Ferit o hafta iş seyahati için yurt dışına uçmuştu. Seyran bu durum karşısında nasıl bir tepki vereceğini bilemedi. Normalde olsa Ferit'i özler, gitmesini istemezdi. Fakat aralarındaki mesafe duygusal olarak o kadar açılmıştı ki fiziksel mesafede de sorun görmüyordu Seyran. Ferit eskisinden de beter bir haldeydi. Son kavgalarından sonra doğru düzgün konuşmamışlardı. Seyran bu kez Ferit'i uğurlarken formaliteden de olsa sarılmamıştı ona. Bu durum en çok İfakat'i sevindiriyordu tabii. Ellerini ovuşturarak ayrılacakları günün gelmesini bekleyen oydu. Ama belki de bu ilişkinin bitmesi için İfakat'e gerek yoktu bile.
Bir haftanın sonunda Ferit'in döneceği gün Seyran'ın da dersleri başlamıştı. Erkenden kalkıp hazırlandı. Bütün hafta teorik olarak göreceği derslere önden çalışmaya başlamıştı bile. Kitaplar almış, notlar tutmuştu. Kendi yaşındaki genç kadınlar ne yapıyorsa öyle yaşamak çok iyi gelmişti ona. Üzüldüğü tek şey son birkaç gündür Asuman'ın da evde olmamasıydı. Bir süreliğine ailesinin yanına gitmişti ve Seyran'ı bu korkunç yalıda yapayalnız bırakmıştı. Ablası da eskisi kadar sık girip çıkamıyordu yalıya. Hem Abidin'le karşılaşmak istemiyor hem de Kazım bir şekilde sorun çıkarıyordu. Yine de iki kardeş her gün uzun uzun konuşuyorlardı telefonda. Bu seyahat sürecinde ise Feritle birkaç kısa yazışmaları olmuştu sadece. İkisi de uzatmaya kararlı gibilerdi bu tavırlarını.
Seyran okuldan döndükten sonra kendini mutlu ama yorgun hissediyordu. Ne zamandır ders dinlememiş, not tutmamıştı ne de olsa. Bunların hepsinden çok büyük zevk alsa da zihnine ilk günden biraz fazla gelmişti. Seçmeli ders olarak Fransızca almıştı. İyi derecede bilmesine rağmen pratik yapmak iyi olur diye düşündü. Üstelik Fransız bir hocaları da vardı. Orta yaşlarda, güçlü, akıllı ve Fransızlardan beklenmedik derecede sıcakkanlı bir kadındı. İlk günden çok sevmişti Seyran hocasını.
Akşam yemeğine indiğinde kimseyle konuşmadı. İfakat Ferit'i sorarak birkaç kışkırtma çabasına girse de Kaya araya girerek kadını geri püskürtmüştü. Seyran Kaya'nın neden böyle bir şey yaptığını anlamasa da içten içe minnet duydu ona. Minnet Seyran'ın en zayıf noktasıydı. Ferit'e olan zaafları böyle başlamıştı. Kendisine yapılan kötülükleri unutup iyiliklere minnet duymak gibi kötü özellikleri vardı işte onun da. Sebebi ne olursa olsun Kaya'nın bu hamlesi çok iyi geldi Seyran'a. İfakatle uğraşacak hali yoktu hiç.
Yemekten sonra bahçeye çıktı Seyran. Üşümemek için omuzlarına aldığı şala sarındı. Kocaman fincanına doldurduğu kahvesini içerken boğaz manzarasına dalıp gitti. Bu eve geldiği ilk gün bu manzaraya bayılmıştı. Acaba bu evde yaşayacaklarını bilse yine aynı hisseder miydi? Hiç sanmıyordu. Keşke dümdüz, basit ama huzurlu bir hayatım olabilseydi dedi içinden. Yaşadıkları o kadar yakıyordu ki canını. Üstünü örtmeye çalıştıkça yenileri ekleniyordu çünkü. O sırada Kaya Seyran'ın yanına yaklaştı çekinerek. "Oturabilir miyim?" diye sordu. Seyran tereddüt etti. Kaya'ya mesafesini koymuştu ama bugün onu zor durumlardan kurtaran da oydu. Bir beş dakika oturur kalkarım diye düşündü. "Olur." dedi düz bir tonda. "İfakat Hanım canını sıktı galiba bu akşam?" diye sordu Kaya. "Canım falan sıkılmadı. Ben bu evde olan her şeye alışkınım. Yaşamadığım şeyler değil." dedi Seyran gözlerini boğazdan ayırmadan. "Tahmin edebiliyorum. O yüzden mi odandan çıkmıyorsun son birkaç gündür. Asuman gitti ablan da pek gelmiyor artık." Seyran Kaya'ya dönüp baktı. Samimi olup olmadığını anlamaya çalıştı. Birisi nihayet yalnızlığını görüyor muydu bu evde. "Demek oradan da belli oluyor inzivaya çekildiğim?" dedi acı bir gülümsemeyle. Kaya da eşlik etti bu gülümsemeye. Görünüşe göre genç kadının bu hali gerçekten dokunmuştu ona. Seyran günlerdir ilk kez biriyle gerçek bir iletişim kurduğunu hissetti. Anlamsızca gülüşmeye devam ederlerken arkadan bir ses duyuldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalı Çapkını (Yüzleşmeler) pt1
Historia CortaSeyran'ın söyleyemediklerini söyleyip, sustuklarını konuşacağız. Size gül bahçesi değil ama yüzleşmeler vadediyorum.