Yavaşça gözlerini araladığında Minho'nun ilk fark ettiği kriz geçirmeden sağlıklı bir şekilde uyandığı olmuştu.
Baş ağrısı, kriz geçirdiği zamanlarki gibi yaraları, o sabah hissettiği mide bulantısı ve kurumuş kanlar yoktu.
İkinci fark ettiği şey karanlıkta olması olduğundan merakla yatakta doğruldu ve karanlığa alışınca etrafa bakındı.
Jisung'un odasındaydı hala, odada tekti ve içeriden sesler geliyordu.
Yavaşça yataktan kalkıp şapkasını taktı ve içeri geçti, ışığa alıştıktan sonra adımlarını mutfağa çevirmişti.
Çok az içeri bakıp da Chan'ın bulaşıkları tek başına yıkadığını gördüğünde içeri girdi.
"Hyung..." Chan yavaşça arkasını döndü.
"Günaydın, nasıl hissediyorsun?" elini nazikçe Minho'nun alnına koyduğunda Minho onun bileğini tutmak için elini kaldırsa da sonradan durup Chan'a izin verdi.
Chan onun ateşine bakıp iç çekti.
"Ateşin düşmüş, uyurken bayağı vardı. Arada seni kontrol etmeye geldik ama hiç uyanmadın." Minho sessizce ona bakmayı sürdürürken Chan elini çekip hafifçe Minho'nun omzunu sıktı. "Jisung yanında değilken başkasıyla olmak seni geriyor biliyorum ama benden korkmana gerek yok." Minho istemsizce geriye bir adım attığında Chan ona izin verdi.
Bir süre ikisi sessiz kaldılar, Jisung zıplayarak içeri girene kadar.
"Channie hyu-Minho~" Minho'ya sıkıca sarılıp üzgün bir sesle mırıldandı. "Bebeğim iyileştin mi?" Minho kısık sesle karşılık verirken Jisung'a hafifçe sarıldı.
"Daha iyiyim."
"Uyurken çok ateşin vardı, şimdi inmiş gibi. Rahat uyudun mu?" Minho yavaşça başını salladı.
"Evet, teşekkür ederim." Jisung onun yanaklarını sıktı.
"Üzgünüm, teşekkür ettiğinde seni yemek istiyorum." iç çekip Minho'nun omuzlarını tuttu. "Elini yüzünü yıka, sonra beraber salona geçelim. Diğerleriyle tanışmanı istiyorum." Minho'nun omuzlarını sıkıp bir şey demesine izin vermeden devam etti. "Fazla gerilirsen yanımızda durmak zorunda değilsin, her an odadan da evden de gitmekte özgürsün ve seni hiçbir şeye zorlamayacağım. Ama eğer evden kaçacak olursan gelip seni gıdıklamak zorunda kalacağımı bilmeni istiyorum." tezgahla arasında kalan Minho'yu gıdıklayıp kıkırdamasına sebep oldu ve kendisi de gülümsedi. "Onlardan korkmana gerek yok, hepsini seveceğinden emin olabilirsin." Minho tekrar ona baktığında Jisung genişleyen gülümsemesiyle Minho'nun saçlarını şapkasının içine elini sokarak düzeltti. "Git elini yüzünü yıka, seni bekleyeceğim girmeden önce." Minho gerileyip odadan çıktığında Jisung da onu takip ederek koridora çıktı.
Minho banyoya girip kapıyı kapattıktan sonra derin bir nefes alarak aynadaki yansımasına baktı, ciddi anlamda korkuyordu.
Yedi kişilerdi, ikisiyle yakındı ve iki kişiyle de az çok konuşmuşluğu vardı fakat diğer üçü...
Özellikle kendisine attığı bakışları sık sık gördüğünden Seungmin ile tanışmak onu geriyordu.
Yine beyninde büyük bir ağrıya sebep olan Jack ile uzun uzun bir tartışmaya daldığı sırada Jisung kapıyı tıklattı.
"Minho, iyi misin?" Minho titreyen elleriyle musluğu açıp yüzüne su çarptı, Jisung ısrarcı olmamak için tekrar çalmamıştı kapıyı.
Bir süre sonra Minho kapıyı açtığında Jisung onun omzuna kolunu attı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bloodredroses
FanfictionŞizofreni hastası olan Minho, iki yıllık tedavisinin ardından hastaneden çıkıp okula başladığında çoktan onun bir kıza tecavüz edip öldürdüğüne dair yalan dedikodular okulu kaplamıştı ve Minho'yu zorbalarından koruyan tek kişi Jisung'du. Fakat Jisun...