Giriş

252 19 122
                                    

YORUM YAPIN PLS PLSSS

Neyse angst fln

Ayrıca lütfen benim psikoloji okumadığımı, araştırdığım kadarıyla bir şeyler yazdığımı bilin

Kimse amcam şizofreni hastası ama böyle şeyler yapmıyo demesin

E hadi starting

Sakin adımlarla ilk kez geldiği bu okulun içinde dolaşırken bedeni karıncalanıyor, her yanından geçtiği kişinin kendisine baktığı hissi yüzünden nefesi daralıyordu.

İnsan içine çıkmak çok zordu onun için, neden zorundaydı?

Neden korktuğu onca şeyin içine atılmak ve onlara bu kadar yakın olmak zorundaydı?

Titrek bir nefes alıp aradığı kapıyı buldu ve yavaşça içeri girdi, o girince masasında oturan müdür kapıyı çalmadan içeri girenin kim olduğunu merak ederek başını kaldırmıştı.

Başı öne eğik bir halde müdür masasının karşısında durup ellerini istemsizce önünde birleştirdi ve ne diyeceğini hatırlamak adına bir süre bekledi.

"Beni Bayan Yang gönderdi, sınıfımı sizden öğrenecekmişim." adam ellerini masaya koydu.

"Kapıyı çalmadan içeri girmek de okula bu kıyafetlerle gelmek de okulumuzda kabul görmeyen hareketler, ilk günün olduğunu düşünerek bugünlük sana tolerans tanıyabilirim." istemsizce birbirine kenetlediği ellerini daha da sıktı, tüm vücudu kaskatı kesilmişti. "İsmini ve soy adını söyle."

"L-Lee Minho." konuşmayı bitirdiğinde boğuluyormuş gibi kesik bir nefes aldı ve titreyen vücudunu sakinleştirmeye çalıştı.

Müdür onun bu tavırlarındaki tuhaflık yüzünden hafifçe kaşlarını çatarak bilgisayarıyla yapması gerekenleri yaptı, ismin yanına düşülen not yüzünden ne diyeceğini bilemeyerek bir süre daha öylece ekranı izledi.

"Lee Minho... Üzgünüm, sana biraz sert çıkıştım. Kıyafet konusunda rahat olabilirsin, gerektiğinde sınıfından çıkma konusunda da. Seni götürmesi için birini çağırayım, lütfen otur." Minho hareket etmedi, edemiyordu çünkü.

Adam onun hareket etmeyeceğini anlamış olacak ki ısrar etmeden o sınıfta dersi olan hocayı aradı ve geri arkasına yaslandı.

"Heyecanlı mısın?" sertçe yutkunup kısık sesle konuştu.

"Gerginim, dönmek istiyo-rum."

"Biliyorum, ama gerilmene gerek yok. Ayrıca bu kadar yüzünü saklamana da." Minho iyice başını eğip giydiği üstün şapkasına daha da sakladı yüzünü. "Bu sıcakta o kadar kalın giymeyi nasıl kaldırıyorsun?" cevap vermek yerine ellerini de üstünün kollarına sakladı.

Sana zarar verecek, ondan kurtulmalısın. Eve, güvenli bölgeye dönmelisin.

Kapının tıklatıldığına dair ses duyunca irkilerek bakışlarını oraya çevirdi ve bir çocuğun içeri girmesini izledi.

"Beni çağırmışsınız hocam?"

"Yeni sınıf arkadaşına sınıfa kadar eşlik etmeni istiyorum, fakat Minho'nun bir hastalığı var yani dikkatli olmalısın. Onu rahatsız etmemeye çalış olur mu?" çocuk başını sallayıp bakışlarını kendisiyle aynı boyda duran Minho'ya çevirdi.

"Beni takip et."

"İyi dersler ikinize, bir sorun olursa kapım her zaman açık Minho." Minho cevap vermeden çocuğu takip ederek sınıftan çıktı.

Koridorda yürürlerken çocuk az önceki saygılı tavrını bir kenara bırakıp Minho'ya baktı.

"Hakkında çok fazla şey duyduk, o kıza yaptıklarını da öldürdüklerini de..." Minho meraklı bir ifadeyle başını hafifçe kaldırdı, hala yüzü gözükmese de çocuğu görebiliyordu. "Delisin sen, gerçekten de kafayı sıyırmışsın." çocuk birden dönüp onun boynuna bıçağı dayadığında Minho kaskatı bir ifadeyle çocuğa baktı. "O kıza nasıl tecavüz edersin!?" hala şaşkın bir ifadeyle baktığı çocuk kendisinin kolunu kavrayıp da giydiği kazağı sıyırırken tepki veremedi.

Hayır, çirkin olduğunu görecekti çocuk.

Çoktan görmüştü bile.

Kolundaki yaralara bir yenisini ekleyip kaskatı kesilen Minho'yu yanlarında durdukları merdivenden iterken ne tereddüt etti, ne de üzgün göründü.

Minho için merdivenden düşmek büyük bir acı değildi fakat o an etraflarında toplanan onca öğrencinin ne kadar çirkin olduğunu, ne kadar kirletilmiş olduğunu görmeleri öyleydi.

*~*

"... Duyduğum ne bir dedikodunun, ne de bir iftiranın gerçek olduğunu düşünmüyorum." Chan düşünceli bir sesle mırıldandı.

"Gördün mü hiç onu?"

"Kimyacı yardım için sınıftan koşarak çıktığında arkasından gidip de gördüm, kendisine doğru büzülmüştü ve yüzünü saklamaya çalışıyordu. Çok fazla titriyordu, onun için kötü hissettim kendimi."

"O kadar dedikoduya nasıl inanmıyorsun?"

"İnsanlar zayıf gördükleri şeyleri aşağılarlar sadece, bu yeni çocuk da onlar için zayıf ve dalga geçilmesi gereken bir şey. Geçen dönem Felix'le ilgili çıkan dedikoduları hatırlamıyor musunuz? Yani sizce gerçekten doğrular mıydı?" Jisung'un bütün gündür yaptığı bu muhabbete dayanamayan Changbin araya girdi.

"Felix'inki ne bu kadar konuşuldu, ne bu kadar büyüdü. O çocukta bir şeyler var ki bütün okul ona tecavüzcü katil diyor." Jisung başıyla reddetti.

"Sınıf hocamız şizofreni hastası olduğunu söyledi, o gün zaten birdenbire çıktı bu dedikodular. Okula birisi gelecek, kafadan hasta olacak ve önceden birilerine tecavüz edip onları öldürdüğü için hastaneye kapatılmış olacak. İki yıl önce, tedavi için okuldan ayrılmasından önce bir kıza tecavüz edip onu öldürdüğünü ve başkalarını da zevk için öldürmeye devam ettiğini çok fazla dedikodu söylüyor ama Tanrı aşkına... Bunları yapan birini neden tekrar okula göndersinler?" Hyunjin küçüğünün omzunu sıktı.

"Jisungie, ne olursa olsun o çocuğa çok kapılma olur mu? Dedikodular doğru çıkarsa zarar görmeni hiçbirimiz istemiyoruz."

"Ama onun da yardıma ihtiyacı var gibi duruyor, kesin çok zorbalığa uğrayacak."

"Bu bizim derdimiz değil, kişisel hayatında neler olduğunu bilmiyoruz. Ailesi onunla yeterince ilgileniyordur eminim ki." Jisung derin bir nefes aldı.

"Yine de eğer okulda çok zorbalığa uğrarsa bizimle takılabilir mi?"

"Daha görmediğin birisi için fazla hassas davranmıyor musun sen? Jeongin'imi sikmeyeceğinin garantisini verebilir misin?" Jeongin yanında oturan Seungmin'in omzuna vurdu.

"Orospu çocuğu."

"Küfretme." Jisung dikkatini onlardan çekip Chan'a çevirdi.

"Onu o halde, daha yüzünü bile görememiş olsam da öyle titreyerek kan dökülmüş merdivenin bir ucunda uzanırken görmek yetti bana. O iyi olsun istiyorum, hak ediyorsa yani. Dedikleri gibi bir şey çıkarsa onu tamamen hayatımızdan çıkartacağım, söz veriyorum." Chan elindeki tostu ona uzatıp ısırmasını sağladı.

"Zamanı geldiğinde bakarız." Jisung dudak büzüp bakışlarını etrafta dolaştırdı.

O çocuğun dedikodusu son bir aydır tüm okulda dolaşıyordu, herkes tecavüzcü katil bir deliyle aynı okulda olacakları düşüncesi yüzünden korkmuş bir haldeydi.

Ve Jisung o merdivenden 'düşme' olayına hiç inanmıyordu, o çocuk kesinlikle kendi kendine düşmemişti.

Şimdiden ona zarar vermek isteyenler vardı ve daha da çok olacaktı, Jisung sadece psikolojik rahatsızlığı olacak kadar hasar almış bir insanın tekrar zarar görmesini istemiyordu.

Bazen iyi niyetimizle yaptığımız şeyler bizim açımızdan pek iyi sonuçlanmayabiliyordu.

BloodredrosesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin