Seyran birkaç gün boyunca okula gitmemişti. O süreçte derslerin teorik kısmına kitaplardan çalışıyor ve bol bol çizim yapıyordu. Yalnızca bir kez şapka ve gözlük takarak Emilé Hanımın yönlendirdiği avukata gitti. Boşanma davası için dilekçe verdi. Fakat aklını kurcalayan bir şey vardı. Yanında sadece Hattuç'un Antep'ten ilk çıktığında verdiği para vardı ve avukat masraflarına yetmezdi. Avukat Selin Hanıma bu mevzuyu açınca kadın gülümsedi. "Seyran bazı davalar prestij meselesidir. Emilé benim çok eski arkadaşım. Arayıp meseleyi üstünkörü anlattığında bile çok etkilendim yaşadıklarından. Ben bu davayı gönüllü olarak üstleniyorum. Genç bir kadının özgürlüğüne kavuşması için elimden geleni yapacağım."
Seyran minnetle gülümsedi kadına. "Çok teşekkür ederim. İnanın ne diyeceğimi bilemiyorum. İleride bir gün mutlaka ödemek isterim borcumu."
"Sen bağımsız, güçlü ve mutlu bir kadın olduğunda ödeşiriz Seyrancığım. Hatta inanıyorum ki kendin gibi olan genç kızlara yardım ederek ödeyeceksin borcunu."
Seyran bürodan çıkarken içi içine sığmıyordu. Dilekçeyi vermişti. Özgür olmaya o yalı denen pislik yuvasından da ona ihanet eden kocasından da kurtulmaya hazırdı. Hazır olmadığı tek şey Ferit'le konuşmaktı ama yapacaktı bunu. Ferit'i arayacaktı. Önce engelini kaldırdı. Kalbi sıkışıyor midesi bulanıyordu. Onunla konuşmak istediği son şey bile değildi ama mecburdu artık.
Birkaç gündür hiç kimsenin telefonunu açmamıştı ama Ferit'in ortalığı karıştırmasını önlemek için ablasıyla haber göndermişti. "Ben onu arayacağım. Beklesin." demişti.
Ferit sabırsızlıkla bekliyordu birkaç gündür. O sırada Pelin'i de arayıp çocuğunun durumunu sormadan edemiyordu. Pelin telefonda ağlayıp zırlıyor dayısının söylediklerinden şikayetçi oluyordu. Ferit bu meseleyi çözmeye karar verdi. Dedesinin odasına gittiğinde tereddütle çaldı kapıyı.
"Dede, sana bir şey söylemem lazım. Pelin dayısının evinde çok rahatsız. Dayısı huzur vermiyormuş. Adamın ne yapacağı da belli olmaz. Ona bir ev tutalım annesiyle yaşasın."
"Olmaz öyle şey çocuk. O kız bizim soyumuzdan birini taşıyor. Buraya getireceksin onu. Gözümüzün önünde olacak."
"Dede yapma ne diyorsun. Seyran duyarsa delirir. Ne demek buraya getireceksin?"
"Delirirse delirsin. Seyran yok artık kabulleneceksin bunu. Anmayacaksın adını."
Ferit sinirle odadan çıktı. Yardım istediği dedesi işleri daha da zor hale getiriyordu. O Seyran'ı ikna edecek, iki kadını muhatap etmeden çocuğuna babalık yapacaktı. Tamam o Seyran'dan çocuğu olsun istemişti ama olmuştu olan bir kere. Ne yapsındı? Çocuğa sahip çıkmamak mıydı çözüm.
Tam bu sırada telefonda gördüğü isme inanamadı. Seyran arıyordu. Hemen açtı telefonu.
"Seyran? Neredesin sen? Ne kadar korktum biliyor musun? Neredeysen söyle yanına geleceğim."
"Gelmeyeceksin Ferit. Korkacak bir şey de yok. Gayet iyiyim. Tek isteğim rahat bırakılmak ve sen beni rahat bırakacaksın. Bugün avukata boşanma için dilekçe verdim. En kısa zamanda hallolacak durum."
"Saçmalama Seyran. Olmayacak öyle bir şey."
"Senin başkasından çocuğun olması ve benim bunu onlarca insanın önünde gururum kırılarak öğrenmem işimi kolaylaştıracak Ferit. Öyle bir boşanacağız ki sen bile şaşıracaksın."
"Seyran bak, yapma böyle. Daha önce de yaptın aynı hatayı."
"Hala kendi yaptığın rezilliğin farkında değilsin. Sana gerçekten inanamıyorum Ferit. Neyse işi zorlaştırmaya kalkma. Kalkma ki durum etrafa yayılmasın. Eskisi gibi susan Seyran yok karşınızda."
Seyran telefonu kapattıktan sonra Ferit'in üzüntüden ve öfkeden gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı. Seyran yine vazgeçmişti ondan. Yine bırakacaktı onu. Ama vazgeçmeyecekti Ferit. Anlatacaktı kendisini Seyran'a.
Ertesi gün Seyran okula gitmeye karar verdi. Hafta sonuyla birlikte neredeyse bir haftadır okula gitmiyordu. Artık hayata dönmeliydi. Hocasının verdiği notları alarak yola koyuldu. Bütün gün dersleri hevesle dinledi, arkadaşlarıyla kahve içti ve sohbet etti. Arada sırada uzaklara dalıyor yaşadığı ihanetin acısını en derinde hissediyordu ama yine toparlıyordu kendisini. Dik durmak zorundaydı. Düşemezdi. Suçlu olan o değildi, aşka ihanet eden, sadakatsizlik eden de o değildi. Hayatına devam etmek en çok onun hakkıydı.
Böyle hissederek okuldan çıktığı anda karşısında Ferit'i görünce ne yapacağını şaşırdı. O mide bulantısı hissi yine gelmişti. Hızla oradan uzaklaşmaya çalışsa da Ferit koşarak peşinden geldi. Kolunu tuttu.
"Seyran, Seyran dur! Dur bekle biraz. Bak konuşmamız lazım. Yeterince sakinleşmedin mi? Artık konuşamaz mıyız?"
"Konuşacak bir şey yok Ferit. Seni görmek, sesini duymak istemiyorum. Neden anlamıyorsun? Bırak peşimi. Mahkemede göreceğiz birbirimizi sadece."
"Seyran bak yine aynı şeyi yapıyorsun. Bırakmayacağım seni biliyorsun. Nereye giderse oraya geleceğim."
Seyran kolunu Ferit'in elinden sertçe kurtarıp hışımla döndü ona. Gözlerini gözlerine dikerek öfkeyle sordu.
"Ben hamile metresini onca insan içinde öğrenip can acısından kıvranırken metresin ve oğlunun peşindeydin. Onlardan kopmak istemiyor gibiydin halbuki. Ne yapacaksın, çekirdek aileni mi alıp düşeceksin peşime?"
"Seyran... Ben sadece bir şeyleri halletmeye çalışıyordum. Elime yüzüme bulaştırdım kabul."
"Ne diyorsun sen ya? Halledeceğini halletmişsin zaten. Ne anlatıyorsun daha bana? Bana ihanet ettin mi ettin. Bitti."
"Seyran bak ben doğru düzgün hatırlamıyorum bile o geceyi."
"Kes sesini Ferit. Yeter bıktım bu rezilliklerden. Ben o evde o odada hapsolmuşken sen barlarda sürtüyordun. Ben babamın evine dönüp dayak yerken metresinin koynuna girmişsin işte."
"Seyran yemin ederim öyle değil. Sen gittin diye dağılmıştım ben."
"İyi git şimdi başka bir çocuk daha peydahla. Ben yine gittim çünkü. Asla da dönmeyeceğim."
Ferit Seyran'ı ikna edemediği için hem yıkılmış hem de sinirlenmişti.
"Döneceksin Seyran. Sen de beni seviyorsun çünkü. Vazgeçmeyeceksin benden."
Seyran yüzünde haklılığın verdiği zafer gülümsemesiyle konuştu "Dönmeyeceğim Ferit. Ne bana ihanet eden kocama ne de o rezil yalıya adım atmayacağım bir daha. Kendine layık kadınla nihayet birliktesin. Git aileni kur onunla."
"Seyran bak ağır konuşuyorsun yapma."
"Neden? Siz onunla çok iyi aile olursunuz dediğimde el kaldırmıştın bana. Bak ne güzel aile oldunuz. Senden değilse de ondan bir çocuğum olsun istiyorumdur belki diyordun. Bak Ferit, bütün dileklerin kabul oldu. Sevinsene."
Ferit diyecek hiçbir şey bulamamıştı. Gözünden yaşlar süzülüyordu.
Son bir gayretle sordu. "Seyran neredesin? Nerede kalıyorsun? Hiçbir şey söylemiyorsun. Merak ediyorum seni. Nolur yapma bunları bana"
"Etme beni merak Ferit. Senin beni merak etmeye hakkın yok. Emin ol çok daha iyi ve huzurlu olduğum bir yerdeyim. Senden uzaktayım en azından."
Seyran son sözlerini de söyleyip hızla uzaklaştı oradan. Yine dökmüştü içini. Konuşmuştu. Söyleyecek sözleri varken susmayacaktı çünkü. Bu hikayede haklılar konuşacaktı. Haksızlar arsızca üste çıkmaya çalıştıklarında hak ettiklerini bulacaklardı. Çünkü bu hikayede adalet vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalı Çapkını (Yüzleşmeler) pt1
NouvellesSeyran'ın söyleyemediklerini söyleyip, sustuklarını konuşacağız. Size gül bahçesi değil ama yüzleşmeler vadediyorum.