Bütün eşyalarım yolun ortasındaydı kaynanam fotoğraflarımı kıyafetlerimi onların evin de kalan bütün eşyalarımı camdan aşağı atmıştı hepsi yolun ortasındaydı annemin babamın ailemin resimleri anılarım her şeyim çamur içinde kalmıştı hemen yola koştum eşyalarımı topladım eve geldim ağlamaya başladım fotoğraflar kurtarılacak gibi değildi hem çamur içinde kalmıştı hem de yırtmıştı ağlamaktan artık gözümde yaş bitti yapacak bir şey yoktu göz yaşımı sildim tüpte Tarık'ın mamasını yapıp uyuttum onu peşimizi bırakmayacaklardı belliydi aynı binada olmamız bile onları rahatsız ediyordu halam geldi annen telefon açmış gel konuş dedi gittim annemle konuştum olanları duymuştu sizi dışarı atmışlar kızım ne yapıyorsunuz ne ediyorsunuz diyerek hıçkıra hıçkıra ağliyordu annem ağladıkça ben ağliyordum annem üzülme bir yolunu buluruz dedim ağlaya ağlaya telefonu kapattım annemle konışmak beni hem üzmüş hem de sesini duymak iyi gelmişti günler günleri kovalıyordu evi ayıralı bir ay olmuştu Mustafa hiç değişmiyordu hala gözü dışardaydı ne ben ne Tarık umrunda değildi iki yabancı gibi aynı evde kalıyorduk sanki o evde tek kalıyordu bir yumurta bir ekmek alıp gelip yemek yiyip gidiyordu çocuğu kucağına bile almıyordu resmi nikahta yoktu Tarık'ın kimliği yoktu yanına gidip resmi nikah kıyalımda çocuğun kimliği çıksın çocuğu üstüne al dedim kabul etmedi aynı evin içinde iki yabancı gibi yaşamaya devam ettik