Seyran gördüğü fotoğrafların ve telefon kayıtlarının etkisinden bir süre çıkamamış, kağıtlara öylece bakakalmıştı. İçinden hıçkırarak ağlamak gelse de babasının karşısında böyle bir şey yapmak istemiyordu. Onun karşısında her zaman dimdik durmalı zaaflarını hiçbir şekilde göstermemeliydi. Babasının derdi tabii ki onun gururu ve onuru değildi. O sadece kendisini ve Korhanlardan alacağı intikamı düşünüyordu.
Seyran sesindeki titremeyi engellemeye çalışarak babasına baktı. "Evet, gördüm göreceğimi. Tamam, zannettiğimden daha çok aldatılmışım. Kabul ediyorum. İçin rahatladı mı?"
Kazım Seyran'dan beklediği tepkiyi alamamıştı. Yıkılacağını veya çok daha fazla öfkeleneceğini düşünüyordu. Kendisi fotoğrafları ve kayıtları görünce öfkeden kudurmuştu çünkü.
"Kızım sen ne dediğinin farkında mısın? Hiç mi gururuna onuruna dokunmuyor bunlar?"
Seyran alaylı bir kahkaha attı. "Ya senin çok mu umurunda benim onurum, gururum? Öyle olsaydı Pelin karnı burnunda ablamın düğününde ortaya çıktığı gece gitmeyeyim diye uğraşmazdın. Arkamda durur önce sen desteklerdin gitmemi."
"Kızım bak, ne desen haklısın. Bilemedim. Yuvan yine dağılmasın istedim. Ama onlar ne yaptı? Sen gider gitmez hemen o metresi baş tacı yaptılar yalıya."
"Sana zamanında her şeyi anlattığımda ilk işin beni öldüresiye dövmek olmuştu. O zaman da onurumu gururumu düşünmedin sen benim."
Kazım gittikçe sinirleniyordu. "Sen çok mu düşündün Seyran? Çok düşündüğün için mi gittin de bir daha evlendin o herifle?"
"Ben Ferit'i sevdim! Aşık oldum! Sevildiğimi zannettim. Senden sevgi görmediğimiz için bir gram sevgi kırıntısına kanıyoruz işte böyle. Ya hadi evlenmedim diyelim. Sen beni destekledin mi sanki? Elin psikopat sapığıyla beni evlendirecektin neredeyse. Ölürdüm yine evlenmezdim o ayrı ama sen benim arkamda mı durdun da gururumu sorguluyorsun!"
Seyran söyleyeceklerini söyleyip çantasını alıp kalktı.
"Nereye gidiyorsun Seyran? Bak sana söylüyorum. Elinde çok büyük bir fırsat var. Canlı yayına çıkıp o rezil Korhanların ne mal olduğunu anlatabilirsin. O herif yüzünden çarşaf çarşaf haberlerin çıktı gazeteye. Herkes aldatıldığını biliyor zaten."
Seyran hiçbir şey söylemeden kalkmıştı masadan. Suna da onunla birlikte kalktı. İki kız kardeş başlarına gelen onca musibetin baş sorumlusu olan babalarını arkalarında bırakarak oradan ayrıldılar.
Ferit önceki gece Nevra'nın evinden koşarak kaçtıktan sonra büyük bir fırsatı kaçırdığını düşünüyordu. Evet kızı bir şekilde tavlayıp imajından faydalanmak istiyordu ama yakın fiziksel temaslara hazır değildi henüz. Yine de elinden gelenin fazlasını yapıp kızı bir şekilde kafalaması gerekiyordu. Bu yüzden gündüz uğradığı yerleri de öğrenmiş her zaman yemek yediği restoranın yolunu tutmuştu.
İçeri girdiğinde Nevra masasında oturmuş beyaz şarabını yudumlayarak yemeğini yiyordu. Ferit yüzüne çapkın bir gülümseme yerleştirerek yaklaştı.
"Oo afiyet olsun. İşte gerçek bir zevk sahibi. Beyaz etin yanında beyaz şarap. Nefisss." diyerek kızın karşısındaki sandalyeyi çekip oturdu.
"Oturman için izin verdiğimi hatırlamıyorum." dedi Nevra imalı bir tonda. Akşam evden kaçıp gittikten sonra tüm gece Ferit aklından çıkmamıştı. Onu karşısında görünce sevincini gizlemek için epey uğraştı.
Ferit masadaki atıştırmalıklardan bir parça alarak ağzına atarken "İzin almadım çünkü." diyerek gülümsedi.
"Akşam ne kadar korkaksan şimdi de o kadar cesursun Ferit Korhan." diye gülümsedi Nevra.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalı Çapkını (Yüzleşmeler) pt1
القصة القصيرةSeyran'ın söyleyemediklerini söyleyip, sustuklarını konuşacağız. Size gül bahçesi değil ama yüzleşmeler vadediyorum.