Yaklaşık beş saatin sonunda Ankara’ya varmıştım. İçimde büyük bir eksiklik vardı. Gidebileceğim bir denizim bile yoktu. Burada Beyza’nın ve Melek’in yanında kalacaktım. Bir kaç gün önce arayıp beni özlediğini yanıma gelmek istediklerini söylemişti. Tabi üç gün öncesine kadar buraya gelmek aklımın ucundan geçmezdi.Melek ve Beyza’nın tanışması ve aynı evde yaşamaya karar vermeleri benim için tamamen sürprizdi. Derin bir nefes alıp apartmana girdim ve zile bastım. Kapı açılmayınca evde olmadıklarını düşünüp geri dönüyordum ki kapı açıldı.
“Ayliz Abla?” arkamı döndüğümde şaşkınca baktığını gördüm. Şaşkınlığı üzerinden attığı an hızlıca yanıma geldi ve boynuma atladı. Gülerek sarılırken aniden geri çekildi ve valizime bakıp “Kötü bir şey yok değil mi?” Dedi.
“Anlatacağım.” Dediğimde valizimi aldı ve içeri geçtik.
“Kim geldi Beyza?” bu ses Melek’e aitti.
Melek, Beyza ve Melek'in minik oğlu Umut da buradaydı. İçeri girince Melek’in Umut’u kucağında uyutmaya çalıştığını gördüm.
Beni görünce Umut’u beşiğe yatırıp yanıma yaklaştı ve sıkıca sarıldı. İkisi de beni ablaları gibi görüyorlardı. Belki kan bağımız yoktu ama can bağımız vardı. Geri çekildiğinde ellerimi yıkadım ve Umut’u kucağıma aldım. Mis kokusu tüm evi sarmıştı. Minik yanaklarını öpüp elini tuttum.
Karşımdaki ikili anlatmamı bekleyen sabırsız gözlerle bakmaya başladılar. Onlara gerçekleri söylemeyecektim..
“Korkmayın kötü bir şey yok. Geçici bir süreliğine burada çalışıp olmayan bir doktorun yerini geçici olarak doldurmuş olacağım. Zaten gidince 3-4 saate işimi bitirmiş olurum. Sizi de özleyince görmek istedim ve teklifi kabul ettim.” Yalan söylediğim için çok kötü hissediyordum kendimi ama doğruyu söyleyemezdim.
İkisi de rahatlamış gibi derin bir nefes verdiler. “Sizden küçük bir şey istiyorum. Bizimkilerin aklının bende kalmasını ve sürekli gelmelerini istemiyorum bu yüzden kimseye benim burada olduğumu söylemeseniz olur mu?”
Anlamasalar da başlarını olumlu anlamda sallayıp mutfağa yemek hazırlamaya geçtiler. Ne kadar yardım etmeyi istesem de kesin bir dille oturmamı söylemişlerdi. Umut’u severken odada yürümeye başladım. Bir yandan da geldiğim için uyuyamayan Umut’u kucağımda sallıyordum. On dakika kadar kucağımda hafifçe sallayarak odada yürüdüğüm de uyuduğunu fark ettim. Kucağım da uyuyan Umut’u beşiğine koyacağım sırada başım döndü. Gördüğüm ilk yere oturup Umut’u kendime bastırdım ve düşürmekten korkarcasına sardım minik bedenine kollarımı. Baş dönmem azalıncaya kadar bekleyip Umut’u yatırdım ve kendimi de koltuğa bıraktım. Öğlen bir şey yemediğimden mideme dokunmasını diye ilaçlarımı içmemiştim. Kızların yana böyle gitmek istemediğim için mecburen çantamı alıp ilaçlarımı içtim.
Yarım saat kadar ilacın etki etmesini bekledim ve biraz olsun kendime gelince dayanamayıp kızların yanına gittim. Ben gittiğimde çoktan yemeği hazırlamışlardı ben de masayı kurmalarına yardım ettim ve görüşmediğimiz zamanlarda ne yaptıklarını anlatırlarken bir yandan da yemeğimi yedim. Abla kardeş gibi olmuşlardı. Beyza Umut’u severken teyzeciğim diye seviyordu.
Kızlar bulaşıkları yıkayıp masayı toplarken ben de çay koydum. Kızlara yardım edecekken Umut’un sesini duydum. “Biz burayı hallederiz abla sen Umut’a bakar mısın?"
Başımı olumlu anlamda sallayıp mutfaktan çıktım ve Umut’un yanına gidip kucağıma aldım. Küçük olmasına rağmen beni tanıyordu. Saçlarıma elini dolayınca istemsizce Baran geldi aklıma.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşık Olmaktan Korkuyorum
Teen FictionGüzel sevenlerin hikayesi bu... Eski adı Tevafuktur. Kalbini aşka kapatan Ayliz ile Baran'ın hikayesi... Sizde sürekli savunmasız ve korkak kadın karakterlerden sıkılmadınız mı? Cevabınız evetse Ayliz ile tanışmaya hazır olun. En büyük korkusu en b...