Hayat’ın kapıyı açtığını duyunca kalktım ve yanına gittim. Çok yorgun gözüküyordu. Çalışmak kolay değildi hele de nöbete kaldığını farz edersek daha da zordu. Her mesleğin bir zorluğu olurdu benim için de bu zorluk gece nöbetiydi. Uykuya düşkün birisi olarak stajyerlik zamanlarım da çok zorlanmıştım. Şuan Hayat’ı o kadar iyi anlıyordum ki.
“Kahvaltı hazırlamamı ister misin? En sevdiğin omletten de yaparım hem.” Hayat yemeğe hiç dayanamazdı. En zayıf noktası bu diyebilirdim.
“Gerçekten mi? Bir tanesin sen ya güzel arkadaşım benim.” Nesine inanamamıştı acaba. İlk kez yapmıyordum ki. Kaç yıldır ben yapıyordum. Kendisi her mutfağa girdiğinde savaş alanına çeviriyordu da. “Gerçek tabi sen duştan çıkana kadar hazır olmuş olur. Hadi oyalanma da biran önce duşa gir.” Başıyla onaylarken “Tamam.” dedi yanağımdan öptü ve koşarak yanımdan uzaklaştı.
Kendini nasıl sevdireceği çok iyi biliyordu. Bunca yıldır aynı evde kalıyorsak onun sevimliliği ve tatlı dili sayesindeydi. Ben ne kadar sert sen Hayat’ta bir o kadar yumuşaktı. Bizimki zıt kutupların birbirini çekmesi gibi bir şeydi.
Hayat gider gitmez kahvaltıyı hazırlamaya başladım. Masaya omleti de koyduğum da her şey hazırdı. Bir kuş sütü eksik dediğimiz masalardandı. Her şeyi koymuştum. Sanırım Hayat’la ortak noktalarımızın başında yemeğe olan düşkünlüğümüz geliyordu. Tam üzerimi değiştirmek için odama gidecektim ki mesaj sesiyle durdum. Annemdendi.
“Küstün mü bana. Ne aradın ne de sordun. Abinle konuştum anladığım kadarıyla haberi yok.. Deniz hamileymiş çok heyecanlıydı. Gitmesen olmaz mı? Hem Yağız’da yeni doğacak yeğenin de seni özleyecek. Sen de onları özleyeceksin. Eğer küs değilsen beni arar mısın?” Ne Meyra’yı yalnız bırakmak istiyordum ne ailemi. Ne kötü bir ikilemdi bu böyle. Belki saçma gelebilirdi iki gün önce tanıdığın birisi için böyle bir ikilemde kalmak ama bana göre öyle değildi. Kimsesi kalmamış gencecik bir kızdı Meyra. Tek kalmaktan deli gibi korkuyordu. Belki kan bağım yoktu ama can bağım vardı. Hayat’ın duşta olmasını fırsat bilerek annemi aradım.
“Alo kızım nasılsın? Kararını verdin mi? Unutma ne karar verirsen ver arkandayım.” Bir ses nasıl olurda insana bu kadar güç ve güven verirdi. Veriyordu işte hele de konuşan benim annemse veriyordu. Her kelimesinden düşünce mantık akıyordu resmen.
“İyiyim anne karar verdim gitmeyeceğim ama Meyra’yı da göndermeyeceğim. İkna edeceğim onu. Onun tek başına gitmesine izin veremem.” Evet çok düşünmüştüm ve sonun da bunun en doğrusu olacağına kanaat getirmiştim. Bizim için en iyisi buydu.
“En doğru kararı vermişsin. İkna et onu tek başına gitmesin. Hem ben Meyra’yı çok sevdim çok iyi bir kız. Ben sana inanıyorum ne yapar eder ikna edersin sen onu.” Ya kalacak ya kalacaktı başka bir seçeneği yoktu. Hayat’ın duştan çıktığını duyarak anneme “Benim şimdi kapatmam lazım ikna edince sana haber ederim.” diyerek kapattım.
Hayat yanıma gelip “Çok güzel kokuyorlar. Özlemişim böyle kahvaltı yapmayı.” demişti. Duyanda hayatında hiç kahvaltı yapmamış sanırdı.
“Hatırlatırım daha dün abimlerle kahvaltı yaptık. İlk kez kahvaltı yapıyormuşuz gibi konuşmasana.” Yeterince uyumayınca ne dediğini bilmeyenlerdendi Hayat’ta.
“Ondan bahsetmiyorum. İkimiz doya doya sohbet edip kahvaltı yapamıyoruz kaç gündür.” Haklıydı. Kaç haftadır saçma bir şekilde başımıza, başıma mı demeliydim gelmeyen kalmamıştı. Dizisi çekilse izlenme rekorları kırardı herhalde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşık Olmaktan Korkuyorum
Ficção AdolescenteGüzel sevenlerin hikayesi bu... Eski adı Tevafuktur. Kalbini aşka kapatan Ayliz ile Baran'ın hikayesi... Sizde sürekli savunmasız ve korkak kadın karakterlerden sıkılmadınız mı? Cevabınız evetse Ayliz ile tanışmaya hazır olun. En büyük korkusu en b...