindiremezken elimdeki telefonu aniden alıp bir şeyler yapmaya başladı. Telefonu geri elime vermeden önce tekrar konuştu.
"Bir durum olduğunda beni ararsın"
Telefonumu elime verdiğinde ekrandaki yazı ile bakıştım bir süre. "BLOOD AND GROUND" ne demekti bu? Neden kendi ismini yazmak yerine böyle bir şey yazmıştı ki?
"AH HADİ AMA SEN HER ZAMAN BU KADAR FAZLA ŞEY DÜŞÜNÜP SORGULUYOR MUSUN GERÇEKTEN!"
Ani bağırışı ile yerimden sıçradığım sırada o da ayaklanmıştı.
"O ismi şimdilik değiştirme. Şimdi gidiyorum. Sana kimi ne zaman nereye getirmen gerektiğini söyleyeceğim."
"P peki..."
"Görüşürüz sincap çocuk"
Gülümseyip kapıdan çıktığında ben hala aynı yerimde oturuyordum. Bir süre daha aynı şekilde oturmaya devam ettiğim sırada gelen arama ile gözlerim ekrana kaydı. Gördüğüm "Sarı Civciv" yazısı ile hızla yerimden kalkıp anahtarlarımı almış ve evden çıkmıştım. Apartmandan çıkar çıkmaz gelen ikinci aramayı cevaplamıştım.
"Geliyorum Felix"
"Bir işim çıktı da o yüzden geç kaldım."
"Evet evet çok yolum yok merak etme. Seungmin geldi mi?"
"Tamam tamam geliyorum"
Telefon kapatıp koşmays devam ettim.
°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°
Felix ve Seungmin ile buluşacağım kafeye geldiğimde hızla içeri girmiştim. Gözlerim onları bulmak için etrafı tararken gördüğüm parlak sarı saçlar ve yanındaki kahverengi saçları görmem ile o tarafa ilerledim. Tam da tahmin ettiğim gibi bunlar bizimkilerdi. Hızla yanlarına gidip bir sandalyeye oturdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BLOOD AND GROUND
FanfictionHan Jisung kendi halinde bir çocuktu. Ailesi ile fazlaca problemleri olan Jisung geçimini sağlamak için yarı zamanlı olarak bir markette kasiyerlik yapıyordu. Fakat kim bilebilirdi ki o gün akşam saatlerinde markete giren yabancı yüzünden kendini fa...