Günler hızla geçmiş boşanma günü gelip çatmıştı. Aradan geçen günler boyunca Ferit Seyran'ın peşini bırakmış arayıp sormayı kesmişti tamamen. İçinde Seyran'a karşı büyüttüğü kocaman bir öfke vardı. Evet yaptığı şey yanlıştı ama Seyran zaten her şeyi bir solukta silip atmaya meraklıydı ona göre. Asla Seyran'la empati kurmuyor onun yaşadıklarının ağırlığını düşünmüyordu. Varsa yoksa kendi hissettikleri ve terk edilmesi önemliydi onun için. Boşanma davasının olduğu gün hep birlikte kahvaltı ettiler. O sofrada yine Pelin ve annesi vardı. İkisi de zaferlerinin tadını çıkartarak yiyorlardı lokmalarını. Ferit mutsuzdu. Ne kadar inkar etse de Seyran'a aşıktı. Sağlıksız bir aşktı bu. Bencildi. Zehirli bir sarmaşık gibiydi Seyran'a karşı ama Ferit bunları göremeyecek kadar kördü.
Sessizliği bozan Halis Ağa oldu.
"Eee Ferit efendi. Bu sefer kesin olarak bitiriyorsun bu işi değil mi? Mahkemede soytarılık istemem ona göre."
Ferit sinir ve acı dolu bakışlarını dedesine dikti. "Yok dede soytarılık falan. Beni istemeyeni ben de istemem. Boşanacağım tabii ki."
"Boşanacaksın ve torunumun annesiyle evleneceksin. Nikah altında doğacak o çocuk."
Pelin mutlulukla sırıttı. Düşüncesi bile kendinden geçirmişti.
"İnşallah efendim. Torununuzun sizin yanınızda büyümesi en büyük isteğim." dedi sahte bir mahcubiyetle.
Zerrin kazandığı zaferin tadını çıkartırken tam karşısında oturan Gülgün sinirden kıpkırmızı kesilmişti. Oğluna destek olmak için kaldığı bu evde karşılaştığı rezilliklerin ardı arkası kesilmiyordu.
Kahvaltıdan sonra Ferit'in odasına çıktı. Ferit duştan çıkmış saçlarını kurutuyordu.
"Ferit müsait misin? Bir konuşabilir miyiz?" diye sordu kapıyı açtığında.
"Gel anne. Müsaitim." dedi Ferit merakla.
"Ferit sen kafayı mı yedin? Nasıl bu kızla evlenmeyi düşünürsün? Nasıl böyle ikna olursun Seyran'dan vazgeçmeye?"
"Ne yapayım anne? Beni istemeyen bir kadının peşinde sürüneyim mi? Ne istiyorsun benden?" diye bağırdı Ferit hiddetle.
Gülgün hışımla fırlayarak üstüne yürüdü oğlunun.
"Gerekirse sürüneceksin tabii ki. Sen o kızı onca insanın içinde rezil ettin. Evliyken başkasını hamile bırakmışsın. Ne yapacaktı Seyran boynuna mı sarılacaktı senin?"
"Anne yeter! Ben elimden geleni yaptım. Gerisi onun bileceği iş. Seyran Hanım kendisini çok güçlü zannediyor. Dili uzamış iyice. Bizim imkanlarımızla gittiği okuldan kendine destek bulmuş bana posta koyuyor. Kimdi o be biz olmasaydık? Kazım okula mı gönderecekti sanki onu? Ürkek zavallı kızın tekiydi. Bizim sayemizde bir şey oldu."
"Ferit sen ne diyorsun ya? O kız seninle zorla evlendi. Bunu değil küçüğünü istiyorum dedin diye aldık o kızı. Üstelik babanla ben okul için söz verdik. Sen ne yaptın? Kızın okulunu bir sene engelledin. Hiç mi utanmıyorsun ya yaptıklarından?"
"Utanmıyorum anne var mı diyeceğin! Utanmıyorum. Buyum ben işinize gelirse."
"Sen, sen tam olarak babanın oğlusun. Ondan bile beter şeyler yapıyorsun hatta. Utanıyorum senden. Benim sana gösterebileceğim bir yol kalmamış oğlum. Senin için yapabileceğim hiçbir şey yok. Sen Halis Ağa'nın torunu Orhan Korhan'ın oğlusun tam olarak. Bunun dönüşü yok. Yazık çok yazık. Seyran'ın başını yaktık."
Gülgün son sözlerini söyleyip acıyan bakışlarla çıktı odadan. Ferit arkasından ağlamaklı bir şekilde bakakaldı bir süre. Yine de annesinin dediklerinden bir ders almamıştı. Aksine içindeki hırs daha da alevlenmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalı Çapkını (Yüzleşmeler) pt1
Historia CortaSeyran'ın söyleyemediklerini söyleyip, sustuklarını konuşacağız. Size gül bahçesi değil ama yüzleşmeler vadediyorum.