"... Güzelim ben, güzelim ben, güzelim ben..." Minho bunu ne kadar süredir tekrarladığından emin değildi.
Jisung'un cesedinin başında oturmuş elindeki bıçağı tekrar ve tekrar ölü bedenine saplıyor, yanaklarından yaşlar süzülürken Jisung'un kendisine cevap vermesini bekliyordu.
Cesedi paramparçaydı Jisung'un, tüm karnı ve göğsü delik deşikti.
Minho son kez bıçağı onun omzuna saplayıp Jisung'un elini tuttu ve yüzünü eline yasladı, hıçkırıkları devam ederken sadece Jisung'un eline yanağını sürtüp kendisine güzel olduğunu söylemesini söyleyebiliyordu.
O sırada eve gelmiş olan diğer altılıdan ilk başta Changbin içeri girmiş, elindeki poşetleri bırakmak için mutfağa ilerlemişti.
İçeri girmek üzereyken gördüğü manzarayla kaskatı kesilip istemsizce poşetleri elinden düşürdü, ne yapacağını bilemeyerek içeri baktı bir süre.
Tek kelime edemedi, bir santim bile hareket edemedi.
Hyunjin ve Seungmin'in onları defalarca uyardığı şey olmuştu ve Changbin gördüğü görüntü yüzünden kusmak istemişti.
Jisung'un paramparça olmuş bedenini gördüğünde gözleri çok kısa bir an için kararmıştı bile.
Chan onun durgunluğunu fark edip yavaşça omzunu tutarak içeri baktığında bir süre o da kaskatı kesildi, ikisi de içeri bakarlarken Felix ne olduğunu merak edip yanlarına gelmişti ki gördüğü görüntüyle birdenbire bayılmıştı.
Onun yere düşmesi üstüne Hyunjin de içeri koşup onu kucağına aldı.
O an o da gördü olanları, sonra Jeongin ve Seungmin de geldiler ve hepsi bir süre içeri baktılar.
Minho'nun Jisung'un cesedinin başında ağlamasını, eline yanağını sürtüp anlaşılmaz şeyler mırıldanmasını izlediler.
"Changbin, arabaya gidin hepiniz." Changbin itiraz etmeden geri çekilip diğerlerini çekerek evden çıktığında Chan göğsünü yakan derin bir nefes alıp telefonunu cebinden çıkardı ve titreyen eliyle ambulansın numarasını tuşlayıp telefonu kulağına götürdü, sırtını duvara yaslarken titriyordu.
Telefon açıldığı anda kadının sesini duyduğunda sesinin titremesini bastırmaya çalışarak tekrar zoraki derin bir nefes aldı.
"Ev arkadaşımın tüm bedeni parçalanmış, neler olduğundan emin değilim ama cesedini mutfakta paramparça bulduk. Ve yanında da bir arkadaşımız var ama neler olduğundan emin değilim, sanırım öleli çok olmadı ama emin değilim."
"Lütfen sakin olun, en kısa sürede size bir ambulans ve polis göndereceğim. Yanınızdaki diğer arkadaşınızın mı öldürdüğünü düşünüyorsunuz?"
"E-Emin değilim, kendisi şizofreni hastası ve daha önce hiçbirimize zarar vermemişti ama başka ne olmuş olabileceğini bilmiyorum."
"Pekala, bana lütfen adresinizi söyleyin. En kısa sürede size ulaşacağız." Chan kadına adresi verip yavaşça yere oturdu ve kendine çektiği dizlerine sarılarak hıçkırıklarına izin verdi.
Tüm bedeni gördüğü görüntünün etkisiyle titrerken tek dilediği hepsinin kabus olmasıydı.
Fakat değildi.
Diğerlerinin arabada birbirlerine sarılarak ağlamaları da, ambulansın gelip Jisung'un cesedini toparlamayı zar zor becerip onu götürmesi de, Minho'nun kanlı ellerine kelepçe takılırken fazlasıyla halsiz bir şekilde donuk bakışlarla yeri izlemesi de kabus değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bloodredroses
FanfictionŞizofreni hastası olan Minho, iki yıllık tedavisinin ardından hastaneden çıkıp okula başladığında çoktan onun bir kıza tecavüz edip öldürdüğüne dair yalan dedikodular okulu kaplamıştı ve Minho'yu zorbalarından koruyan tek kişi Jisung'du. Fakat Jisun...