39.bölüm fizyoterapi sahnesiyle başlar...
Ferit Seyran'ı yine yanında istememiş fizyoterapi seansına giderken yalnız gitmesi gerektiğini söylemişti. Malum, çok yetenekli "büyücü" fizyoterapistimiz İstanbul'un hatta dünyanın en iyi terapistiydi ve hastalarını yalnız almak gibi müthiş prensipleri vardı. Ne ilginçti halbuki. Kolu iyi durumda olmayan birinin yanında hasta yakını olması ve ona yardımcı olması çok daha mantıklı değil miydi? Seyran kızgındı ve kırgındı. Bu Ferit'in onu ikinci kez tedavi sürecinden uzaklaştırması demekti. Seyran merak ediyordu Ferit'i, onun için endişeleniyordu. Yoksa doktorun kapısını neden dinlesin neden kendini o duruma düşürsündü. İçindeki meraka yenildi ve kliniğe çıktı. Sekretere Ferit'in yakını olduğunu söyledi.
-Merhaba, kolay gelsin. Ben Ferit Korhan'ın eşiyim de. Ne zaman çıkar acaba?
-Daha var. Buyurun oturun isterseniz. Bir şey içer misiniz?
-Olur, bir Türk kahvesi alayım. Şekersiz.
-Tamam, hemen getiriyorum.
Sekreter kahve getirmeye gidince Seyran bekleme salonundaki koltuklara oturdu. Oturur oturmaz da içeriden gelen sesler dikkatini çekmeye yetti.
-Peki eşin, yardımcı olmuyor mu stres konusunda?
- Yok be nerede! Dedim ya, iyidir hoştur ama stresin doğal kaynağıdır kendisi. Ben de ne yapayım işte haliyle gerim gerim geriliyorum.
- E ama olmaz işte böyle.
-Ne yapacağım?
- Germeyeceksin kendini. Buna bir çözüm bulman şart.
- Ne ki bunun yolu, Seyranla daha az vakit geçirmek mi? diye gülerek sormuştu Ferit.
Seyran duyduklarına inanamadı. "Ben sensiz mutsuzum, umutsuzum. Sensiz yaşayamam" diyen kocası yeni tanıştığı kadına kendisini çekiştiriyor, stresten uzak kalmak deyince de ilk olarak aklına karısıyla daha az vakit geçirmek geliyordu. Boşandıktan sonra mahkemede bayılması geldi aklına. Ferit kapıya dayanmış kendisini iki dakika görebilmek için babasına yalvarmıştı. Çok değil bundan on gün önce hastane odasında "Buradan çıktıktan sonra gerekirse senin için on kurşun daha yerim." diyen yine Feritti. Ne olmuştu da ondan bu kadar çabuk sıkılıp sağa sola şikayet edecek hale gelmişti. Ayrıca o kadın kimdi ki Ferit onunla özel hayatlarını konuşuyordu. Bir an için içeri dalıp Ferit'e hesap sormak günlerdir içinde tuttuklarını boşaltmak istedi. Evlendikleri sabah onu özenle uyandıran, Latif Efendi gelip bölmese hala sevişmek için ısrar eden kocası üvey halası ve kuzeninin gelişiyle bambaşka biri haline gelmişti. Abisinin sandalyesine dedesi tarafından oturtulan kuzeniyle ilgili esas korkusu kendi yerini almasıydı. Bambaşka birine dönüşmüştü yine. Tüm ailenin önünde sırf ortalık sakinleşsin diye iletişim kurmaya çalışan Seyran'a "Kes sesini!" diye bağırmıştı mesela. Seyran bunların hiçbirini hazmetmemişti. Ferit'in kolu yüzünden, vurulması yüzünden suçlu hissettiği için susuyordu her şeye. Ama bu artık son damlaydı. Bir erkek evliliğinde huzursuz olduğunu başka bir kadına neden anlatırdı?
Seyran gözlerindeki yaşları silerek oradan hızla uzaklaştı. Abi şöfor koltuğunda otururken Seyran'ı o halde görünce bir şeyler olduğunu anladı. Seyran arabaya hiç bakmadan taksi durdurmaya çalışıyordu. Abi telaşla arabadan indi.
-Seyran ne oldu? Bir problem mi var? Neden arabaya binmiyorsun, gelsene.
-Yok bir şey. Evde yapmam gereken önemli bir işim vardı onu hatırladım. Ben Ferit'e haber veririm, eve dönmem lazım.
-Olur mu öyle şey ya. Ne ki o işin? Gel bekle arabada sonra yaparsın.
-Acil dedim Abidin abi. Sen Ferit'e bir şey söyleme telaşlanmasın. Ben haber vereceğim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalı Çapkını (Yüzleşmeler) pt1
القصة القصيرةSeyran'ın söyleyemediklerini söyleyip, sustuklarını konuşacağız. Size gül bahçesi değil ama yüzleşmeler vadediyorum.