“Ne saçmalıyorsun?”
“Fazla vaktim yok sus ve dinle. Peşim de birileri var ve beni öldürmeye yeminliler. Ben başka bir şehire gidiyorum. Aleyna’yı yalnız bırakma.” Gözlerinde pişmanlık vardı ama içimden anlamadığım bir his ona inanmamamı söylüyordu. Şaşkınca yüzüne bakıyordum.
Siyah bir araç tam yanımız da durduğunda camından birisi silahını çıkarttı ve bana doğrulttu.
“Hayır!” silah sesiyle aynı anda önüme geçti ve sıkıca sarıldı. Kurşun sırtına geldiğinde elim parçalanmış kumaşın üzerine gitti. Elime baktığımda kıpkırmızı kanla kaplı olduğunu gördüm. Etraftan çığlıklar yükselirken yere çöktüğün de ben de aynı anda yere çöktüm ve başını dizime koydum.
Gözlerimden ne zaman akmaya başladığını bilmediğim yaşları zora ki kaldırdığı eliyle sildi ve yanağımı okşadı. “Affet beni kızım. Sana iyi baba olamadım. Ö- özür dilerim...” sona doğru sesi iyice kısılmıştı.
“Baba!” diye bağırarak yüzünü avuçlarımın arasına aldım. “Uyuma aç gözlerini gidemezsin. Şimdi değil. Yapamazsın bana bunu. Sedye getirin!”
Delirmiş gibi bağırıyordum. Etraftan duyduğum sesler uğultu gibi gelirken sedye geldi. Göz yaşlarımı silip hareketsiz bedenini sedyeye yatırmalarına yardım ettim ve sedyeye tutunup yanında acile kadar geldim. Acil doktorları içeri girmeme izin vermemişti. Duvarın dibine çöktüğüm de kolumda bir el hissettim.
Bulanıklaşan gözlerimle kim olduğunu anlamaya çalışıyordum. Hayat olduğunu anladığım da sıkıca sarıldım. Ellerim de ve hatta üzerimde onun kanı vardı.
“Hayat Allah aşkına girip bak iyi mi? Delireceğim.” Hayat kalkıp acil müdahale odasına girdi.
Beş dakika sonra yanında doktorla çıktı. “Babanı ameliyata alacağız. Çok kan kaybetmiş durumda. Babanın kan grubuyla uyumlu kan bulursan iyi olur.”
Sinirden gözlerim kararıyordu. Kan gruplarımız uyumluydu ama birinci dereceden akrabaların kan vermesi çok riskliydi. Çaresizce başımı salladım. Hayat; Caner abiye, Hande’ye, Meyra’ya ve diğer tanıdığı herkese sormuştu. Son olarak Barış’ı aradığın da “Tamam Barış bekliyoruz ne olur çabuk gelin.” Dedi.
“Barış’ın kanı mı uydu?”
Başını olumsuz anlamda sallayıp “Baran’ın ki uydu Ayliz.” Dedi. Baran’ı da aramıştı ama işi olduğundan olsa gerek açmamıştı. Gözlerimin kararması giderek artarken boş koltuklardan birine oturdum ve sıkıca gözlerimi kapadım. Şimdi olmazdı. Şimdi kötü olamazdım.
“Hayat odamdan çantamı getir misin?” Hayat anlam veremese de başını sallayıp koşarak odama gitmişti. Bağırmaktan sesim çatallanmıştı. Hastane polisi ifade için yanıma geldiklerin de iyi olmadığımı söylemiştim. Plakayı bile biliyordum ama ne tür bir işe bulaştığını bilmediğimden söyleyemiyordum. Sinirle elimi koltuğa vurdum. Elim kolum bağlı öylece bekliyordum.
Hayat elinde çantamla geldiğinde çantamı alıp ilacımı içtim. Daha kötü olmak istemiyordum. On dakika kadar bekledikten sonra Baran geldi. Hızlıca kan alma odasına geçtik. Hayat ben gelene kadar ameliyathanede bekleyecekti. Barış da Baran’a meyve suyu almak için gittiğinde koltuğa oturdum. Başımı ellerimin arasına aldım ve sakinleşmeye çalıştım.
“Ayliz sen iyi misin? Her yerinde kan var.”
“Ben iyiyim ama o değil. Beni korumak için kurşunun önüne atladı.” Baran şaşkın ve anlamaya çalışan gözlerle bakıyordu. Gerçi o kurşunda onun yüzünden sıkılmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşık Olmaktan Korkuyorum
Teen FictionGüzel sevenlerin hikayesi bu... Eski adı Tevafuktur. Kalbini aşka kapatan Ayliz ile Baran'ın hikayesi... Sizde sürekli savunmasız ve korkak kadın karakterlerden sıkılmadınız mı? Cevabınız evetse Ayliz ile tanışmaya hazır olun. En büyük korkusu en b...