ELVADA REZİL KORHANLAR

1.1K 67 27
                                    


İfakat ve Orhan'ın rezilliğini bilse de sesli bir şekilde ilk kez duyan Gülgün daha fazla dayanamayarak dizlerinin üstüne çöktü. Ağlaması hızlanmıştı. Asuman da dizlerinin üstüne çökerek teselli ediyordu onu. Seyran'ın gözleri ilk defa dolmuştu. Gülgün'e dönerek "Özür dilerim Gülgün Anne. İnanın bu eve geldiğim ilk günlerden beri biliyorum bunu. Sizin için Ferit için sustum. Ama daha fazla kandırılmayı hak etmiyorsunuz siz. Bu rezil kadının pis ağzıyla ahlak dersi vermesini dinlememeli kimse artık."

İfakat Halis'in ayaklarına kapanmış ağlıyor, yalvarıyordu. Orhan kafasını yerden kaldırmamıştı. Ferit ise şaşkınlıkla etrafı izlemeye devam ediyordu. Seyran dediğini yapmış yalıyı başlarına yıkmıştı.

"Ve siz Halis Ağa ağzından dilinden dini, imanı, ahlakı düşürmeyen koskoca Halis Ağa bunların hepsinin çatınız altında yaşanmasına göz yumdunuz. Bugün anlıyorum ki bildiğiniz halde sustunuz. Çünkü bütün değer yargılarınız ahlak tiratlarınız sahte sizin. Siz ailecek rezilsiniz. Beni o adamların önüne atarken hak ettiğin insanlarla hak ettiğin gibi yaşa demiştiniz. Sizin hak ettiğiniz bu. İkinci metres gelininiz ve gayrimeşru torununuz hayırlı olsun. Tam hak ettiğiniz gibi."

Halis'in ustasından yadigar gerdanlığı tekrar havaya kaldırdı. Gerdanlığın görevi tamamlanmıştı. Bu yüzleşmenin sonuna kadar yapılmasını sağlamıştı. Seyran kolyeyi tuttuğu gibi Halis'in ayaklarının altına fırlattı.

"Benim ne sizin yardımınıza ne de himayenize ihtiyacım var. Bunu onuruma hakaret sayarım. Zavallı halam bir hiç uğruna tüketmiş ömrünü, yazık. Torununuzdan en kısa sürede boşanacağım. Eğer bu sürede benim veya ailemin başına bir şey getirmeye çalışırsanız bütün ülkeye rezilliğinizi tüm ayrıntısıyla anlatırım. Evet yaparım bunu. Hak ettiğiniz bu. Sizin anladığınız dil bu!"

Son cümleyi Ferit'e bakarak söylemişti. Hepsinin yüzüne tiksinerek bakarak çıktı odadan. Kendisini hafiflemiş hissediyordu. Ardından yaşanacaklar umrunda bile değildi. Tekrar Ferit'in sesini duydu. O kadar yüzsüzdü ki bunca şeye rağmen arkasından koşarak gelmişti.

"Seyran dur, dur ne olur. Tamam bak ben hallederim her şeyi. Dedem unutur bu yaşananları gidemezsin böyle."

Seyran dolaptan montunu alıp sırtına geçirmişti.

Ferit'e döndü ondan iğrendiğini saklamayan bir yüzle baktı. "Bir şeyi halletmeni istiyor muyum sence Ferit? Söylediğim her şeyi hak ettiniz. Hepsi doğruydu. Hepinizden iğreniyorum. Bu iğrenç yalıdan kurtuluyorum bu akşam."

"Hayır Seyran söyleme böyle. Kızgınsın biliyorum, haklısın. Ama böyle bitemez ya. Vazgeçemezsin benden sevgimizden."

O sırada Kazım kapıya geldi. Suna'nın düğünü mahvolduğu için sinirliydi zaten. Şimdi Seyran da giderek işi hepten çıkmaza sokuyordu. Korhanlarla bağı kalmayacaktı. Elinden gidecekti her şey.

Esme ve Suna da koşarak gelmişlerdi. İkisi de Seyran'ın bir dakika burada durmayacağını biliyordu.

"Gözel gızım nereye gidiyin? Sen şimdi kızgınsın. Haklısın hadi gel baba kız gonuşalım biz."

"Çekil önümden baba!"

"Gözel gızım gel bak gonuşak. Sakin sakin."

Seyran sinirli bir kahkaha attı. "Sakin sakin demek. Neden sakin konuşalım baba? Ferit'in barda kızlarla fotoğrafları gazeteye ilk düştüğünde dövmüştün beni kocanı elinde tutamadın diye. Şimdi ne yapacaksın, öldürecek misin? Beni mi suçlayacaksın kocam metresini hamile bıraktı diye?"

"Gızım sen ne diyin." Kazım korkuyordu. Ferit'in gözleri büyümüştü iyice. Tamam bunları Seyran haykırmıştı yüzüne ama Ferit ikisinin yüzleşmesini ilk kez görüyordu.

"Ya da Ferit bana el kaldırdı diye ondan ayrılmak istediğimde sırtıma vurduğun kemerle mi döveceksin beni!"

Kaya şok olmuş bir şekilde bakıyordu. Kazım'ın sağlam pabuç olmadığını biliyordu ama böyle bir canavar çıkacağını düşünmemişti içinden. Ferit sinirle Kazım'a saldırdı. Suna bağırarak çekti Ferit'i.

"Bırak söylesin içindekileri karışma sen."

Seyran Ferit'e öfkeyle döndü.

"Ne oldu Ferit? Çok mu şaşırdın sen? Ben sana neredeyse evlendiğimiz ilk günden beri anlatmadım mı bunları. Seninle nasıl evlendirildim ben? Senin yaptığın hataların bedelini nasıl dayak yiyerek ödedim. İlk defa mı duydun? Ne oldu ben evi terk edince 'Sohbet mi ettiniz babacığınla?' diyerek imalar yapıyordun. İş görüşmesine gitmeyeyim diye babamla tehdit ediyordun beni. Senin anladığın dil bu diyordun ne oldu! Ama bende aptallık. Bunların hepsini bile bile o gösterdiğin sevgi kırıntısını aşk zannedip döndüm sana. Metresine yaptığın kahramanlıkları bana da yapınca seviyorsun sandım. İkinizin birbirinizden farkı var mı ya! İkiniz de engellemediniz mi okumamı? İkiniz de bekaretimi sorgulamadınız mı benim? Biriniz dövdü biriniz dövmeye kalktı. Çok mu farkın var sanki babamdan. Şimdi bırak bu kahraman koca ayaklarını. İkinizden de kurtuluyorum sonunda. Rahat bırakacaksınız beni. Yüzünüzü görmek istemiyorum."

Esme kendi haykıramadıklarını haykıran kızına hayran olmuştu. Kurtuluyordu kızı. Kırıyordu zincirlerini. Suna ise Seyran'ın babasına kinini kusmasıyla rahatlamıştı. Ne olursa olsun kardeşini her şeyden çok seviyordu. Ona Ferit'i hep savunmuştu evet ama kardeşi haklıydı. Aşk sevgi kisvesi altında bu esaretten kurtuluyordu.

Seyran koşar adım dışarı çıkarken Suna ve Esme peşinden gittiler. Seyran giyindikten hemen sonra taksiyi aramış ne kadar beklerse beklesin parasını ödeyeceğini söylemişti. Kapının önünde bekliyordu taksi. Son bir kez Esme ve Suna'ya sarıldı. İkisi de gurur duyuyordu onunla.

Abidin Seyran'a yaklaştı. "Abicim nereye gideceksen ben götüreyim seni. Yalnız gitme bu saatte."

"Sağ ol Abidin Abi. Beni götürmeni istemediğim gibi bu evden hiçkimsenin beni takip etmesini de istemiyorum. Eğer böyle bir şey olursa ortalığı ayağa kaldırırım söyle herkese. Yarın gazetelerde boy boy çıkar haberler. Beni rahat bıraksınlar. Başka bir şey istemiyorum."

Ferit koşar adım Seyran'ın arkasından yetişmişti. Yalvaran bir sesle tuttu kollarını.

"Seyran ne yaptın sen? Dönülmez bir yola soktun her şeyi. Bana bağırıp çağırıp istediğin kadar vursaydın ama dedem. Dedem asla kabul etmez artık bizi."

"Ferit sen beni anlamıyorsun. Nasıl yapıyorsun bunu bilmiyorum ama gerçekten anlamıyorsun. Deden de ailen de umrumda değil. Ben seni istemiyorum. Benimle evliyken başka bir kadından üstelik o kızdan çocuk yapmışken seninle tekrar nasıl birlikte olmamı beklersin? Beni aldattın sen. Kandırdın. Gururumu ayaklar altına altın defalarca. Sevgim kaldı mı sanıyorsun sana. Tek hissettiğim şey acıma. Bu korkunç ailenin içinde yaşamaya mahkumsun sen. Benim sevgimi de aşkımı da asla hak etmedin. Beni hak etmedin. Şimdi o hayatından çıkaramadığın metresin ve oğlunla sana mutluluklar. Benim sana ihtiyacım yok. Onların var. Bırak peşimi."

Seyran arkasına bakmadan kapıda duran taksiye doğru ilerledi. Arkasındaki yangın da enkaz da umrunda değildi. Bugüne kadar ona yaşatılanların bedelini bu ahlaksız rezil yalıda kalanlar ödeyecekti.


Son fragmandan sonra Ferit Korhan'ın hiçbir şekilde mutlu sonu hak etmeyen bir pislik olduğuna kanaat getirdik sanırım hepimiz. Benim hikayemde şefkatli naif Seyran yok arkadaşlar. Hak ettiğine hak ettiğini veren Seyran var. Tüm beklentileriniz bu yönde olabilir. Gururu bu derece hırpalanan bir genç kadını türlü rezillikler yapan adama mahkum eden senaristlerin elleri kırılsın diyorum sadece.

Yalı Çapkını (Yüzleşmeler) pt1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin