(2 ay sonra)
Gözlerimi zorlukla araladığımda ışık gözlerimi yaktı. Başım feci halde ağrıyordu. Tüm bedenim günlerdir yatıyormuşum gibi uyuşmuştu. Birbirine yapışan dudaklarımı zar zor ayırdım ama konuşamadım. Boğazım öyle kuruydu ki konuşamıyordum. Kendimi zorlayarak “Su.” Dedim.
Hemşire olduğunu tahmin ettiğim bir kadın hızlıca yanımdan uzaklaştı. Gözlerim ışıktan sulandığı için bulanık görüyordum. Gelen doktorun yüzüne baktığımda Süleyman hocanın olduğunu gördüm. Işığı gözlerime tutup kontrol etti.
“Ayliz beni duyuyor musun?”
“Evet.” Boğazım acıyordu neden su vermek yerine soru sorup duruyorlardı.
“Su.”
Hızlıca bir kaç yudum su içirdi ve tekrar konuşmaya başladı. “Elini, ayağını, bacağını hareket ettirebiliyor musun?”
Uyuşan bedenimi zorda olsa hareket ettirdim ama sol ayağımı hareket ettiremiyordum. Ayağımda ki alçıyı görünce kırıldığını anladım. Sağ el bileğimde de alçı vardı. Bir kaç kontrol daha yapıp normal odaya almalarını söyledi. Ne olduğunu hatırlamıyordum. En son ameliyat olmak için Baran ile hastaneye gelmiştim. Sahi Baran neredeydi?
“Baran nerede?”
“Yoğun bakım ünitesinin önünde sizi bekliyor.”
“Ne oldu bana? Ne zamandır buradayım?”
Hemşire doktorun her şeyi açıklayacağını söyleyip yoğun bakımdan çıkardı. Kapıdan çıktığımız da Baran hemen yanıma geldi ve elimi tuttu. “Şükürler olsun uyandın sevgilim.”
Ne zamandır yatıyordum ki şimdi uyanmış olmama sevinmişti. Saçları uzamış ve dağınıktı. Gözleri kızarık ve yorgun bakıyordu. Zayıflamış ve solgun gözüküyordu. Yüzümün her yerini öptüğünde Baran’ı bu kadar özlemiş görüyordum. Bir ay ayrı kaldığımızda bile bu kadar kötü değildi. Odaya alındığım da yürüyemeyecek kadar yorgundum. Baran kucağına alıp bir sedyeden diğerine yatırdı beni.
Elim ağrıyan başıma gittiğinde kısacık olan saçlarıma dokundum. “Ayna ver bana.”
Vermek istemese de mecburen küçük bir ayna vermişti. At kuyruğu olarak bağladığım kısımda ki tüm saçlarım neredeyse Baran’ın saçıyla aynı boydaydı. Baran’ın da ne olduğunu söylemeyeceğini bildiğimden doktorumu beklemeye başladım. Yüzümde çizikler, kızarıklıklar ve morluklar vardı. Sadece yüzümde değil boynumda, omzumda, kollarımda ve bacaklarımda da aynıları vardı.
Doktorumu görünce hemşireye sorduğum soruları doktora sordum. “Ameliyat öncesinde küçük bir çocuğu kurtarırken araba çarpmış. Beyin kanaması geçirdiğin için komaya girdin. Zor da olsa tümörünü çıkarttık ama iki ay komada kaldın.”
Dolan gözlerimi saklamak için başımı diğer tarafa çevirdim. Doktor bir kaç şey daha söyleyip odadan çıktığında Baran elini yüzüme koyup ona dönmemi sağladı. “Saklama yüzünü zaten iki aydır hasretim.”
Acınası gözüküyordum. “Çok kötü gözüküyorum bakma. Çok sevdiğin saçlarım bile ne hale gelmiş.”
“Saçlarını sana ait olduğu için seviyorum. Saçlarım olmasaydı, yüzümde morluklar olsaydı sen bana bakmayacak mıydın?”
Bir an bile düşünmeden “Bakardım.” Dedim.
Odanın kapısı tıklandığında Baran “Gel.” dedi. Kapı açılınca içeriye kucağında küçük bir kız ile kadın girdi. Kim olduğunu hatırlamaya çalışırken kadın mahcup bir ifadeyle “Geçmiş olsun.” Dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşık Olmaktan Korkuyorum
Teen FictionGüzel sevenlerin hikayesi bu... Eski adı Tevafuktur. Kalbini aşka kapatan Ayliz ile Baran'ın hikayesi... Sizde sürekli savunmasız ve korkak kadın karakterlerden sıkılmadınız mı? Cevabınız evetse Ayliz ile tanışmaya hazır olun. En büyük korkusu en b...